ıssız adam

kyle35
Mesajlar: 509
Kayıt: 29 May 2008, 09:10

Mesaj gönderen kyle35 »

ekşide güzel bir yorum buldum paylaşayım dedim yazıya kelimesi kelimesine katılıyorum x4le izledim filmi.


cık, kendimi tutamayacağımı anladım ve hakkında uzun bi yazı yazmam gerektiğini farkettim. gerçi bu cümleyi yazıyı bitirdikten sonra yazıyorum ve istediğim kallavilikte bi yazı olmadı. filmi tekrar izleyip saçma bulduğum bütün diyalogları listelemem gerekiyormuş filmi seyrederken aklımdan geçenler için ama tekrar seyretme işkencesine katlanacağımı sanmıyorum. o yüzden kuru bi yazı oldu. zaten üç sayfa tuttu, abartmayalım daha fazla. neyse, uzatmayalım girişi ve yazıyı okuyacak olursa başbaşa bırakayım efendim.

alper'in kötü espri yapmasının sebebi çağan ırmak'ın iyi espri yazamamasıdır. lan madem yazamıyorum, o zaman baş karakterim de kötü espri yapan biri olsun demiştir.

hikayeyi kesinlikle sondan yazmaya başlamıştır. yani herkesin "ah keşke ayrılmasaydık" dediği bi eski sevgilisi vardır, işte bunların karşılaşıp hayatlarında ilerlemiş ama birbirlerini hiç unutmamış olduklarını gösteren bi sahne gelmiştir aklına. e bu son için bi de baş gerek diyerek bi ilişki yazmak zorunda kalmış ve filmin ilk yüz küsür dakikası bu zorunluluktan yazılmıştır.

alper filmde çapkın falan değil. yani en azından film boyunca para vermeden bi kızı tavladığını hiç görmedik. paso hayat kadınlarıyla yatıp duruyor. öyle çapkın mı olur. bi tane eski kırıkla bi şeyler yaşadığı sahne vardı hatırladığım ama dediğim gibi alper'in hiç bi kadını tavlama sahnesi yok. burada espri konusundaki çözümlememize geri dönüyoruz. çağan ırmak da bi kızı tavlamayı bilmediğinden alper'e de tavlatamıyor. ada'yı da aslında tavlamaktan uzak yaptığı her şey. ama illa bi ilişkiye başlamaları şart hikayenin devamı için ya, ada alper'e tav, hatta aşık oluyor.. nedense.

sıradan insanların sıradan hayatlarını anlatma derdiyle işe başlıyor ırmak ama sıradışı bi tanışma hikayesiyle karşımıza çıkıyor. bu memlekette kimse sokakta, dükkanda falan rastgele biriyle tanışmaz. yok böyle bi şey. eğer sıradan insan hikayesi anlatacaksan bu insanlar ortak arkadaş sayesinde falan tanışmalılar. ya da mesela sınıf arkadaşı, iş arkadaşı vs. öyle dükkanda bi kızla tanışmak için daha ilk elden üstün özellikleriniz, kısaca bi sıradışılığınız olmalı ve bunu belli etmelisiniz. mesela çok yakışıklı iseniz o zaman tamam her yerde tanışabilirsiniz kızlarla. sadece fiziksel nedeni yoktur bunun, eğer yakışıklıysanız kadınlarla olan ilişkileriniz hep daha sağlıklı olmuştur. bu yüzden yakışıklı bi surat bi kadın için "tamam bu adam tacizci değildir" mesajını direkt verir.

ya da adam çok ilginç bi ilk cümle etmeli ve kızın dikkatini celbetmelidir. ama işte çağan ırmak bi erkeğin bi kadını tavlama, ilk tanışma anını hayal edemediğinden alper’e ilginç bi ilk cümle ettirememiştir. zaten .. gibi espri yapan alper’in ada’yla tanışması için güzel bi ilk cümle sarfetmesi imkansızdır. çağan ırmak’ın mustafa hakkında her şey filminde de gördüğümüz üzere bi şeylerin başlangıcı konusunda en ufak bi bilgisi yoktur. o filmde de kadınla taksici şakkadanak sevişmeye başlıyorlardı ama o noktaya nasıl geldiler, adam kadını nasıl ikna edebildi görmemiştik. irmak bilmiyor çünkü bi kadınla nasıl tanışılacağını.

