BİRAZ ŞİİR
Re: BİRAZ ŞİİR
"bir cicek duruyordu, orda, bir yerde,
bir yanli$i duzeltircesine acmi$;
gelmi$ ta agzimin kenarinda
konu$ur durur.
bir gemi bembeyaz teniyle aciklarda,
guverteleri uctan uca orman;
aldim cicegimi $urama bastim,
bastim ki yalnizligimmi$.
bir ba$ina ar$inliyor bir adam mavi treni
ke$ke yalniz bunun icin sevseydim seni."
cemal süreyya
bir yanli$i duzeltircesine acmi$;
gelmi$ ta agzimin kenarinda
konu$ur durur.
bir gemi bembeyaz teniyle aciklarda,
guverteleri uctan uca orman;
aldim cicegimi $urama bastim,
bastim ki yalnizligimmi$.
bir ba$ina ar$inliyor bir adam mavi treni
ke$ke yalniz bunun icin sevseydim seni."
cemal süreyya
Acıyı , acımasızlığı ve mecburiyeti sevmezdi insan...Ve sadece gerçeğe inanırdı...Fakat sadece iki gerçek vardı hayat ve ölüm...Hayat acımasız , ölümse acıydı...Ve insan sevmeye mecburdu..!
...
...
Re: BİRAZ ŞİİR
bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
yalnız işitme duyusu kalır ortada.
asya kentleri yürür dururlar,
höyükler burnumda hızma.
uzakta dev bir damla:pırıl pırıl pencap!
tabanlarından kayıp duran sütunlar
yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
horasan uykusuna havlayan köpekler, buhara.
uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
cemal süreyya
yalnız işitme duyusu kalır ortada.
asya kentleri yürür dururlar,
höyükler burnumda hızma.
uzakta dev bir damla:pırıl pırıl pencap!
tabanlarından kayıp duran sütunlar
yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
horasan uykusuna havlayan köpekler, buhara.
uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
cemal süreyya
Acıyı , acımasızlığı ve mecburiyeti sevmezdi insan...Ve sadece gerçeğe inanırdı...Fakat sadece iki gerçek vardı hayat ve ölüm...Hayat acımasız , ölümse acıydı...Ve insan sevmeye mecburdu..!
...
...
Re: BİRAZ ŞİİR
bir mineli altın saat,
bir altın köstek ve madalyon
bir roza maşallah,
on iki miskal inci.
madalyonunu ve boncuğunu
ittim içeri,
gözlerimizin dibi karıştı
dağyollarının uzak dumanı gibi.
ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
cemal süreyya
bir altın köstek ve madalyon
bir roza maşallah,
on iki miskal inci.
madalyonunu ve boncuğunu
ittim içeri,
gözlerimizin dibi karıştı
dağyollarının uzak dumanı gibi.
ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni
cemal süreyya
Acıyı , acımasızlığı ve mecburiyeti sevmezdi insan...Ve sadece gerçeğe inanırdı...Fakat sadece iki gerçek vardı hayat ve ölüm...Hayat acımasız , ölümse acıydı...Ve insan sevmeye mecburdu..!
...
...
Re: BİRAZ ŞİİR
Allah Kahretsin
Bu böyle sürüp gitmeyecek biliyorum
Bir sabah bir dilencinin avuçlarına bırakacağım kalbimi
Kim ne derse desin!
Tahammülüm kalmadı artık
Bıktım seni sensiz yaşamaktan
Nasılsa döneceğin yok senin
Çıldıracağım bu gidişle
Allah kahretsin! ..
Durup durup seninle gezdiğim yerlerde dolaşıyorum
Sanki köşe başından sen çıkacaksın
Sanki duraklarda beni bekliyorsun
Geçen gün birine rastladım aynı sokakta
Saçları sen gözleri sen kaşları sen
Koştum heyecanla peşinden
Ve hayatımda ilk defa bir tokat yedim senin yüzünden
Allah kahretsin! ...
Dünya ateşler içinde
Savaşlar almış başını gidiyor
Afrika'da insanlar açlıktan ölüyor
Bense bu gidişle sensizlikten öleceğim
Umurunda mı senin?
Kimbilir hangi cehennemdesin?
Allah kahretsin! ..
Hangi masaya otursam
Senin sevdiğin içikiyi koyuyorlar önüme
Vazomda hep senin sevdiğin çiçekler
Ve dudaklarımda hep senin sevdiğin şarkılar
Senin doğumgünlerini kutluyorum senden habersiz
Ve her sabah dualar ediyorum mutluluğun için
Ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem
Ecel gibi peşimdesin
Allah kahretsin! ..
