4. sayfa (Toplam 8 sayfa)

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 24 Eyl 2009, 21:42
gönderen sıkıfobik
her zamanki gibi çıkarlar söz konusudur ve bunun gereği yapılmaktadır...bilerek ya da bilmeyerek
.

katılıyorum

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 24 Eyl 2009, 23:17
gönderen mustafa45
ikarus yazdı:aslında uyuşturucu iyidir.. ihtiyaç olmasa daha iyi yine de iyi .. her ne kadar zayıflık göstergesi olsa da...
evet ilk denemede sonrası kimsenin elinden tutamadığı bir bataklıktasınki yavaş yavaş gömülüyorsun psikolojik ilaçların hepsi dolaylı uyuşturucudur serotonin geri alır falan hikaye ilaçla düzelmek mümkün değil ancak ilaçla düzeleceğine inananlara plesebo verselerde iyileşebilir

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 24 Eyl 2009, 23:59
gönderen sonsuzluk
mustafa45 yazdı:
ikarus yazdı:aslında uyuşturucu iyidir.. ihtiyaç olmasa daha iyi yine de iyi .. her ne kadar zayıflık göstergesi olsa da...
evet ilk denemede sonrası kimsenin elinden tutamadığı bir bataklıktasınki yavaş yavaş gömülüyorsun psikolojik ilaçların hepsi dolaylı uyuşturucudur serotonin geri alır falan hikaye ilaçla düzelmek mümkün değil ancak ilaçla düzeleceğine inananlara plesebo verselerde iyileşebilir
ben ilaçla düzeldim.genel konuşmayalım lütfen.tedavi görmeyi düşünen arkadaşların aklını bulandırmayalım.saygılarımla...

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 09:19
gönderen mustafa45
yanlışmı yapıyoruz kardeş insanlar bi baksınlar bu işlerde kaç paralar dönüyor kaç çeşit ilaç var dahada yenileri yeni isimlerle piyasaya çıkar ilacı bırak aynı tas aynı haman ilacın fiziksel bozuklukları istisna

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 14:22
gönderen nosferatu
kutsal metinler niçin gelmiştir, ne diyorlar kimse birşey bilmiyor..bi ben biliyorum..

hepsi de değiştirilmiş ya da çarpıtılmıştır..

bakıyorlar bu haline ve uygulanmasına din hakkında şu şoyle bu boyledir diyorlar..

mesela kuranda namaz diye birşey yok, ama islamın nasıl bilindiği bugun ortada..

dedim ya bi ben gerçeği biliyorum..

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 17:08
gönderen sonsuzluk
nosferatu yazdı:kutsal metinler niçin gelmiştir, ne diyorlar kimse birşey bilmiyor..bi ben biliyorum..

hepsi de değiştirilmiş ya da çarpıtılmıştır..

bakıyorlar bu haline ve uygulanmasına din hakkında şu şoyle bu boyledir diyorlar..

mesela kuranda namaz diye birşey yok, ama islamın nasıl bilindiği bugun ortada..

dedim ya bi ben gerçeği biliyorum..
kuranda 99 yerde namaz geçiyor.nasıl kılınacağıyla ilgili de rüku,secde gibi kavramlar var.bilgine...

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 17:11
gönderen sonsuzluk
mustafa45 yazdı:yanlışmı yapıyoruz kardeş insanlar bi baksınlar bu işlerde kaç paralar dönüyor kaç çeşit ilaç var dahada yenileri yeni isimlerle piyasaya çıkar ilacı bırak aynı tas aynı haman ilacın fiziksel bozuklukları istisna
hayır mustafa ya kesinlikle yanlış düşünüyorsun.herkesi iyileştirecek diye bi kaide yok ama iyileşenler de var.ben artık sf'li değilim ve benim gibi daha niceleri var.kaderimizde ne var bilmiyoruz bu yüzden çabalamalıyız,gerekirse ilaç da kullanmalıyız.sende öyle oldu ama bende olmadı yani kesin konuşma lütfen...

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 17:26
gönderen caferali
otto_rino yazdı:
demokrasi ya da sosyalizmin başına gelenlerden yola çıkarak din için de aynı sonuca varılamaz zira sistematik hale getirilmiş inancın dev bir yalan üstüne kurulu olması onu saflık kavramından çok çok uzak bir yere konumlandırır...

