HİPNOZLU YAŞAMAK..

Sosyal fobi ve psikoloji üzerine makaleler..(Lütfen yazının kaynağını belirtiniz)
Cevapla
Kullanıcı avatarı
juanpr
Mesajlar: 473
Kayıt: 30 Ara 2010, 15:26

HİPNOZLU YAŞAMAK..

Mesaj gönderen juanpr »

umarım daha önce paylaşılmamıştır,paylaşıldıysa da silinebilir:)
cok güzel bir yazı tavsiye edıyorum sonuna kadar okuyun sonlarda sf den bahsedıyor..

HİPNOZ... GÜNDÜZLERİ HAYAL VE RÜYA GÖREREK YAŞAYANLARIN GERÇEK DÜNYADAN KOPUŞU

Bazı insanlar hep rüya görerek yaşarlar. Gündüzleri hayal ve rüya görerek yaşarlar. Hipnozda yaşarlar ama bunun farkında değillerdir. Düşünme çabası olmadan otomatik yaşantıya kendilerini bağlamışlardır. Düşünmezler ama düşündüklerini sanırlar. Gizli hipnoz telkinleriyle doldurulmuş beyinlerindeki bu düşünceleri kendi düşünceleri zannederler. Sabah kalktıkları andan akşam yatana kadar tüm yaşamları otomatikleşmiştir. Akıl körelmiştir. Akıl köreldikçe öz saygı ve öz etkinlikte körelir.

Hipnozda yaşamak sanki iyi ve tercih edilen bir durummuş gibi görünebilir zayıf karakterli insanlara..
Günlük yaşantımızda zihnimizi ne kadar az enerji harcatarak sürdürürsek, sanki o kadar "huzurlu ve etkilenmeden" yaşayacağımızı ileri sürenler olabilir. "Otomatik yaşamanın nesi kötü" diyenler olabilir. "Otomobil sürerken bir taraftan aracımı sürerim bir taraftan radyodaki haberleri dinleyebilirim" diyenler olabilir. Ama hangi eylem olursa olsun otomatiğe bağlandıkça riskimiz artar.

Zihin içinde bulunduğu durumu arttırma eğilimi taşır. Yani zihnimimzi otomatiğe aldıkça hipnoz ortamına kaymaya başlarız. Hipnoz ortamına kaydıkça gevşer ve rahatlarız, gevşedikçe bu durumdan hoşlandığını düşünür kişi.. Daha çok gevşer ama bu anlık bir rahatlık yaratır. Çünkü reflekslerimiz zayıflar, etraftan gelen uyarılara tepkimiz azalır. Yavaş yavaş hayal ve rüya dünyasına kaymaya başlarız. Hipnozun dili hayallerdir. Orada gerçek ve hayal birbirine karışmıştır. Bilinçaltında gerçekle hayal aynı şekilde kodlanır. Böylece kişi yapması gereken tüm işlerden kopar, dünyadan kopar ve sefil bir hayatın başlangıcına, aklın kullanılmadığı, faydalı işlerin yapılmadığı bir hayata akış olur.

Bazı insanlar hep rüya görerek yaşarlar. Gündüzleri hayal ve rüya görerek yaşarlar. Hipnozda yaşarlar ama bunun farkında değillerdir. Düşünme çabası olmadan otomatik yaşantıya kendilerini bağlamışlardır. Düşünmezler ama düşündüklerini sanırlar. Gizli hipnoz telkinleriyle doldurulmuş beyinlerindeki bu düşünceleri kendi düşünceleri zannederler. Sabah kalktıkları andan akşam yatana kadar tüm yaşamları otomatikleşmiştir. Akıl körelmiştir. Akıl köreldikçe öz saygı ve öz etkinlikte körelir.

Zihin ne kadar az çalışırsa kişinin kendi yaşamında değişiklik yapma arzusu da o ölçüde azalır. Bir süre sonra böyle bir gücünün olduğunu düşünemez hale gelir. Zihin bir sis perdesi arkasında kalmıştır. Gerçeklerden kaçarak yaşam otomatik bir yaşamdır. Sorumluluk hissetmeden olan yaşam hipnoz ortamında süren bir yaşamdır.

Bilinç güçlendikçe geçmişin hipnozu bozulur. Hipnoz tedavilerinin amacı geçmişin hipnozunu bozmaktır.

HİPNOZLA EŞYANIN GÖRÜNTÜDEN KAYBEDİLMESİ
Bir kişi derin hipnoz halindeyken bir telkin vererek gözlerinin önünde hiç bir şey olmadığı telkinini vererek koca masayı görmemesini sağlayabiliriz. İşte buna negatif hallüsinasyon deriz. Yani olan bir şeyi görememek. Günlük yaşamda da gerçekleri görmezden gelmek, görememek en belirgin hipnozda yaşama şeklidir. Bir şey doğru ve gerçekse benim onu görmemem onu yok etmez.
Tahterevallinin diğer ucuna oturarak sayemde yükselen insanlara;
canımın sıkıldığında kalkabileceğimi söyleyin..
[ Neyzen Teyfik ]
Kullanıcı avatarı
juanpr
Mesajlar: 473
Kayıt: 30 Ara 2010, 15:26

Re: HİPNOZLU YAŞAMAK..

