Sorularla Panik Bozukluk

Sosyal fobi ve psikoloji üzerine makaleler..(Lütfen yazının kaynağını belirtiniz)
Cevapla
Kullanıcı avatarı
LAYSOS
Mesajlar: 540
Kayıt: 20 Haz 2007, 20:30
Konum: Muğla, Merkez

Sorularla Panik Bozukluk

Mesaj gönderen LAYSOS »

Yazar Prof.Dr. Oğuz Erkan Berksun

1. Panik bozukluk nedir, açıklar mısınız?
Panik bozukluk bir anksiyete bozukluğudur. Biliyorsunuz anksiyete bozuklukları, anksiyetenin, yani sıkıntı/endişe/kaygı/korku’nun temel belirti olduğu bir grup hastalığa verilen isimdir; yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, fobik bozukluk gibi.

Panik bozukluk toplumda oldukça yaygındır ve anksiyete bozuklukları içerisinde de oldukça sık rastlanan bir bozukluktur. Panik bozuklukta anksiyete son derece ağır yaşanır ve genellikle kalp krizi geçirme, çıldırma, kontrolünü yitirme gibi bir teması olan dehşetli bir korkuya (panik atağına) dönüşür. Bu korku insanın bilincine hakim olur. Korku bu bozuklukta nöbetler halinde gelir. Birkaç dakikadan bir saate kadar sürebilir. Korkuya çarpıntı, sık nefes alıp verme, göğüste sıkışma hissi, bulantı, kusma, paresteziler, derealizasyon (gerçek dışılık/yabancılaşma) gibi belirtiler eşlik eder. Nöbetler arasında nöbetlerin tekrarlayacağına dair antisipatuvar anksiyete (beklentisel kaygı) karekteristik bir belirtidir. Bir diğer karakteristik belirti ise, yalnız kalmak istememe, kalabalık yerlerden uzak durma, şehirler arası yoluculuğa çıkmama, gibi davranış değişiklikleridir.

2. Panik atak nedir ve hangi durumlarda görülür?
Panik atak daha önce söylediğim gibi ölüm korkusu, düşüp bayılma korkusu – çıldırma korkusu gibi korkulardan birinin ya da birkaçının birarada bulunduğu nöbetler halinde ortaya çıkan ve çarpıntı, sık soluk alıp verme, terleme, baş dönmesi, paresteziler gibi pek çok bedensel belirtinin eşlik ettiği bir durumdur. Panik bozukluğuna adını veren temel belirtidir (belirti kompleksidir). Panik bozuklukta, tablo, kişinin ataklara verdiği anlamlarla (kalp krizi geçirme, çıldırma, düşüp kendini kaybetme gibi) bir sonraki atağı endişeyle beklemeyle, korkuya bağlı davranış değişiklikleriyle bir bütünlüğe ve kompozisyona kavuşmuştur. Panik atak bir kompozisyonun ve bütünlüğün değil tekil nöbetlerin adıdır. Davranış değişikliğine, beklentisel endişeye neden olmamış, üzerine senaryolar yazılmamış nöbetlere verilen isimdir. Panik atak sadece panik bozuklukta değil, fobiler ( sosyal fobi, özgül fobi), yaygın anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), madde kullanımı, depresif bozukluklar, psikotik ve sanrısal bozukluklar, yeme bozuklukları, kişilik bozuklukları, impuls kontrol bozukluğu, hipokondriazis, vücut dismorfik bozukluğu gibi psikiyatrik bozukluklarda da görülebilir. Panik bozuklukta ortaya çıkan paniklerin diğer bozukluklarda ortaya çıkan paniklerden farkı spontanlığı yani bir nedene bağlı olmayışıdır. Örneğin fobide korkunun bir objesi (fare gibi) ve durumu (yükseklik gibi) varken panik bozuklukta böyle bir şey yoktur. Paniklerin sebebi anlaşılamaz ve açıklanamaz.

3. Panik bozukluğunun toplumumuzda görülme sıklığı nedir? Yaygın bir hastalık mıdır ve en sık hangi yaşlarda görülmeye başlar?
Panik bozukluğa ilişkin yaşam boyu prevalans oranları ülkeden ülkeye, çalışmadan çalışmaya farklılıklar göstermektedir ancak yapılan çalışmaları çoğunda yaşam boyu yaygınlık % 1.5- % 2.5 arasında değişmektedir. Türkiye Ruh Sağlığı Profili Raporunda 1 yıllık yaygınlık %1 olarak verilmektedir. Çalışmaların çoğunda yaşam boyu prevalans %1-8 arasında değişmektedir. Gidişatı kroniktir. Kadınlarda erkeklere oranla iki misli daha sık ortaya çıktığı bilinmektedir.
Bu bozukluk yirmili yaşların başında ya da ortalarında başlamaktadır. Bir kısım çalışmada başlangıç yaşları kadınlar için 25 – 34, erkekler için 30 – 44 olarak belirtilmektedir. Panik bozukluk ve panik atak prevalansları özellikle 15 – 44 yaşları arasında yüksek bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar panik bozuklukla ilgili başlangıç yaşı dağılımının bimodal olduğunu, bir kısım vakanın 15 – 24 yaşları arasına bir kısım vakanın da 45 – 54 yaş arasıda yığıldığını iddia etmektedir.