din ile depresyonu yenmek mümkün olabilir...din her açıdan doğrudan çıkarlar üzerine kuruluyken dindar bir insandan başka bir düşünce tarzı beklenemez zaten...inancının ve ibadetinin karşılığının mutlaka verileceğini düşünen biri kendisini daha iyi hissedebilir evet, ancak bu inancını doğrulayıcı hatta aklayıcı bir etken olarak görülemez...her zamanki gibi çıkarlar söz konusudur ve bunun gereği yapılmaktadır...bilerek ya da bilmeyerek...
Dünyada her şey çıkarlar üzerine kuruludur. Ne ahlak ne de sevgi, gökten dünyaya indi; insanlık istedi keşfetti hepsini... (Şebnem Ferah'ın bi şarkısında da geçer bu ifade)

Dini yalnız ve yalnız uydurma, yalan ve safsata olarak tanımlarsak, onun gerçek kökenine inmezsek büyük yanılgıya düşeriz. Tersten bakalım, sağlama yapalım.
Eğer din senin dediğin gibi bi şeyse dindar insanların tümü yalanlara ve uydurmalara kanan aptallar sürüsü konumuna düşer. Ama ben de bir sürü yalan uydurabilirim, benim uydurduklarıma 3-5 kişi dışında kimse inanmazken, dinlere inanan milyarlarca insanı nasıl açıklayacağız?

Demek ki dinin hem bireysel hem de toplumsal temelleri var.
Bu temel, Marx'ın dediği gibi dinin kalpsiz bir dünyanın kalbi olması.. İnsan doğada yapayalnız, güçsüz, acılar içinde kıvranan, gelecek korkusuna sahip, savaşlarla, açlıkla, işkencelerle yüzyüze kalan bir canlı. Bu koşullar altında insanın yaşayabilmesi için, bilinmeyene, doğa üstü bir güce sığınmaya ihtiyacı var. Dünya kapsiz, acımasız; insan bi yerlere sığınmaya mecbur. Dinin gerçek temeli budur; insanların yalanlara ve safsatalara kanan aptallar sürüsü olması değil.

Tekrar tersten giderek bi sağlama yapalım. Toplumlar hangi koşullarda dine bağlanır, hangi koşullarda sekülerleşir?
Toplum doğaya daha fazla hükmettiğinde, üretici güçleri daha çok geliştirdiğinde yani daha çok kapitalistleştiğinde dini inanç zayıflar. O yüzden Lenin diyor ki: geri bir toplumda istediğiniz kadar dinsizlik propagandası yapın tutmaz. Çünkü inancın nesnel temelleri ortada duruyor.
Din zor yoluyla, devlet eliyle ve yasalarla da ortadan kaldırılamaz. Blanqui'ci anarşistler dini yasalarla kaldırmayı düşündüklerinde, Engels bunun aptalca bir girişim olduğunu ve dinin daha da güçlenmesine neden olduğunu söylemişti.
Tarih Engels'i haklı çıkardı. Almanya'da Bismarck dini baskı altında tutarak onun daha da güçlenmesini sağladı. Aynı şekilde günümüzde Arap ülkelerinde özellikle Mısır'da Baasçılar, İran'da Şah rejimi dini baskı altına alarak dinin güçlenmesini sağlamıştır.
Gelişmiş kapitalist ülkelerde dine inanma oranları %30'lara kadar gerilemişken, gelişmemiş ülkelerde bu oran %90'lara kadar gider.

Dine inanan insanlar, iyilikten, doğruluktan, insanlıktan nasibini almamış, çıkarcı, ikiyüzlü aptallar sürüsü değildir.

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 17:59
gönderen devrim_
caferali yazdı:
otto_rino yazdı:
demokrasi ya da sosyalizmin başına gelenlerden yola çıkarak din için de aynı sonuca varılamaz zira sistematik hale getirilmiş inancın dev bir yalan üstüne kurulu olması onu saflık kavramından çok çok uzak bir yere konumlandırır...

din ile depresyonu yenmek mümkün olabilir...din her açıdan doğrudan çıkarlar üzerine kuruluyken dindar bir insandan başka bir düşünce tarzı beklenemez zaten...inancının ve ibadetinin karşılığının mutlaka verileceğini düşünen biri kendisini daha iyi hissedebilir evet, ancak bu inancını doğrulayıcı hatta aklayıcı bir etken olarak görülemez...her zamanki gibi çıkarlar söz konusudur ve bunun gereği yapılmaktadır...bilerek ya da bilmeyerek...
Dünyada her şey çıkarlar üzerine kuruludur. Ne ahlak ne de sevgi, gökten dünyaya indi; insanlık istedi keşfetti hepsini... (Şebnem Ferah'ın bi şarkısında da geçer bu ifade)

Dini yalnız ve yalnız uydurma, yalan ve safsata olarak tanımlarsak, onun gerçek kökenine inmezsek büyük yanılgıya düşeriz. Tersten bakalım, sağlama yapalım.
Eğer din senin dediğin gibi bi şeyse dindar insanların tümü yalanlara ve uydurmalara kanan aptallar sürüsü konumuna düşer. Ama ben de bir sürü yalan uydurabilirim, benim uydurduklarıma 3-5 kişi dışında kimse inanmazken, dinlere inanan milyarlarca insanı nasıl açıklayacağız?