Mesaj gönderen juanpr »

GERÇEK DÜNYADAN KOPUP HAYAL DÜNYASI HİPNOZUNDA YAŞAYANLARIN AKLI PASİFLEŞİYOR MU?
Hipnozda yaşayan bir kişinin aklı iyice pasifleşmiştir. Zekasını kullanmaktan korkar. Sürekli rüyada yaşar. Şimdiyi değil ya geçmişi, ya geleceği hayalleyerek yaşar. Gerçeklerden kaçarak, kendi içine kaçarak, hipnoza kaçarak yaşamaya çalışır. Korkutan ve acıtan gerçeklerden kaçarak yaşar. Yaşam çizgisinde nerede olduğunun farkında olmadan yaşar.



Eylemlerin yaşam amacıyla uyumlu olup olmadığını düşünmeden yaşar. Çevreden gelen uyarıları takmadan yaşar. Zorluklar karşısında hemen pes ederek yaşar. Yeni bilgilere tüm kanallarını kapatarak yaşar. Hatalarını kabul etmeden ve yok sayarak yaşar. Dünyayı tanımadan ve anlamadan yaşar. Evet işte hipnozdan korkmaya hiç ihtiyacınız yok. Çünkü çoğumuz zaten o tanıdık hipnoz ortamının içinde yaşıyoruz.

Sosyal Fobi hipnoz olmuş şekilde yaşamaktır

Bilinçaltı bilgileri değişik kaynaklardan toplar ve hepsini yaşamayı sağlamak üzere işleme koyar. Eğer kendini ifade etmek tehlikeliyse o arzuyu siler yok eder. Eğer duygularını fark etmek, ifade etmek, boşaltmak tehlikeliyse duygularını gizlemeyi, hissettirmemeyi sağlar.

Duyguları uyuşturmak hipnozdur

Eğer düşünmek, fikrini söylemek tehlikeliyse susturacak yönde programları işletir. Kişi topluluk önünde konuşacağını hissettiği anda içinde bir korku başlar. Elleri titrer. O nedenlede konuşmaktan, topluluk içine çıkmaktan ya da kalabalıklarda fikrini, kendini ifade etmekten kaçmaya başlar. ( Bu duruma sosyal fobi diyorlar!) Nereye kaçmaya başlar. Kendi hipnotik dünyasına doğru kaçar. Hipnoz ortamında yaşamayı seçer. Bilinçaltının kendine uygun gördüğü yaşamı yaşamayı seçer. Bilinçaltı diye bir varlığın bile farkında olmadan yaşamaya başlar.

Bilinçaltı gözlemleyerek öğrenir. Çok konuşanın, fikrini ifade edenin başına ciddi tehlikeler geldiğini görür duyar ya da öğrenirse bu eylemden kaçmaya, kişiyi hipnoz etmeye, zihnin bilinçli çalışmasını durdurmaya ve tamamen otomatik yaşamı seçici davranışları ön plana çıkarmaya başlar.

O halde düşünmeden, kendini yok ederek yaşa. Yani hipnozda yaşa. Hipnoz ortamında yaşa hem de kendi kendini değersizleştirerek yaşa ki, başına aklını, bilincini kullanmaya kalkarak tehlikelere sokma. İçinde isyan eden parçanı susturmanın tek yolu her şeyi uyuşturan o hipnoz ortamında saklanmaktır.

Hipnozdan çıkmadan yaşamak, zayıf kişilik sahiplerinin bilinçaltının daha menfaatine gibi hissettirilir. Bu hissi veren insanın nefsidir. Nefse fücuru verendir.

Bilinçaltı öğrendiği, algıladığı bir bilgiyi yargılamadan eleştirmeden kabul eder. Hele bu bilgi daha önceden bilinmeyen bir bilgiyse zaten sorgulayacak bir durumda yoktur. Soba elini yaktığı zaman en garantili iş bir daha sobaya yaklaşmamaktır. Acaba neden yaktı, her zaman yakar mı, elimi yakan başka bir şey mi, çünkü annemin elini bazan yakmıyor gibi zihni çalıştırıcı eylemleri kullanma melekesi kayboldukça o soba tehlikelidir. 80 yaşına da gelse, sobacı mağazası görünce karşı kaldırıma geçer. Ne de olsa otomatik yaşarak 80 yıldır sobadan başına bir tehlike gelmeden yaşamıştır. O halde bu şekilde yaşamak, hipnozdan çıkmadan yaşamak, onun daha menfaatinedir.

Hele bir de fikirlerini söyledikten sonra alay edildiysen, küçük düşürüldüysen, eleştiri aldıysan, asla bir daha fikirlerini açık etmezsin. Bunu kazara eyleme geçirmemek içinde bilinçaltı ben işe yaramaz, yetersiz, beceriksiz, suçlu bir varlığım duygusunu yerleştirir. Öğrenmek ve sorgulama hakkın yoktur artık. Ve kullanılmayan her organ gibi akılda her geçen gün küçülür, dümura uğrar.

Gerçekleri görmek, gerçeklerin doğruluğunu araştırmak, fikirlerine saygı duymak gibi kavramlar sözlük ve bilinçdışına itilir. Robotlaşmış bir hayat en güvenilir hayat haline gelir. İtaat edersen başına bir şey gelmez. Kendi hakkını ararsan tehlike başlar. Üstelik bencillikle suçlanırsın.

Artık büyüdükçe " sen zaten yoksun" duygusu iyice yerleşmeye başlar. Ben yokum dedikçe daha derin daha derin hipnoza girmeye başlarsın.
Tahterevallinin diğer ucuna oturarak sayemde yükselen insanlara;
canımın sıkıldığında kalkabileceğimi söyleyin..
[ Neyzen Teyfik ]
Cevapla