dışımızdaki dünyadan size haber getirdim

Sosyal fobiyi yenenler..Hastalığı yenme sürecinde yaşadıklarınız..Söylemek istedikleriniz..
Kullanıcı avatarı
gileadli_roland
Mesajlar: 564
Kayıt: 11 Kas 2005, 19:02
Konum: ankara

Mesaj gönderen gileadli_roland »

ben de doğduğumdan beri var.. sf li doğmuşum ben.. :( ama bu kadar ağır değildi.. sürekli artan bi grafikle ilerlerdi.. kader utansın.. :cry: :cry:
tekp_58

Mesaj gönderen tekp_58 »

12-13 yaşlarında ergenliğe giriyoruz
ergenlik çağı insanın en duygu yüklü olduğu çağ olduğu için bu dönemde hastalık ortaya çıkıyor benim anladığım kadarıyla...
zaten insanın karakteri de bu dönemde şekillenmeye başlıyor...
Kullanıcı avatarı
azimli
Moderatör
Mesajlar: 1645
Kayıt: 04 Tem 2006, 01:32

Mesaj gönderen azimli »

bende ünivesite ikinci sınıfta tam anlamıyla etkisini gösterdi. daha önceleri bu kadar değildi.
birinci sınıfta iken fizik hocasıyla şöyle bir diyaloğum olmuştu.

_(hoca) en son kim tahtaya kalkmıştı....(kimseden ses yok)

_(ben) en son ben kalkmadım ama isteseniz listede bir numara söyleyebilirim. (tahtaya en son kalkan listeden bir numara söylüyor ve o numarada kim varsa o kalkıyordu)

_sen gel bakalım önce kalk sonra numarayı söylersin

_(eyvaah)

soruyu çözdükten sonra

_(hoca) şimdi bir numara söyleyebilirsin

_hayır artık numara söylemek istemiyorum

_o zaman tekrar kalkarsın

_tamam neyse söleyeceğim

sınıfta çok rahattım ama sonra olanlar olduu
Amiel
Mesajlar: 99
Kayıt: 07 Haz 2005, 11:08

Mesaj gönderen Amiel »

21 temmuz tarihli yazının devamıdır .....


2 - içimdeki bu vicdan azabını, kendime duyduğum tiksintiyi : ortadan ansızın yokolarak, msn yi hayatımdan silip atarak çözümledikten sonra iş ikinci aşamaya geldi.

Bir sınav vardı yıllardır girmeye cesaret edemiyordum, çünkü belirsizliklerle doluydu bilirsiniz biz sf ler belirsizliği pek sevmeyiz, bilinmeyen bize daima korku verir, bu sınavda böyle bir tünelin karanlık ağzıydı, benimle aynı dönem işe başlayanlar hep bu sınava girmişler ve sonucu her ne olursa olsun cesaretle göğüslemiş ve sorumluluklar alarak yeni bir üst karıyerlerinde göreve başlamışlardı..

Bense bunu başaramıyordum lanet olası sf’ m yüzünden, sınav sonucu hiç bilmediğim bir kentte o hiç tanımadığım insanlar arasında yaşayacak ve en üstlerde olduğumdan kendimi saklayacak bir yerim olmayacak, kabak gibi ortada kalacak , sürekli karar verecek kerndimi ifade edecek..

Ve sevgili arkadaşlarım ben bu sınava girdim ( çünkü anladım ki katılmamak ve devredaşlarımın sorgu dolu bakışları daha çok acı veriyordu ) iyi bir puanla kazandım, fazla bir sayımız yoktu, kazananlar tabiki sf siz normal insanlardı, ağızları laf yapıyor şekilden şekile giriyorlardı, arkaları, torpilleri, eşleri dostları vs vs vardı. Benimse kimsem yoktu , üstelik istemeyi de bilmiyordum, konuşmayı ise unutmuştum.

Sonuçta sf li günlerimde hayalini kurdukça bile bana kabuslar gördüren bir kasabaya atandım,üstelik sorumlu olarak, tek bir dağdan ibaret, tek bir caddeli, evleri sıvasız, insanları türkçeyi bilemeyen her zaman tozla kaplı ürpertici bir yurt köşesiydi...sf li olmayan meslektaşlarım bile bu kasabanın adından dehşete düşmüştü beni teselliye, moral vermeye geliyorlardı yanıma.