4. Panik bozukluğun nedenleri hakkında bilgi verir misiniz?
Panik bozukluğun nedenlerini biyolojik, psikolojik ve sosyolojik nedenler olarak üç grupda ele alabiliriz.
 Biyolojik nedenler: Psikiyatrik bozukluklarda, göz rengi, saç rengi gibi tek bir gene bağlı genetik bir geçişin olmadığını biliyoruz. Bugünkü bilgilerimizle, kromozomlar üzerinde farklı alanlarda bulunan pek çok genin zayıf katkılarının birlikte, anksiyete bozukluklarına yatkınlık yarattığını, uygun ruhsal ve sosyal koşullar oluştuğunda bu bozuklukların ortaya çıktığını söyleyebiliriz.Genetiğin, biyolojik faktörlerin ve stres yaratan yaşam olaylarının panik bozukluğunun ortaya çıkışında önemli olduğu düşünülmektedir.
Limbik sistem, amigdala, locus ceroleus, beyin sapı işlev bozuklukları açısından en çok üzerinde durulan bölgeler arasında yer almaktadır.
 Psikolojik nedenler: Panik bozukluğunu psikolojik zeminde en iyi açıklayan kuram bilişsel kuramdır. Bu kuram bedensel duyumların yanlış yorumlanması, misinterpretasyon (yanlış yorumlama) kuramı olarak adlandırılır. Bedenden gelen ve bedensel işlevlerimize ait duyumların çoğu beynimizin belirli bölgelerinde filtrasyona uğrarlar. Dolayısıyla kortikal düzeyde, bilinç düzeyinde örneğin biz soluk alıp verdiğimizin soluğumuzu kesen bir durum oluncaya değin farkında bile değilizdir. Eğer bu filtrasyon gereği gibi yapılamaz ve soluk alıp verişimiz bilinç düzeyinde algılanırsa aklımız bu duyumu örneğin soluk alıp verişimize ilişkin duyumu soluğumuzun kesildiği şeklinde yorumlar. Çünkü normalde soluk alıp verişimizin farkında olmamamız gerekir. Bu durum bir kısır döngüye sebep olur. Yorumlama pozitif geridönüt oluşturur ve yani iki durum birbirini besler ve korku giderek artar, korkunun arttığı durumda soluk alıp verişimiz de artar. Yanlış yorumlama kuramını kısaca böyle açıklayabilirim. Bunun dışında ayrılık (seperasyon) anksiyetesine, hadım edilme (kastrasyon) anksiyetesiyle ilgilil gelişimsel boyutta ele alınabilecek psikanalitik açıklamalar da vardır. Pek çok panik atağın altında yatan temanın ayrılık korkusu olduğu analiz seanslarında ortaya çıkarılmış ve bu konuda çok sayıda makale yazılmıştır.

 Sosyal/çevresel nedenler: Stres yaratan yaşam olayları biyolojik ve psikolojik duyarlılığımızı beslerler. Yaşam olaylarının çoğu kişiler arası alanda ortaya çıkan olaylardır. Bir yakının kaybı, evlilik boşanma, iş yaşamındaki zorluklar bu tip yaşam olaylarıdır. Stres yaratan yaşam olayları hem fizik hem de hem de psikiyatrik hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilirler. Yaşam olayları dışında anksiyeteye zemin hazırlayan veya tetikleyen başka sosyal faktörler de vardır. Örneğin günümüz dünyasında değişen toplumsal yaşam biçimimiz, toplumsal değişimlere uyum zorlukları, sosyal beklentiler, kişiler arası rekabet, toplumda yaygın görülen mükemmelliyetçilik, evlilik içinde yaşanmaya başlayan rol değişiklikleri gibi birtakım faktörler de anksiyeteyi yaratan faktörler gibi görünmektedir.