Demek ki dinin hem bireysel hem de toplumsal temelleri var.
Bu temel, Marx'ın dediği gibi dinin kalpsiz bir dünyanın kalbi olması.. İnsan doğada yapayalnız, güçsüz, acılar içinde kıvranan, gelecek korkusuna sahip, savaşlarla, açlıkla, işkencelerle yüzyüze kalan bir canlı. Bu koşullar altında insanın yaşayabilmesi için, bilinmeyene, doğa üstü bir güce sığınmaya ihtiyacı var. Dünya kapsiz, acımasız; insan bi yerlere sığınmaya mecbur. Dinin gerçek temeli budur; insanların yalanlara ve safsatalara kanan aptallar sürüsü olması değil.

Tekrar tersten giderek bi sağlama yapalım. Toplumlar hangi koşullarda dine bağlanır, hangi koşullarda sekülerleşir?
Toplum doğaya daha fazla hükmettiğinde, üretici güçleri daha çok geliştirdiğinde yani daha çok kapitalistleştiğinde dini inanç zayıflar. O yüzden Lenin diyor ki: geri bir toplumda istediğiniz kadar dinsizlik propagandası yapın tutmaz. Çünkü inancın nesnel temelleri ortada duruyor.
Din zor yoluyla, devlet eliyle ve yasalarla da ortadan kaldırılamaz. Blanqui'ci anarşistler dini yasalarla kaldırmayı düşündüklerinde, Engels bunun aptalca bir girişim olduğunu ve dinin daha da güçlenmesine neden olduğunu söylemişti.
Tarih Engels'i haklı çıkardı. Almanya'da Bismarck dini baskı altında tutarak onun daha da güçlenmesini sağladı. Aynı şekilde günümüzde Arap ülkelerinde özellikle Mısır'da Baasçılar, İran'da Şah rejimi dini baskı altına alarak dinin güçlenmesini sağlamıştır.
Gelişmiş kapitalist ülkelerde dine inanma oranları %30'lara kadar gerilemişken, gelişmemiş ülkelerde bu oran %90'lara kadar gider.

Dine inanan insanlar, iyilikten, doğruluktan, insanlıktan nasibini almamış, çıkarcı, ikiyüzlü aptallar sürüsü değildir.

Marks'ın dediği basittir, "dinsel sefalet hem gerçek sefalettir hem de gerçek sefalete karşı çıkışın bir ifadesi. din, bunalmış mahlukun iç çekişi, merhametsiz bir dünyanın ruhu, ve aynı zamanda akılsız bir çağın aklıdır. din halkın afyonudur."

Ne demek istiyor burada ?

"Dinsel sefalet hem gerçek sefalettir,hem gerçek sefalete karşı çıkışın ifadesidir." burada iki paradigma var,gerçek dünyaya,dine sarılarak karşı çıkış var. yani insanlar dini "sığınacak bir liman" olarak görüyorlar. ama aynı zamanda kendini din ile soyutlamanın da getirdiği sefalet var. dinde yer alan,hoşgörü,iyiliğe çağrı,dayanışma gibi kavramlar insanları cezbediyor ve insanlar din ile manevi dünyalarını doldurup tatmin ediyorlar. nasıl ki,alkol ya da uyuşturucu alarak gündelik dünyadan soyutlanıyorsa insanlar,dinsel öğreti ile,hem rasyonal gerçeklikten sıyrılıyorlar,hemde bu dünya da erişemedikleri şeylere öteki dünyada erişebilmenin tutkusunu yaşıyorlar. bu da onlara yaşama arzusu veriyor. bir de korku faktörü var tabii. din'in,inanmayanları ve diğerlerini 'cehennemlik' ilan etmesi,özellikle bilinçsiz insanları korkutarak dine sevkediyor. şunu da belirtmek gerekir ki; din inanışı,eğitim seviyesi ve refah durumu ile ters orantılıdır. yani sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik olarak gelişmenin olduğu yerde,dinin gerilediğini görüyoruz.