Ve ben bu kasabaya gittim, gidişteki tek amacımda sf yi böyle vahşi bir ortamda yenmekti, orada ya yok olacak ( umurumda değildi bu ) ya da küllerimden yeniden doğacaktım.

Odamda sürekli bir ışığın altındaydım, kaçmama kendimi saklamam imkan yoktu, belediye başkanı, savcı, jandarma komutanı, kaymakam hep birlikteydik, en çok aranılan bir kişiydim, sürekli olaylar patlak veriyordu, ve ben bir çocuk üstelik sf liydim,

Her öğlen kocaman bir dağın etrafında bulutları çam ormanlarını seyrederek yürüyordum, eğer gün gelir de buradan doğduğum yerlere dönersem sf ile daha kolay yaşayacağımı düşünüyordum, yaz kış demeden hezeyanlar hayaller coşkular içersinde sf ile nasıl vahşi ve gerçek bir ortamda savaştığımı düşünerek o karlı dağın çevresini dolanıyordum. Kendimle övünüyordum bu şartlarda normal yani sf siz bir insan bile dayamanazdı ama ben direniyordum. Bu bana giderek daha güç vermeye başladı.

Bu zor günler yaklaşık 500 gün sürdü, ve döndüm gerçi hala sf tam olarak geçmedi ( hiçbir zaman tam geçmeyeceğini de biliyorum, ah şu genlerimiz, babam benden de kötü durumda 70 li yaşlarında ) ama daha iyi olduğumu hissediyorum, sesim duyuluyor, hayır diyebiliyor, telefonu rahatça kaldırıyorum, insanlarla soru sorarak değil de bir sohbete iştirak ederek konuşabiliyor, bir mağazadan hoşuma gitmeyen bir eşyayı fikrimi o yırtık tezgahtara söyleyip biçimini bozduğum kazağı, ayağıma sokup çıkardığım ayakkabıyı almadan dükkanı terkedebiliyorum,


Sıkıldınız mı, neyse daha sonra devam ederim

Kıssadan hisse klişe bir laf ama korkularınızla yüzleşin
Evet benim iradem, sende bütün mezarların yıkıcısını görüyorum ve selamlıyorum seni ! Mezarlar nerdeyse, dirilişler de yalnız ordadır.
F.Nietzsche
nereyekadar

Mesaj gönderen nereyekadar »

Çocuk evden çıkmadıkça hayatı öğrenemez değil mi ? ;)

Amiel ciğer bunu bende yazacaktım ama siteyi hazırlayan iyi niyetli arkadaşlarıma haksızlık olurdu diye yazmadım. Peki iyi mi yapmışsın ? Evet iyi yapmışsın çünkü gerçekten buradan kopmak gerekiyor. Eve tıkılıp kaldığımızı falan düşünüyoruz ve dışarı çıktığımızda sanki büyük bir iş yapıyor gibi her adımımızda kendimize +puan veriyoruz.. Ahh keşke o artılar bir işe yarasa değil mi ? Bu şekilde iyi bir iş yaptığımızı sanarak yüzlerce kilometre dahi yürüsek bu iş çözülmez halbuki sf yi unutarak yürüdüğümüz belki 1dk bizim için kocaman bir + dır.

Mademki böyledir korkak olduğumuz gerçeği içinde dışında çevresinde dolaşarak bu işten kurtulamayız. Ben gerçekten sf yi bırakacağım diyen kimselerin normal insanlar gibi davrandıkları vakit normal düşünmelerini öneriyorum. A işte ben dışardayım sf ile yürüyorum gibi şeylerle kendimizi teselli etmemizin bir anlamı yok.

Bu sitede şimdiye kadar mantıklı iki fikir gördüm: (diğer fikir sahipleri darılmaz umarım) hayır ilaç falan değil şimdi bana ilaç övmeyin bu benim fikrim, çözümlerden birisi çalışmak birisi siteyi ve herşeyi unutmak bir süreliğine. Bu iki çözümün her ikisi de bizleri bu rahatsızlıktan uzak edecek diye düşünüyorum.

sf yi yeniyorum büyük bir iş yapıyorum ben mükemmelim diyerek bir toplantıya gidiyorsanız aslında kaybediyorsunuzdur kazandığınızı sanarak. Peki ne yapacağız ? Yeterli görmeyeceğiz. Tüm insanları toplamış ve mecliste konuşma yapıyor bile olsanız ben ne yapıyorum az utanayım diye bir şey düşünmeyeceksiniz. Kendinize bir sınır koymayacaksınız. Ben şurdan şuraya gideyim benim için bir + dır demeyeceksiniz. Bu gün şu aktivitelerde bulundum ilerleme kaydediyorum demeyeceksiniz. Kısacası,

KAT ETTİĞİNİZ YOLDA GERİ DÖNÜP BAŞLADIĞINIZ YERİ SEYRETMEYECEKSİNİZ!