5. Panik bozukluğun risk faktörleri nelerdir? Kimler bu hastalığa daha yatkındır?
• Özellikle anksiyete bozukluğu gibi ruhsal hastalığı olan birinin olduğu ailede büyümek,
• Genetik yüklülük. Ailede anksiyete bozukluğu olan bireylerin olması.
• Çok ince eleyen sık dokuyan, eleştirel, yüksek standartlara sahip, çocuğun kendini ve isteklerini ifade etmesini baskılayan, duygusal ifade yetersizliği olan bir aile içinde büyümek.
• Anne, babanın utangaç, cesaretsiz, alkol ve madde bağımlılığına yatkın, kaygılı insanlar olması.
• Yaşam içinde karşılaşılan stresler,
• Sosyo ekonomik çöküntü,
• Hastalıklar,
• Aşırı sorumluluk alış,
• İşsizlik,
• Genel stres yükü,
• Kayıplar, ölümler,
• Yetersiz sosyal destek gibi çevresel faktörler.

6. Panik bozukluğu olan hastaların düşünce ve davranış özellikleri nelerdir?
Panik bozukluğu olan hastalarda düşünce, duygulanım ve davranış alanlarında zamanla bazı değişimler meydana gelir. Şiddetli ölüm, çıldırma, kontrolünü yitirme korkularının birinin veya birkaçının sürekli yaşanması ve bu korkuların tekrar ediciliği bu insanları tedirgin ve heyecanlı hale getirir. Çoğunlukla rahat ve huzurlu değillerdir. İnsan ilişkilerinde endişe gözlerinden okunur. Dikkatlerini toplamakta zorluk yaşarlar. Daha önce yapmaktan hoşlandıkları pek çok şeyden kaçınır hale gelirler. Dışarı çıkmak istemezler, şehirler arası yolculuğa çıkmak istemezler. Kapalı veya kalabalık mekanlara girmek istemezler. Yanlarında sürekli birilerinin olmasını isterler. Sürekli kalplerini ve nabızlarını kontrol ederler. Yakınlarının adres ve telefonlarını özellikle yanlarında taşırlar. Boğulma hissi yaşadıklarından boğazlı kazak giymekten, hatta kolye gibi takıları takmaktan, banyo almaktan kaçınır hale gelirler. Uykularında bozulmalar yaşarlar. Otomobil kullanmaktan vaz geçerler. Tünellerden uzak dururlar.

7. Panik bozuklukla birlikte görülebilen diğer psikiyatrik rahatsızlıklar ve bedensel hastalıklar hangisidir?
Panik bozukluk, depresif bozukluklarla sıklıkla bir arada bulunur. Ayrıca panik bozuklukta madde kullanımı da ortaya çıkabilmektedir. Panik nöbetlerini yatıştırdığına inanılan alkol gibi ilaçları kullanmaya bir yatkınlık en sık rastlanan durumlardan biridir. Sedatif hipnotik türü (özellikle xanax) ilaçlar da aynı şekilde benzer risk taşımaktadır. Bu rahatsızlıkta birtakım ilaçlara bağımlılık hekim eliyle oluşturulmaktadır.

8. Panik atak sırasında görülen fizyolojik belirtiler ve düşünsel zihinsel belirtiler nelerdir?
Fizyolojik belirtiler; çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması, terleme, titreme ya da sarsılma, nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sersemlik hissi, parastziler( uyuşma ya da karıncalanma duyumları), üşüme, ürperme ya da ateş basmaları.
Düşünsel belirtiler; düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma, dengesizlik, derealizasyon (gerçekdışılık duyguları) ya da depersonalizasyon(kendi bedenine yabancılaşma), kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu, ölüm korkusu, gibi belirtilerdir.

9. Hastalığın seyri nasıldır? Gidişatı kişiden kişiye değişir mi?
Hastalar genellikle kardiyak belirtiler nedeniyle kardiyolojiye başvururlar. Bunun en önemli sebebi çarpıntının ve göğüs üzerindeki sıkışma hissinin hatta ağrı hissinin hastalara kalp krizi nedeniyle öleceklerini düşündürmesidir. Bu çok yoğun bir korkuya sebep olur ve genellikle ilk şiddetli nöbette hastalar acil olarak bir doktora veya hastaneye başvururlar. Panik bozukluk yoğun korku yaşattığı için hastalar yalnız kalmaktan kaçınırlar ve yanlarında hep birinin bulunmasını isterler. Zaman içinde bu durum yakın çevreye bir bağımlılık yaratır.
Hastalığın gidişatı kişiden kişiye değişmektedir. Bu bozukluk yirmili yaşların başında ya da ortalarında başlamaktadır. Bir kısım çalışmada başlangıç yaşları kadınlar için 25 – 34, erkekler için 30 – 44 olarak belirtilmektedir. Panik bozukluk ve panik atak prevalansları özellikle 15 – 44 yaşları arasında yüksek bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar panik bozuklukla ilgili başlangıç yaşı dağılımının bimodal olduğunu, bir kısım vakanın 15 – 24 yaşları arasına bir kısım vakanın da 45 – 54 yaş arasıda yığıldığını iddia etmektedir.

