BAŞIMDAN GEÇENLER

Sosyal fobiyi yenenler..Hastalığı yenme sürecinde yaşadıklarınız..Söylemek istedikleriniz..
Cevapla
sl_tb
Mesajlar: 1
Kayıt: 12 Nis 2024, 01:52

BAŞIMDAN GEÇENLER

Mesaj gönderen sl_tb »

Not: Aşağıda yazdıklarım biraz uzun oldu ama şahsi fikrim, sosyal fobiden kurtulmak isteyenlere faydalı olacağı yönünde. Bir de bu yazı nasihat anlamında değil, tavsiye anlamında. Belki nasihat ettiğimi düşünenler olursa diye belirtmek istedim.

Yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılında bir üyelik oluşturmuştum ve askere gidene kadar forumu aktif olarak kullanıyordum. Aradan çok uzun zaman geçti. Geçenlerde aklıma geldi, neler olup bitmiş diye bir gireyim dedim yeni bir üyelik oluşturdum.

Ben uzun yıllar önce, (abartısız) felaket ötesi seviyede utangaç ve domates gibi suratla gezen, ne kadar sessizsin sözünü iliklerime kadar hisseden, konuşmaktan aciz bir tiptim. Konuşabiliyordum ama cesaret edemiyordum. Çalışma ortamım işim gereği hep erkeklerin ve kızların bir arada olduğu ortamlardı ve bu hal beni çok zorluyordu. 2007 yılında askere gittim. Askere gitmem benim bu asalak hastalığın bitmesinin temelini oluşturdu. Orduda asker, verilen sorumluluğu yapmak zorunda. Bunun bilinciyle verilen tüm sorumlulukları hiç istemesem de yerine getirdim. Askerliğim bitmek üzereyken öyle bir hale geldim ki, kendi devrelerime bile taviz vermeyen, net bir tavırla hayır demesini bilen biri oldum. Askerlik sonrası işime devam ettim. İşimde son derece rahattım ama yine de bu pis hastalık aklımın bir köşesinde beni sürekli dürtüyordu. Dedim ki bu böyle olmayacak, bunun üstüne daha da gitmem gerek. Akrabalar arasında beni yermek için bir ortamda, sen de ne kadar sessizsin, çok utangaç duruyorsun gibi laflar diyerek beni zor durumda bırakanları aklımda sıraladım ve ilk fırsatta hepsini hiç çekinmeden dalga geçer gibi konuşarak bozdum. Bazıları beni bastırmaya çalıştı ama ben daha da inatlaşarak onları bastırdım. Yeri geldi sesimi yükselttim, yeri geldi hakaret ettim. Tartışma sonunda bastıran taraf hep ben oldum. Yüz kızarmalarım da büyük oranda geçmişti ama nadir zamanlarda kızarmalarım oluyordu.

Bu gereksizlerin sesini kestikten sonra, emekçilere yalan vaatlerde bulunarak kullanıp, işi bittikten sonra da işten kovan bir sünepeyi gözüme kestirdim. Zenginlere yalakalık yapıp emekçileri aşağılayan bu asalağın bana ters bir hamle yapmasını bekledim ve fırsatını bulur bulmaz, kendisini hayatı boyunca unutamayacağı gerçeklerle yüzleştirdim, aşağılık bir fırsatçı olduğu gerçeğini yüzüne tokat gibi vurdum. Kendime güvenim daha da artmıştı. Söylediklerimin etkisi geçmiş olsa gerek, geçenlerde yine akıllı durmadı yine haddini bildirdim. Demek ki huy etmiş bir türlü çıkmıyor.

Sonra benim niye kız arkadaşım yok diye içerlemeye başladım. Aynı ortamda çalıştığımız, iş arkadaşım olan bir kıza açılmaya karar verdim. Yüz yüze söylemek istedim ama bu beni aştı, telefonda derdimi anlattım. İlk teklifimde kabul etti ve ben çok şaşırdım. Garip bir his. 6 ay kadar görüştük ve anlaşamadık. Ayrıldıktan 3 ay kadar sonra, reklam ajansında çalışan bir kızla görüşmeye başladım. Onunla da 1 yılı aşkın görüştük ama kızın babası paragöz olduğu ve ben de para basma makinesi olmadığım için aramızı bozdu. Sonra yorulduğumu farkettim ve bu durumlardan elimi çektim.

Bir süre sonra annem devreye girdi ve beni evlendirmeye çalıştı. Annem çok ısrar ettiği için göstermelik görücü gitmeye başladım. Evlenmek gibi bir derdim yoktu. Sırf annem ısrar ettiği için görücü gittim. En sonunda annemin istediği oldu ve evlendim. Şu an evliyim. Merak edenler olursa, görücü gidildiğinde insanın başına neler geliyor bunu ayrı bir başlıkta anlatabilirim. Bizim gibi insanlar için evliliğin en sıkıntılı tarafı, düğün. Bunu da nasıl aştığımı görücü başlığında anlatırım.

Şimdiki zamana gelecek olursak, yüz kızarması olmayan, canım istediğinde karşımda kim olursa olsun konuşabilen, gücüm yettiğince hakkımı arayabilen bir kişiliğim. Tabi çevremde arada çatlak sesler çıkıyor, onları da terbiye etmeye çalışıyorum. Şu an sinsice hakkımda bir şeyler zırvalayanlar da var. Fırsat bulduğum an onlara da haddini bildireceğim. Yahu kim ne derse desin, bir de bunun takibini mi yapıyorsun diye düşünenler olabilir. Evet takibini yapıyorum. Çünkü bizim gibi insanların saygı görmesi için bu şart. Saygı görmek istemeyen varsa umursamasın, ben hakettiğim saygıyı görmeye kararlıyım.

Ne kadar sesiniz çıkmazsa çevreniz ve akrabalarınız tarafından o kadar eziliyorsunuz. Bu yüzden benim tavsiyem, karşınızdaki sizi yermeye çalışıyorsa, yeri geldiğinde kes lan sünepe! deyin. Bazıları bunu yanlış bulabilir, ama ne hikmetse bende etkili oldu. Samimiyetle söylüyorum, art niyetliye mütevazi tavır yapmak, art niyetlinin sizi ezme cesaretini daha da artırıyor. Bir söz var, "Fazla tevazunun sonu, vasat insandan nasihat dinlemektir."

Bir de mesajlaşırken açık sözlü tavrınız varsa, açık sözlü tavrınızı yüz yüzeyken de gösterin. Bazı insanlar karşısındakinin yüzüne söyleyemeyeceklerini klavyeyi eline aldığında yazabiliyor. Bu bence yanlış bir hareket.

Anlatacaklarım şimdilik bu kadar. Bu hastalığı yenmenin temeli sadece küçük bir cesaretten geçiyor. Sizi ezmeye çalışan bir yakınınız varsa sözünüzü kesinlikle esirgemeyin. Kendinizi zorlayın, kalbinizin sesi dışarıdan duyulacak kadar şiddetlense bile ne yapın edin söylemek istediklerinizi söyleyin. Bu ilk adımı attıktan sonra devamı geliyor. Cesaret edin, sizinle canlarının istediği gibi konuşanların size gösterdiği saygıyı görün ve bunun keyfini çıkarın.

Bu konuyla ilgili sizin sorularınız olursa cevaplayabilirim.
Cevapla