Çünkü böyle olduğu vakit hiç bir yol kat edemezsiniz. sf yi ne zaman yendiğimi hissettiysem onu unutmuşumdur ondan yenmişimdir. Ve sonra tekrar neden geri döndüyse bunu yine kafama taktığım için geri dönmüştür. Unutmak tek çare. Unutmaktan kastım hasta olduğunuzu kabul etmemek değil tam aksine tedavinize bir sınır koymamaktır.

İşte eğer bu ilkeyi yakalar ve asla geri dönüp kat ettiğiniz yola bakmazsanız hep daha ileriye gidersiniz. Okul birincisi adamı bir kaç hafta başarısız öğrencilerle tutarsanız kendini yeterli gibi görür. Oysaki sadece ahmaklar arasındaki zeki bir insandır. Ancak başaramayacağına inansa ve kendisi gibi bir öğrenci görmese yani yarışacağı kişileri bilmese kendiyle yarışacaktır ki bu en iyi ilerleme yoludur.

Tek rakibiniz siz olun, sürekli kendinizi aşmaya bakınç Bir an olsun dahi bir minübüse bindiğinizde kendinizin bir iş yaptığını zannetmeyin. Bu başlarda büyük bir acı verir ve kendinizi farklı hissedersiniz ancak rahatsızlığınızdan kurtulmanın tek yolu kendinize bir sınır koymadan hedef edinmeden hep daha iyiye gitmektir. Eğer bu ilkeyi yakalayabilirsek dünyanın en rahat insanı oluruz

Umarım hissettiklerimi biraz olsun aksettirebilmişimdir. 8) Yeniden doğmanız dileğiyle, koşmaya devam :arrow:
fade to black
Mesajlar: 2747
Kayıt: 24 Nis 2007, 16:49

Mesaj gönderen fade to black »

sanırım bir çok üye Amiel abimiz gibi iyileşmek adına forumdan uzak durmaya karar veriyor. veya internet hayatlarına ara vererek gerçek hayata biraz daha açılmaya çalışıyorlar ki, bu zor olduğu kadar da takdire şayan bir girişim. bu üyelerimizden üyeliğini tamamen sildiren bazılarının, yeni kullanıcı isimleri altında, foruma yeniden üye olarak başka bir kimlikle bir sürü mesaj attıklarından süpheleniyorum ;)
betterthangood
Mesajlar: 124
Kayıt: 22 Şub 2007, 18:59

Mesaj gönderen betterthangood »

Birçok kişi siteden ayrılanları eleştiriyor ama bence bu durum son derece gerekli ve doğal.Çünkü sf ile mücadele ederken öncelikle sf yi kafamızdan atmamız lazım.Burada sürekli olumsuz yzılar okudukça daha kötü olabiliyoruz bazen.Bu yüzden tedavi sürecinde siteye çok uğramamak mantıklı.Ama sf yi yendikten sonra tecbüreberimizi paylaşmak için arada sırada da olsa bu siteye girmeliyiz bence.
deagolbrandybuck

Mesaj gönderen deagolbrandybuck »

Siteden ayrılanları kimse eleştirmiyor. Siteden ayrılırken bu siteyi kurtuluncak biryer, kimseye bir faydası dokunmayan bir yer gibi, sanki aynı film karesi içinde bulunmaktan ağredilen birsürü tuhaf yaratığın bulunduğu bir yer gibi gösterenler eleştiriliyor. Yoksaki siteyi sevmeyen ayrılır kimse burda zorla tutulmuyor. Bu sitenin pekçok kişiye faydası var. Bu siteyi pekçok kişi çok seviyor. Sfsi kalmamasına rağmen bu sitede büyük bir zevkle kalan insanlar var. Bu site bir tedavi yada hastane sitesi değil sadece sflilerin özgürce düşüncelerini paylaştıkları, birbirlerine destek oldukları bir site... Bu site üyelerine sizi tedavi edicez, bu siteye üye olunca sfniz biticek diye bir taahhütte bulunmuyor. Öyle bir misyonuda yok.
Kullanıcı avatarı
yok
Admin
Mesajlar: 1469
Kayıt: 09 Mar 2005, 16:21