10. Bir hastaya panik bozukluk tanısı nasıl konulur?
Eğer hasta bahsettiğim fizyolojik ve düşünsel belirtilerden bir ya da birkaçını (birkaç dakikadan en fazla bir saate kadar sürebilen) çok yoğun olarak yaşarsa panik atak tanısı konur. Panik atakların tekrarladığı, atakların tekrarlayacağına ilişkin korkuların yaşandığı, ataklara ilişkin senaryoların üretildiği, davranış değişikliklerinin ortaya çıktığı durumda ise panik bozukluk tanısı konur.

11. Tedavide temel ilkeler nelerdir?
Son yirmi yıldır yürütülen çalışmalar panik bozukluğun tedavisinde önemli gelişmeler sağlamıştır. Trisiklik antidepresanlar (klomipramin gibi), seçici serotonin geri alım inhibitörleri, özellikle dual etkili serotonin/noradrenalin geri alım inhibitörleri (venlafaksin) ve alprozolam, klonazepam gibi benzodiazepinler bu bozuklukta yararlıdır. İlaç tedavileri yanısıra özellikle davranışçı- bilişsel tedaviler ve grup tedavileri panik bozuklukta tedavide başarıyı artırmaktadır. Birlikte yapılan tedavilerde % 70- 80’lere varan iyileşme oranları verilmektedir ancak klinik pratik içerisinde, hastalarda nükslerin sıklıkla görüldüğünü veya çoğu vakada tam bir düzelme olmadığı akılda tutulmalıdır. Bundan dolayı panik bozukluğu olan hastaların bozukluk hakkında bilgilendirilmeleri tedaviye uyum açısından zorunludur. İlaçlara verilen yanıtın antidepresan etkinlik gibi 3. haftadan sonra ortaya çıkabileceğinin hastalara bildirilmesi yine tedaviye uyum açısından büyük önem taşımaktadır. İlaç tedavisine ek olarak bilişsel- davranışçı tedaviler için hasta bir psikiyatriste ya da bir psikologa gönderilebilir.

12. Panik bozukluğun tedavisi mümkün müdür? Tedavide kullanılan ilaçların etki mekanizmaları hakkında bilgi verir misiniz?
Trisiklik antidepresanlar ve benzodiazepinler bu bozuklukta yararlıdır. Serotonerjik sistem üzerinden etki gösteren trisiklik ajanlar özellikle imipramin ve clomipramin hala bu bozuklukta sık kullanılan ajanlardır. Son 15 yıl içerisinde piyasaya sürülen seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI- selective sorotonin reuptake inhibitors) ile de iyi sonuçlar elde edilmektedir.
Venlafaksin ( 75-225 mg/gün) son yıllarda, yaygın anksiyete bozukluğunda kullanımı ile birlikte panik bozuklukta da önerilen bir antidepresan haline gelmiştir. Fluvoksamin ( 150-300 mg/gün), Fluoksetin (50-150 mg/gün), Paroksetin ( 10/60 mg/gün), Sertralin ( 50-200mg/gün), Citalopram ( 60 mg/gün) seçici serotonin geri alım inhibitörleri içinde en çok kullanılanlardandır. Reversible MAO inhibitörlerinin tek temsilcisi Moklobemid 450 mg/gün dozlarda panik bozukluklarda oldukça iyi sonuç vermektedir. Benzodiazepin grubunda yer alan Alprozolam (xanax, 1- 4 mg/gün) ve Klonozepam (rivotril, 1-4 mg/gün), akut dönemde ve kısa süreli kullanım için iyi seçenekleri oluşturmaktadır.
Alprozolam, antidepresan etkiye sahip olmasına karşın klinik pratikte diğer antidepresanlar gibi uzun süreli kullanıma uygun değildir. Bunun nedeni bağımlılık riskidir. Kısa dönemli kullanımında, kısa yarı ömrü nedeniyle gün içinde birkaç doza bölünmüş şekilde uygulanması tercih edilir. Alprozolama benzeyen ancak yarı ömrü uzun olması nedeniyle günde tek doz alınmaya daha elverişli olan klonozepam, alprozolam gibi, diğer antipanik özellik gösteren antideprasanlarla birlikte kullanılırlar. Periferik andrenerjik deşarja bağlı ortaya çıkan belirtileri gidermek için beta blokerler diğer ilaçların yanında düşük dozda verilebilir. İlaç kullanımı genellikle 3-6 ay arasında değişebilir. İlaçların birdenbire kesilmemesi hem kesilme belirtilerinin ortaya çıkmaması hem de ribaund olmaması açısından önemlidir.
mert9799
Mesajlar: 4
Kayıt: 06 Ara 2013, 22:07

Re: Sorularla Panik Bozukluk

Mesaj gönderen mert9799 »

facebook derealizasyon depersonalizasyon sayfamız

https://www.facebook.com/groups/1425425 ... up_comment
Cevapla