CAN DÜNDAR'IN GÖZÜNDEN

Cevapla
suna2006
Mesajlar: 39
Kayıt: 24 Oca 2006, 13:46
Konum: İstanbul

CAN DÜNDAR'IN GÖZÜNDEN

Mesaj gönderen suna2006 »

KENDİNE UZAK RÜZGARLAR (önemli bir yazı)

Bir imza gününde, yanıma 20'li yaşlarda bir genç
kız geldi. Cebinden katlanmış bir gazete kupürü
çıkarıp "İşte bu biziz" diye gösterdi. Gösterdiği,
Duşka'ya ait dizelerdi:

Şaşıyoruz, kuşların uçuşuna
rüzgara ve çiçek kokusuna
Kendimize uzak bir rüzgarız biz
Bir başka alemde
kendimiz olmadan eseriz.
Dokunmaz kendi rüzgarımız bize
elimiz elimize...
Bizsiz yağar yağmur
kuşlar bizsiz uçar, çiçek bizsiz...
Biz, bizsiziz.
Şöyle biraz coşup çıldırsak 'Dur' deriz, 'Dur biraz...'
Üstüne kuş konmayan ağaçlar gibi
durduğumuz yerde ölüp gideriz.

* * *
Kanadalı bir yazar, onları "X kuşağı" diye
tanımlamıştı.
"Bilinmeyen" ya da "Ölü kuşak".
Uzun süreli ilişkiler kuramıyorlar, kendi
başlarına olabilmek için köklü dostluklardan bile
kaçıyorlardı.
Özetle, yalnızlardı; 30'lu yaşlarına
geldiklerinde, kaybolmuş gençliklerine yanacak kadar
yalnız...
31 yaşındaki gitarist Yavuz Çetin'in intihar
haberini okuduğumda X kuşağını ve Duşka'nın şiirini
anımsadım.
Mazhar Alanson'un "Altın Çocuk"u Çetin,
dostlarına göre "Bu dünyaya kırgın, içine kapanık,
fazla konuşmayan, hassas, sakin bir genç"ti.
1.5 yıldır depresyon tedavisi görüyordu.
Onu intihara taşıyan süreci en iyi Teoman
tanımladı:
"Hayata sıkı sıkıya tutunmuyordu. Ona yardım
etmek isteyenlere karşı kalkanları o denli güçlüydü ki
insanları pes ettiriyordu. Sevdiğin birinin hızla
yokuş aşağı gitmesini izlemek çok yorucu. Bizler de
yorulmuştuk. Pes ettik".
Yanında ne dostları, ne ayrıldığı eşi, ne
ilkokula başlayan oğlu vardı. Yeni eve çıkmış, eşya
almış, borca girmişti. Gündüz stüdyoda albümüne
çalışıyor, gece bir barda gitar çalıyordu.
Son gün stüdyoda fenalaşınca acilen psikoloğuna
gitti. Yine ilaç verdiler. "Evi terk ettim" diye kısa
bir not yazıp bıraktı.
Gece bar yerine Boğaz köprüsüne sürdü
Peugeot'sunu... Ortaköy ayağına yakın bir yerde durdu.
Ve gövdesini korkuluklardan aşağı bıraktı.

* * *

Birkaç ay önce Roper Starch Worldwide adlı bir
şirket 30 ülkede 1000 kişiye stresle ilgili sorular
sormuş, gürültüden cep telefonuna kadar teknolojinin
yarattığı olumsuz etkileri değerlendirmişti.
Sonuç tüyler ürperticiydi:
Araştırılan 30 ülke içinde en streslisi Türkiye
çıkmıştı.
İşte böyle bir cehennemde yaşıyoruz. Birçok
uzman, aşırı stresin insanları şizofreniye
sürüklediğine inanıyor.
Mehmet Kemal Arıkan, "Şizofreni Anlamak" kitabında
(İmge, 1998) hastalığın özellikle 16 - 30 yaş arası
gençleri pençesine aldığını söylüyor:
"Bütün sınavlarını başarıp idealindeki mesleğe
başladığında, yuva kurmak üzereyken veya ilk çocuğu
dünyaya geldikten hemen sonra şizofren olan gençler
var".
Belirtileri?
"Dayanılmaz bir sıkıntı yaşarlar" diyor Arıkan,
"O güne dek kullandığı hiçbir savunma mekanizması
("kalkanları") kendisini bu sıkıntıdan kurtaramaz.
Sabırsızlaşır, hırçınlaşır. Artık geleceği yoktur.
Amaçsız, çaresiz, umutsuzdur. Depresyona girer.
Yaşamdan çekilmektedir. Sonu intihara kadar gider".

* * *
Mavi sulara atlayan Blues'cu "Altın çocuk"un ve
"hızla yokuş aşağı giden" yalnız X kuşağının ardından,
20'lik bir genç kızın masama bıraktığı o hazan şiiri
geçti aklımdan:
"Kendimize uzak bir rüzgarız biz / Dokunmaz
elimiz elimize... / Bir başka alemde / kendimiz
olmadan eseriz / Ve durduğumuz yerde ölüp gideriz /
Üstüne kuş konmayan ağaçlar gibi..."

CAN DÜNDAR
tuya
Mesajlar: 14
Kayıt: 23 Oca 2006, 21:32

Mesaj gönderen tuya »

söyleyecek fazla bisey yok sanirim..
Cevapla