Mesaj gönderen yok »

deagolbrandybuck yazdı:Siteden ayrılanları kimse eleştirmiyor. Siteden ayrılırken bu siteyi kurtuluncak biryer, kimseye bir faydası dokunmayan bir yer gibi, sanki aynı film karesi içinde bulunmaktan ağredilen birsürü tuhaf yaratığın bulunduğu bir yer gibi gösterenler eleştiriliyor. Yoksaki siteyi sevmeyen ayrılır kimse burda zorla tutulmuyor. Bu sitenin pekçok kişiye faydası var. Bu siteyi pekçok kişi çok seviyor. Sfsi kalmamasına rağmen bu sitede büyük bir zevkle kalan insanlar var. Bu site bir tedavi yada hastane sitesi değil sadece sflilerin özgürce düşüncelerini paylaştıkları, birbirlerine destek oldukları bir site... Bu site üyelerine sizi tedavi edicez, bu siteye üye olunca sfniz biticek diye bir taahhütte bulunmuyor. Öyle bir misyonuda yok.
kesinlikle öyle deagol, söylemek istediklerimin hepsini söylemissin tesekkürler.
Kimse siteden gidenleri elestirmiyor ki veda yazilarina yazilan cevaplarda genelde hep iyi dilekler var.
fade to black
Mesajlar: 2747
Kayıt: 24 Nis 2007, 16:49

Mesaj gönderen fade to black »

ben de deagol'e %100 katiliyorum (hayret nasil olduysa)
deagolbrandybuck

Mesaj gönderen deagolbrandybuck »

violet yazdı:ben de deagol'e %100 katiliyorum (hayret nasil olduysa)
hheheeh dayanamadın yine dimi :)))
Amiel
Mesajlar: 99
Kayıt: 07 Haz 2005, 11:08

Mesaj gönderen Amiel »

Merhaba

Hepinizin bildiği gibi, sitenin en yaşlı, en eski üyelerinden biriyim.Kırksekiz yaşındayım, eğer aranıza yeni katılan ve benden daha yaşlı bir üye varsa lütfen bana ben de buradayım yalnız değilsin Amiel desin...Arkadaşlar çoğunuzun yaşı kadar ben SF ile düşüp kalkmakta, her gün bir mücadeleye kendimi ruhumu kurtarmak adına yeniden başlamaktayım, dile kolay en aşağı bir 35 yıldır, bu lanetin, bu belanın bu cürm-u şahsına münhasır hastalığın içindeyim artık ne onu bensiz ne de beni onsuz düşünemiyorum.Elbette ki bazen azaldığı, tam bittiğini sandığım an da yeniden dişlerini gösterip beni pençesine aldığı, sonra uzun güneşli keyifli günlerin başladığı ve böyle günlerimde SF ‘ yi bir rüya kötü bir hatıra hatırladığım zamanlarım oluyor ama sonuçta hiçbir zaman bitmiyor tükenmiyor her zaman içimde ve yanıbaşımda, onu yoksaymanın anlamsızlığını iyi biliyorum artık, bir kader yukarda yazdığım gibi bir lanet dahası bir yaşam biçimi SF li olmak, tek yapılacak iş onu görmemezlikten gelmek, ilgilenmemek, düşünmemek, eskiden günlük tutardım ( ne komik 50 ye dayanmış bir adamın liseli genç kızlar gibi günlük tutması ama tutardım işte...) yıllardır binlerce yıldır SF ‘ nin dayanılmaz baskısı boyunduruğu tedirginliği içinde doldurulan irili ufaklı defterler, SF ‘ ye karşı duyulan hislerin , atılan adımların, o gün SF ‘ den kurtulmak adına kalkıştığım eylemlerin, beni sıkan SF mi tetikleyen olayların insanların işlendiği , bir geminin seyir defteri titizliğinde doldurulan sayfalar...Sonra kitaplar okurdum, kendini geliştirme kitapları, gurular, özlü sözler, psikoloji kitapları velhasıl SF ‘ ye ve ruhumun kurtuluşuna dair ne bulursam sonsuz bir açlıkla okurdum, ....böylece arkadaşlar 35 yılı geride bıraktım, yani SF’ de bayağı tecrübeli bir elemanım, hatta SF’ nin bir duayeniyim bile diyebilirim..