İşte böyle bir sevda benimkisi
Bu zamanda, bu devirde
Haklısın adam olacağım yok benim
En güzeli artık son vermek bu hayata
En korkunç uçurumlardan bırakmak kendimi
Ya da en yüksek tepelerden
En uçsuz bucaksız denizlere bırakmak bedenimi
Ama içimde sen varsın
Ya sana bir şey olursa?
Allah kahretsin! ..
Ahmet Selçuk İlkan
Bu böyle sürüp gitmeyecek biliyorum
Bir sabah bir dilencinin avuçlarına bırakacağım kalbimi
Kim ne derse desin!
Tahammülüm kalmadı artık
Bıktım seni sensiz yaşamaktan
Nasılsa döneceğin yok senin
Çıldıracağım bu gidişle
Allah kahretsin! ..
Durup durup seninle gezdiğim yerlerde dolaşıyorum
Sanki köşe başından sen çıkacaksın
Sanki duraklarda beni bekliyorsun
Geçen gün birine rastladım aynı sokakta
Saçları sen gözleri sen kaşları sen
Koştum heyecanla peşinden
Ve hayatımda ilk defa bir tokat yedim senin yüzünden
Allah kahretsin! ...
Dünya ateşler içinde
Savaşlar almış başını gidiyor
Afrika'da insanlar açlıktan ölüyor
Bense bu gidişle sensizlikten öleceğim
Umurunda mı senin?
Kimbilir hangi cehennemdesin?
Allah kahretsin! ..
Hangi masaya otursam
Senin sevdiğin içikiyi koyuyorlar önüme
Vazomda hep senin sevdiğin çiçekler
Ve dudaklarımda hep senin sevdiğin şarkılar
Senin doğumgünlerini kutluyorum senden habersiz
Ve her sabah dualar ediyorum mutluluğun için
Ne yapsam, ne etsem, nereye gitsem
Ecel gibi peşimdesin
Allah kahretsin! ..
İşte böyle bir sevda benimkisi
Bu zamanda, bu devirde
Haklısın adam olacağım yok benim
En güzeli artık son vermek bu hayata
En korkunç uçurumlardan bırakmak kendimi
Ya da en yüksek tepelerden
En uçsuz bucaksız denizlere bırakmak bedenimi
Ama içimde sen varsın
Ya sana bir şey olursa?
Allah kahretsin! ..
Ahmet Selçuk İlkan
Re: BİRAZ ŞİİR
ÖYLE GÜNLER GÖRDÜM Kİ
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
Her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
Öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
Gözumde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana oğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.
Ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanagımda,
Parmagım istemedi tetiğini çekmeyi
Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmustur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başimın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktıgımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
SABAHATTİN ALİ
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
Her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
Öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
Gözumde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana oğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.
Ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanagımda,
Parmagım istemedi tetiğini çekmeyi
Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmustur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başimın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktıgımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
SABAHATTİN ALİ
Karanlıktan korkan bir çocuğu elbet hoşgörebiliriz. yaşamdaki asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.
Re: BİRAZ ŞİİR
seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni, anlatabilmek seni,
namussuza, haldan bilmez,
kahpe yalana.
ard - arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarina kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansiz inen akşamdan.
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni, anlatabilmek seni,
namussuza, haldan bilmez,
kahpe yalana.
ard - arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül gürül akan bir dünya...
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarina kan gülleri takayım
bir o yana,
bir bu yana...
seni bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara,
akan yıldıza,
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun en ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.
yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok, apansiz inen akşamdan.
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni...
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...
"Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez."
Re: BİRAZ ŞİİR
dağ gibi, kara yağız birer delikanlıydık.
babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık,
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı.
işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
bizleri yok etmek istediler hep.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
fidan gibi genç kızlardık.
hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden.
yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik.
direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi.
utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi!
ölümcül hastaydık. bağırsaklarımıza düğümlenmişti.
hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha.
cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duyularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
vicdan sustu. hukuk sustu. insanlık sustu.
göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
kanserdik.
ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
hastaydık.
yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine.
sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. istanbul'daki, ankara'daki işçiler, sizin için öldük. adana'da paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
bağımsızlık, mustafa kemal'den armağandı bize.
emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler.
amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!
yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler.
ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze.
kurtuluş savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız.
bir kez dinlemediler bizi.
bir kez anlamak istemediler.
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
henüz çocukluğumuzu bile yasamamıştık.
bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha.
bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
herkes tanıktır ki korkmadık.
içimiz titremedi hiç.
mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
asıldık ey halkım, unutma bizi!
bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar.
ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere.
öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük.
hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi!
bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi!
bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!
özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi,
hep birlikteyiz,
ey halkım,
unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi.
Uğur Mumcu
babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
ecelsiz öldürüldük. dövüldük, vurulduk, asıldık,
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı.
işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
isteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren senetler gibi kullanırdık. mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu.
yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
bizleri yok etmek istediler hep.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
fidan gibi genç kızlardık.
hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden.
yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik.
direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi.
utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi!
ölümcül hastaydık. bağırsaklarımıza düğümlenmişti.
hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha.
cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duyularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
vicdan sustu. hukuk sustu. insanlık sustu.
göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
kanserdik.
ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
hastaydık.
yurt dışına gitseydik kurtulurduk belki. bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine.
sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. istanbul'daki, ankara'daki işçiler, sizin için öldük. adana'da paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi!
bağımsızlık, mustafa kemal'den armağandı bize.
emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler.
amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi!
yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler.
ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze.
kurtuluş savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız.
bir kez dinlemediler bizi.
bir kez anlamak istemediler.
vurulduk ey halkım, unutma bizi!
henüz çocukluğumuzu bile yasamamıştık.
bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha.
bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
herkes tanıktır ki korkmadık.
içimiz titremedi hiç.
mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
asıldık ey halkım, unutma bizi!
bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar.
ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere.
öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük.
hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına. batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi!
bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi!
bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi!
özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi,
hep birlikteyiz,
ey halkım,
unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi.
Uğur Mumcu
"Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez."
Re: BİRAZ ŞİİR
YALNIZ BİR OPERA
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.
MURATHAN MUNGAN
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri tepip duruyordu.
Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
Başlangıçta doğruydu belki.
Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin.
MURATHAN MUNGAN
"Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez."
- paintitblack
- Mesajlar: 23
- Kayıt: 06 Ara 2009, 15:17
Re: BİRAZ ŞİİR
sen bana bakma
ben senin baktığın
yönde olurum
Özdemir Asaf
Ölünceye kadar beni bekleyecekmiş,
Sersem.
Ben seni beklerken ölmem ki..
Beklersem.
ben senin baktığın
yönde olurum
Özdemir Asaf
Ölünceye kadar beni bekleyecekmiş,
Sersem.
Ben seni beklerken ölmem ki..
Beklersem.
Re: BİRAZ ŞİİR
Geçti içimizden biri koca denizi
Gide gide buldu bir yeni kara.
Bir sürü insan koştu ardından,
Orda büyük şehirler kurdular; alın teri ve akılla
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Bir makine icat etti içimizden biri,
Buhar çevirdi tekerleği onunla
Fabrikalar türedi ardından bir sürü
Başladı insanlar fabrikaları çalıştırmaya
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Düşündü taşındı içimizden bir çoğu
Güneş ekseninde dönmesi üstüne dünyanın.
Bir sürü insan kafa yordu
İnsan yüreği, evrenin yasaları üstüne
Havanın bileşimi,denizin balıkları üstüne kafa yordu bir sürü insan.
Bulundular önemli keşiflerde
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Tersine günden güne arttı şehirlerde yoksulluk
Yıllardır kimse bilmez kimse insanın hali nice
Sürünür yerlerde sizin gibi biri,siz yukarılarda uçtukça
Kalmamış hiçbir yanı insana benzeyen
Peki insan insana yardımcı değil mi
Ne geze….
Bertolt BRECHT
Gide gide buldu bir yeni kara.
Bir sürü insan koştu ardından,
Orda büyük şehirler kurdular; alın teri ve akılla
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Bir makine icat etti içimizden biri,
Buhar çevirdi tekerleği onunla
Fabrikalar türedi ardından bir sürü
Başladı insanlar fabrikaları çalıştırmaya
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Düşündü taşındı içimizden bir çoğu
Güneş ekseninde dönmesi üstüne dünyanın.
Bir sürü insan kafa yordu
İnsan yüreği, evrenin yasaları üstüne
Havanın bileşimi,denizin balıkları üstüne kafa yordu bir sürü insan.
