Erol Manisalı
İslamın, Kapitalizmin ve Çin’in (Komünizmin) ‘Ilımlılaştırılması’
Küresel sistemin egemenliği artıyor.
Küresel sisteme demokratik dünyada (uygar dünyada) devletler, işverenler, işçiler örgütlü olarak dahil oluyorlar.
- Avrupa’da örgütlü toplumsal yapının ve hükümetlerin “iş çevreleri” ağırlıklı katılımları var.
- ABD, Brezilya gibi ülkelerde şirketler, hükümetler ve bürokrasi etkili.
- Asya büyüklerinde ve Komünist Çin’de yönetimler öne çıkıyor.
- Yarı gelişmiş, azgelişmiş ve antidemokratik diğer ülkelerde ise, “iktidara hâkim olanların” sözü geçiyor.
Batı kapitalizmi 2000’li yıllarda “İslami örgütlenmeleri” de küresel sisteme dahil etmeye başladı.
“Arap uyanışı” hareketi, Müslüman Kardeşler’in ve ona destek veren diğer İslami örgütlerin, “küresel sisteme dahil edilmesi meselesidir”.
Aynen Komünist Çin’in küresel sisteme yakınlaştırılması ve sonunda dahil edilmesi gibi, Arap dünyasındaki İslami örgütler de sistemin bir parçası haline yavaş yavaş getiriliyorlar.
Müslüman Kardeşler’in (Muslim Broderhood) 1948’den bugüne kadar geçirdiği süreç ve (U) dönüşü göz önüne alındığında durum daha açık gözlenebilir.
İki yıl kadar önce “Bıçak Sırtı” köşemde yazdığım birkaç makalemde, “Batı’nın Türkiye’deki ortaklarını değiştirdiğinden” söz etmiştim. Bu konu, yukarıda andığım mesele ile iç içedir; İslami yapı ve örgütlenmeler, küresel sisteme artık dahil edilmeye başlanmışlardır.
Çelişki var mı?
Sanki bir çelişki varmış gibi görünse de “karşıt sanılan hususlar birlikte yürüyorlar”.
Eski söylev neydi? Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Batı, komünizm umacısı yerine Müslüman tehdidini 1990 sonrasında yaratmıştı. O tehdit aslında, Batı için radikal İslam tehdidi idi. “Ilımlı olanına” sistem karşı çıkmıyordu; hatta işbirliğine sıcak bakanları “küresel sisteme dahil ediyordu”.
- Bugün, eski Komünist Çin, ılımlı hale getirilerek sisteme dahil edilmiştir. Daha doğrusu, “sisteme yavaş yavaş dahil olması sağlanarak” ılımlı hale sokulmuştur.
- İslami örgütler ve yönetimlerin sisteme karşı çıkanlarının büyük bir bölümü, “ılımlaştırıldılar”. Son örneği Müslüman Kardeşler.
- Batı kapitalizmi bir anlamda, İslami ve komünist (Çin) olsun, “sistem çatısı altında işbirliği yaparak”, kendisini ılımlı hale sokmuştur. Sistem içinde “eski düşmanlarla”, küreselleşmenin gereği olarak işbirliğine gitmek zorunda kalmıştır.
ABD ve Çin ne kadar rekabet (ve kavga) ederlerse etsinler, küresel sistemin çatısı altında iktisadi olarak birbirlerine bağımlı hale gelmiş bulunuyorlar. Bu durum, iki bloklu eski dünyadan çok farklıdır.
Aynı bağımlılık, Çin ve AB arasında da söz konusudur.
Yeni küresel düzen bir anlamda “büyüklerin sisteme egemen olduğu yeni bir yapı yaratmıştır”.
- Büyükler sistem çatısı altında rekabet ederken (ve yönetirken) aralarındaki bağımlılık artıyor. ABD, AB, Çin, Hindistan, Japonya, Rusya, Brezilya sahnede baş aktörler olarak görünüyorlar.
- İslami örgütler ve yönetimler, ancak sisteme bağımlı olarak varlıklarını sürdürebiliyorlar.
Ama sistem “içerideki olaylara aldırmaz”; sadece dış ve küresel ilişkiler, işlevsel olarak sistemi ilgilendirir. Suudi Arabistan’ın iç olayları; Irak’ın demokrasiye gidip gitmediği; Mısır ya da İran’daki hukuk dışılık sistemin gözüne takılmayan hususlardır.
Sistem ayrıntılarla (!) ilgilenmez; esas olan küresel işlevselliktir.
Ancak sonuçta, genel bir ılımlılaştırma hareketi ile karşılaşıyoruz. Bu yolla yeni küresel düzen, varlığını sürdürebilecektir.
Erol Manisalı
köşe yazısı
Re: köşe yazısı
Erol Manisalının bu söylemleri çok çok eskilerde kaldı. Kapitalizmin, islamın, sosyalizmin ılımlaştırılması değil bir ılımlaştırmayı Kapitalizm yapıyor zaten olayı kontrol eden kapitalizm; kapital yani oda ılımlaştırmak değil ılımlı islam değil kontrol edilebilir kullanılabilir köleleştirilebilir islam veya sosyalizm.
Yani tanrıya inanıp türban takıp şükredip ayda 300 - 500 milyona günde 12 saat markette tekstil atölyesinde çalışan müslüman kız veya daha beter şartlarda komünizmden kurtulduk diye avrupalıya amerikalıya tekonoljik lüx aletler üretmek için karın tokluğuna çalışan asyalı. Peki durum daha iyiye gidecekmi hayır çünkü 2050 yılında dünyanın nüfusu şimdininin iki katı 14 milyar olacak.
Yani tanrıya inanıp türban takıp şükredip ayda 300 - 500 milyona günde 12 saat markette tekstil atölyesinde çalışan müslüman kız veya daha beter şartlarda komünizmden kurtulduk diye avrupalıya amerikalıya tekonoljik lüx aletler üretmek için karın tokluğuna çalışan asyalı. Peki durum daha iyiye gidecekmi hayır çünkü 2050 yılında dünyanın nüfusu şimdininin iki katı 14 milyar olacak.
Re: köşe yazısı
Madem öyle bu Erol Hocanın bu makalesine bu resmide ekleyelim başlık boşa gitmesin
Resim büyük olduğu için link veriyorum
http://pbh.pbhmedianetwork.netdna-cdn.c ... talism.jpg
Resim büyük olduğu için link veriyorum
http://pbh.pbhmedianetwork.netdna-cdn.c ... talism.jpg
Re: köşe yazısı
küreselleşmenin egemenliğinden sözetmiyor mu yazar? sonuçta kapitalizm ve küresel düzenin varlığını sürdürebilmesi için ılımlaştırma yoluna gidiliyor zorunlu olarak...
sonuçsa dünyadaki bölüşümde eşitsizliğin hat safhada olması......korkakların ve açgözlülerin işbirliği....
sonuçsa dünyadaki bölüşümde eşitsizliğin hat safhada olması......korkakların ve açgözlülerin işbirliği....
eski nick : triyandafilis
Re: köşe yazısı
zevk almıyorum desem yalan olur:)triyandafilis yazdı:hadi burayı da kilitle zevk alıyorsun di mi??
lütfen kitleneceğini/silineceğini bildiğimiz içerikte başlıklar açmayalım..
...............................~~