Marks, Din Halkların Afyonudur sözünden sonra şunları da söylemiştir; "Halkın aldatıcı mutluluğunu olarak dini ortadan kaldırmak, halkın gerçek mutluluğunu istemek anlamına geliyor. Halkın kendi durumu üzerindeki yanılsamalardan vazgeçmesini isteme, halkın yanılsamalara gereksinim duyan bir durumdan vazgeçmesini istemek anlamına geliyor. Öyleyse dinin eleştirisi, dinin aylasını oluşturduğu bu gözyaşları vadisinin tohum halindeki eleştirisi anlamına geliyor"

İşte işin bütün esprisi burada; "halkın aldatıcı mutluluğu". öte yandan elbet dini zor kullanarak kaldırmaya çalışmak,onu daha çok güçlendirir. çünkü yasak olan şeyler daima cezbedicidir. ama 'aydınlanmış' ve 'bilinçlenmiş' insanlar için din yasaklı olsa da olmasa hiçbir şey ifade etmeyecektir,buradan çıkan sonuç ise,dinin geriletilmesi için şiddete başvurulması değil,bilinçlerin aydınlatılması gerekir.

Salt din hakkında konuşmak yerine din ve tanrı inançları hakkında konuşmak daha yararlı olacaktır. bu yapılırken de,dinlerin ortaya çıkışı değil,tanrı ve ilahların ortaya çıkış dönemleri incelenmelidir. bunun için de ilkel komünal dönemdeki cehalletten,bu cehaletin getirisi olarak,doğurgan kadınlara tapılmasından daha sonra da ay,güneş,ateş,su gibi cisim ve oluşumlara tapınıldığı gerçeğinden yola çıkmalıyız. ilk hıristiyanlar 'komüncü' yaşarlardı,herşeyi paylaşırlardı. nitekim buna islamın ilk dönemlerindede rastlanır. ancak şunu unutmamalıyız; onlar kendi 'din kardeşleriyle' komüncüydüler. diğer türlü toplumsal oluşumlarda zaten 'kendinden olana' her daim 'pozitiftir,paylaşımcıdır,komüncüdür'.

Dini inanç,insanın; 'mutlu olmak isteyen,mükafatlandırılmak isteyen 'cahil yüzüdür'


Özellikle bu konular hakkında Jean Meslier'in Sağduyu adlı kitabını tavsiye ederim. e-kitap olarak da bulabilirsiniz.

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 18:22
gönderen nosferatu
sonsuzluk yazdı:
nosferatu yazdı:kutsal metinler niçin gelmiştir, ne diyorlar kimse birşey bilmiyor..bi ben biliyorum..

hepsi de değiştirilmiş ya da çarpıtılmıştır..

bakıyorlar bu haline ve uygulanmasına din hakkında şu şoyle bu boyledir diyorlar..

mesela kuranda namaz diye birşey yok, ama islamın nasıl bilindiği bugun ortada..

dedim ya bi ben gerçeği biliyorum..
kuranda 99 yerde namaz geçiyor.nasıl kılınacağıyla ilgili de rüku,secde gibi kavramlar var.bilgine...
kuranda allah ve melekler peygambere namaz kılıyor bilgine..

neyse konunun yeri burası değil..

siz devam edin..

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 19:22
gönderen sonsuzluk
quote]
kuranda 99 yerde namaz geçiyor.nasıl kılınacağıyla ilgili de rüku,secde gibi kavramlar var.bilgine...[/quote]

kuranda allah ve melekler peygambere namaz kılıyor bilgine..

neyse konunun yeri burası değil..

siz devam edin..[/quote]
güldürme beni:)aç da namazla ilgili ayetlere bak.Allah ve melekler peygambere namaz kılıyormuş.kafan yerinde mi arkadaşım.

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 20:21
gönderen mahsunkul
uzatmayalım derim. konunun yeri burası değil gertçektende. Kuran'ı keyfimize göre yorumlama işide bizim işimiz değil. yeride burası değil. bizim işimiz, derdimiz sosyalfobi burda. arkadaşın biri bi öneri sunmuş. islami yaşamla dertlerinden kurtulduğunu söylüyor. belki hoş bi başlık, tartışmasız devam etmesi dileğim ve aksi, kırıcı cevap yazmamak yada hiç bi şey yazmayıp forum huzurunu bozmamak taraftarıyım...

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 23:28
gönderen kaşif
senin bu dediklerini anlayan çıkarsa iki rekat şükür namazı kılcam, oda bana nasip olmaz

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 25 Eyl 2009, 23:32
gönderen caferali
evet kırıcı olmamak lazım. kendisi gibi düşünmeyen birine kafan yerinde mi arkadaş gibi sözler söylemek hoş değil.

Re: islami yaşamla depresyon ve takıntılarım bitti

Gönderilme zamanı: 26 Eyl 2009, 01:35
gönderen sonsuzluk
caferali yazdı:evet kırıcı olmamak lazım. kendisi gibi düşünmeyen birine kafan yerinde mi arkadaş gibi sözler söylemek hoş değil.
kendisi gibi düşünmeyen değil olmayan bişeyi varmış gibi göstermek konu.