Bulundular önemli keşiflerde
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…
Tersine günden güne arttı şehirlerde yoksulluk
Yıllardır kimse bilmez kimse insanın hali nice
Sürünür yerlerde sizin gibi biri,siz yukarılarda uçtukça
Kalmamış hiçbir yanı insana benzeyen
Peki insan insana yardımcı değil mi
Ne geze….
Bertolt BRECHT
"Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez."
Re: BİRAZ ŞİİR
hava döndü işçiden işçiden esiyor yel
dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı
bahar yakın demek ki mevsim böyle kışladı
bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel
tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark
ve durdu muydu birgün bu kör, avara kasnak
bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak
sen de o dünyadansın sınıfın bil safa gel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel
köylükler uykusunda döndü dönüyor sola
güne bakıyor bebek büyüyen yumruğuyla
başaklar gövderdi bak başkoydular bu yola
şaltere uzanıyor allaha açılmış el
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel
senlik-benlik bitip de kuruldu muydu bizlik
asgari ücret değil,hür ve günlük güneşlik
bir Türkiye olacak aldığın son gündelik
halk kalacak geride bitince bu zalim sel
hava döndü,işçiden,işçiden esiyor yel
tarihle yürüyenler,tarihle adım adım
safları sıklaştırın tarihle hızlanalım
lakin hızlandık derken,kolu dağıtma sakın
başları bozuklar var şimdi bize tek engel
hava döndü,işçiden,işçiden esiyor yel
sen ki ferhatsın işçi günün senin gelecek
indir külüngün indir,del,şu karanlığı del
del ki dağlar ardından önümüzde bir çiçek
gibi açsın aydınlık tekmil olunca tünel
hava döndü işçiden,işçiden esiyor yel
Can Yücel
dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı
bahar yakın demek ki mevsim böyle kışladı
bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel
tekliyor işte çağın çarkına okuyan çark
ve durdu muydu birgün bu kör, avara kasnak
bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak
sen de o dünyadansın sınıfın bil safa gel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel
köylükler uykusunda döndü dönüyor sola
güne bakıyor bebek büyüyen yumruğuyla
başaklar gövderdi bak başkoydular bu yola
şaltere uzanıyor allaha açılmış el
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel
senlik-benlik bitip de kuruldu muydu bizlik
asgari ücret değil,hür ve günlük güneşlik
bir Türkiye olacak aldığın son gündelik
halk kalacak geride bitince bu zalim sel
hava döndü,işçiden,işçiden esiyor yel
tarihle yürüyenler,tarihle adım adım
safları sıklaştırın tarihle hızlanalım
lakin hızlandık derken,kolu dağıtma sakın
başları bozuklar var şimdi bize tek engel
hava döndü,işçiden,işçiden esiyor yel
sen ki ferhatsın işçi günün senin gelecek
indir külüngün indir,del,şu karanlığı del
del ki dağlar ardından önümüzde bir çiçek
gibi açsın aydınlık tekmil olunca tünel
hava döndü işçiden,işçiden esiyor yel
Can Yücel
Karanlıktan korkan bir çocuğu elbet hoşgörebiliriz. yaşamdaki asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.
Re: BİRAZ ŞİİR
Baharın gelişine istinaden..
bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...
Nazım Hikmet
bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...
Nazım Hikmet
"Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez."
Re: BİRAZ ŞİİR
...
fakat ne sen varsın ne de ben,
öyle yoğun ki sevdamız, bağrımdaki elin elimdir,
öyle yoğun ki, uyuduğumda kapanan gözlerindir...
Pablo Neruda
fakat ne sen varsın ne de ben,
öyle yoğun ki sevdamız, bağrımdaki elin elimdir,
öyle yoğun ki, uyuduğumda kapanan gözlerindir...
Pablo Neruda
"Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez."
Re: BİRAZ ŞİİR
kaşif yazdı:SERSERİ
Yeryüzünde yalnız benim serseri,
Yeryüzünde yalnız ben derbederim.
Herkesin dünyada varsa bir yeri,
Ben de bütün dünya benimdir derim.
Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı,
Aradım bir ömür, arkadaşımı.
Ölsem dikecek yok mezar taşımı;
Halime ben bile lanet ederim.
Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar;
Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr,
Bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr,
Gölgemin peşinden yürür giderim...
bu şiiri çok seviyorum
Bir kapının kapalı olduğunu anlamak için o kapıyı itmek gerekir.
Montaigne
Montaigne