Geldiğim noktada artık tek bir satır günlük yazmıyorum, adını hatırlamıyorum ama bir düşünür günlük tutmak hergün kusmuğunuzu elinize alıp oynamaktır diyordu.acılarımı, umutlarımı, aptallıklarımı, korkularımı, tedirginliklerimi, saflığımı, yoksulluğumu, bana km lerce tur bindiren okul arkadaşlarımı ( kimi vali, kaymakam, genel müdür,büyük gazeteci, belediye başkanı, iş adamı )hayatımı tam anlamıyla bir kabusa çeviren ve küçük adamlığımın imzası altta olan memurlardan biri oluşumun sebebi SF’ yi yıllarca yıllarca yıllarca kendime anlatmanın aslında SF ‘ yi tetiklediğini, beslediğini , közünü harlandırdığını anlayıverdim. Sonra ansızın kitapları okumayı bırakıverdim, o sayısız kendini geliştirme, psikoloji kitabını, özlü sözleri, guruları, terkedip kitaplığımdaki bu tür kitapları kolilere kaldırıp evimin bodrumuna indiriverdim, artık yaşamımda ne kitaplar ne de sözcükler vardı, ( bilirsiniz en çok kitabı SF ler okur yalnızlıklarında ) yavan, tatsız tuzsuz bir yaşamın içindeydim,işte öğle tatilleri bir cafede oturup tedirginliklerimi, aptallıklarımı yazmak yerine ( aslında hepsi bir kaçıştı, insanlardan uzaklaşmak içine gömülmekti ) o insanlarla konuşuyor, birlikte yürüyor, yemek yiyordum, evde bir kitap okumak yerine karımla konuşuyor, çocuklarımla oynuyor, iletişim kuruyordum, böylece mümkün olduğu kadar SF ‘ yi hatırlamamaya onu aklıma getirmemeye çabalıyordum, başarılı oldum mu bilmiyorum, ama eskisine göre daha iyi olduğumu hissediyorum. SF ‘ Yİ AKLIMA GETİRMEDİKÇE BİR SF Lİ OLDUĞUMU GÜŞÜNMEDİKÇE BUNU SORGULAYIP TAHLİL ETMEDİKÇE ÇÖZÜMLER ARAMADIKÇA yaşam sanki daha bir katlanılır hale geliyor, hani insanın bir yeri kesilince, yanınca acıyı hissetmemek için o yarayı aklına getirme hep başka güzel şeyler düşün derler ya, işte bunun gibi...

Bu arada doğruyu yazmam gerekiyorsa kendimi çok kötü hissettiğim, canımın sıkıldığı , soluksuz çaresiz kaldığım anlarda, siteye girmemek adına verdiğim sözü gözardı ederek buraya geliyorum, artık acımın, yenilgimin, aptallığımın ölçüsüne göre bütün yeni yazıları okuyor, yeni bir ışık, bir çözüm ,bir umut , farklı bir çıkış yolu arıyorum bu arada kendimden çok daha kötü durumlarda, varolma savaşı veren gencecik insanların yazılarını ( ne bir iş var, ne bir eş ne bir çocuk ne de bir gelecek, bir emeklilik ) görünce kendi sıkıntılarımdan sorunlarımdan utanıyorum.

Amiel Abi
Evet benim iradem, sende bütün mezarların yıkıcısını görüyorum ve selamlıyorum seni ! Mezarlar nerdeyse, dirilişler de yalnız ordadır.
F.Nietzsche
_L_N_

Mesaj gönderen _L_N_ »

Ben bu satırlarda çok güçlü birini görüyorum...Güçlü ve yenilmemiş sf illetine...Hem bir eş olmuş, hem bir baba..Koca evin yükünü sırtına almış..Sf sorumluluk almaktan bizi alıkoyarken, o kaçmamış üstüne gitmiş..


Kendinizle gurur duyunuz bence ve kendinizi yermeyiniz...Çok yol katetmişsiniz..Tebrik ederim sizi..
Amiel
Mesajlar: 99
Kayıt: 07 Haz 2005, 11:08

Mesaj gönderen Amiel »

Bazen düşünüyorum acaba bir SF li olarak evlenmeseydim, işe girmeseydim, çocuklarım olmasaydı hayatım daha mı kolay olurdu, ne karım, ne iş arkadaşlarım ne de çocuklarım bir SF li olduğumu biliyor, yüzlerce kişinin bir arı kovanı gibi oradan oraya koşturduğu dairede iş arkadaşlarımdan, evde bir ailenin yaşam biçiminin gereği olarak en yakınım olan eşimden, sonra yaşları çoğunuzun ki kadar olan çocuklarımdan gizlenmek, onlara SF li olduğumu, belli etmemek zorundayım. Bu çok yorucu, yıpratıcı bir eylem, 25 yıl aynı sahnede aynı oyunu sürekli oynayan bir oyuncuyu düşünün, gecesi gündüzü tatili bayramı hastalığı olmayan bir oyun, bir yaşam, siz yapabilir miydiniz, bunu göze alabilir miydiniz, ya hastalığınızı cümle aleme ilan edip bir evin arka cepheye bakan odasında annenizin babanızın emekli maaşına ortak olup hep birlikte yaşlanacak ya da gerçek bir oyuncu olup evliliğiyle işiyle, diğer çakal kurt tilki insanlarla mücadelesiyle bir hayatın içine dalacaktınız ..Ben ikinciyi seçtim, evlendiğim insanı hayal kırıklığına uğratmaya ve zayıf güçsüz korkak her an korunmaya kollanmaya muhtaç biriyle yaşatmaya hakkım yoktu, sonra çocuklarım vardı ve çalışmama gibi bir lüksüm olamazdı, yani SF ile savaşmaya zorunluydum, hiç bir şekilde sahneden inmeyip, ölene kadar, son anıma kadar güçlü bir baba suretinde görünüp, herkes gibi bir koca olmaya yani gezmeye gitmeye, komşularda dolaşmaya, gülüp güldürmeye mecburdum.Bu bir tercih meselesi, ama inanın çok yorucu oluyor böyle ikili yaşamak, bir sürü insanla ortak mekanları bütün çıplaklığı ve acımasızlığıyla birlikte paylaşmak, bir evliliğe doğru yol alırken ( eş bilmeli mi bilmemeli mi, SF li genlerinizi aktaracağınız bir çocuk yapmalı mı yapmamalı mı , benim babam da SF li ) çok düşünmek gerek. Herkesin cevabı kendinde, ben oynamayı seçtim ve bu satırları bir iş ortamında gülücüklerin, delici bakışların altında yazarken bile oynamak zorundayım ve serviste ve evimin kapısından girerken hoş geldin diyen karımı öperken, çocuklarıma sarılırken hep oynamak oynamak sonsuza dek oynamak zorundayım...tercih sizin, ya bir evin arka cepheye bakan loş odasında derin bir sessizlik ve eskimiş eşyaların huzuru içersinde bahçeyi, hergün ekmek kırıntısı verdiğiniz serçeleri , iki üç cılız ağacı, bir duvar yıkıntısını seyretmek, annenizin babanızın emekli maaşına ortak olmak ya da perdesi hiçbir zaman inmeyecek bir oyunda ( Bu sizin oyunuz , bir kader , bir lanetin adı ) binlerce gece, binlerce gündüz boyu sahneye çıkmak....
Evet benim iradem, sende bütün mezarların yıkıcısını görüyorum ve selamlıyorum seni ! Mezarlar nerdeyse, dirilişler de yalnız ordadır.
F.Nietzsche
_L_N_

Mesaj gönderen _L_N_ »

Ben de oyuncu olmayı seçenlerdenim...Sizi çok iyi anlıyorum..Ama inanın bir eş desteği, çocukların varlığı, onlar sf yi bilmeseler de çok büyük bir güç oluyor sizin için..Birşeyler başarmış olmanın gururu ile kendinizle övünüyorsunuz ve atacağınız her adımda başarabildiklerinizi düşünüp yeniden güç buluyorsunuz kendinizde..

Anladığım kadarıyla mutlu bir aile yaşantınız var..Umarım mutluluğunuz bozulmaz...Çünkü mutlu bir aile sf yi söküp atacak kadar güçlüdür..Herşey ailede bitiyor !
Cevapla