ama ırmak’ın suçu yok işte. çünkü bu memlekette kimse kimseyle yekten tanışamıyor. yok böyle bi şey. o zaman böyle bi tanışma sahnesi koymayacaksın filme bu kadar basit.

yakışıklı değilse adam zengin olabilir mesela. ama illa ki sıradışı olmalısınız. peki alper'deki sıradışılık ne.. hiç. kaldı ki zaten iddia sıradan insanların hayatlarını anlatmaktı. ama sıradışı, sıradışıyı geçtim, absürd bi tanışma sahnesi izledik.

adam böğürdü ve kızın dikkatini öyle çekti. o sahneyi geri aldım n'oluyor lan diye. kim böğürüyor bi türlü anlamadım. o kadar gerçekdışı geldi ki adamın böğürüp kızı güldürmesi, satıcı kadının önüne kedi falan sıçradı da kadın mı bağırdı falan diye üç defa seyrettim sahneyi. yok, bizimki böğürmüş. sonra da dükkan sahibi kadına güya fırça attı ve absürdlük sonraki sahneye taştı.

adam koştu gitti kızın yanına ve birden meydan larousse'tan fırlama bi cümle sarfetti. kız da izin verdi adamın cümlesinin bitmesine. yahu kardeşim nerede yaşıyorsunuz siz, jüpiter'de mi.. o kız o adamın lafı daha bitmeden çıngar çıkarır, ya da korkudan büzüşür kalır, savunma pozisyonuna geçer, kafasına çanta indirir, çığlık atar vs. kim alper kadar sıradan bi suratla gidip şakkadanak lafa girip bi de cevap alabilir delirdiniz mi.

ardından gidip kitap veriyor, sonra dükkanına giriyor, kitabın içine telefonunu yazıyor ve aralarındaki konuşmalar hep ingiliz filmine dublaj yapılmış bi tdk türkçesiyle geçiyor ama filmi seyredenler "ay tıpkı gerçek hayatlar" diyorlar. hoppalaaa...

kızdan yemek sözü koparıyor ama yemeği evde yapıyor ve kız da geliyor. yahu kendisini takip etmiş, sarkıntılık ve sapıklık belirtileri göstermiş, .. gibi espriler yapan, hiç bi fiziksel albenisi olmayan potansiyel tacizci adamın evine gider mi hiç bi kız ilk görüşmede.. neyse tamam hadi gider diyelim.

“nil burak.. şarap olmadan.. hiç sanmıyorum.”

bik bik bik bik.. ayy tıpkı gerçek hayatlardan diyaloglar. tövbe tövbeeeee..

ve sonrası inanılmaz salak sahneler geliyor. alper, plak çalarken gerçekten huşu içindeyse cemal hünal’ın oyunculuğu berbat, çünkü orada açık açık "lan kızı kıvama getirmek için huşu içinde rolü yapayım" motivasyonuyla hareket eden beceriksiz bi don juan görüyoruz. kıza gözlerini kapattırıp şak diye öpüyor. ve kızla arasında sanki çok fazla şey geçmiş de ayrılmışlar, barışmışlar, bi sürü hengame atlatmışlar ama birbirlerini bırakamamışlar, kısacası sanki bi tarihleri olmuş gibi kapı önünde sarılmalar, aşırı tutku, heyecan, kin, nefret, aşk, otuz iki tekmil birden.. n'ooooluyor olm daha yarım saat bile muhabbetiniz olmamış bugüne kadar, bu şehvet nerden çıktı. hayır tamam üç dakika da yeter birine böyle şeyler hissedebilmek için ona katılıyorum ama biz ada ile alper arasında böyle bi elektrik gördük mü..

erken boşalma konusuna girmeyeyim diyordum ama girmek gerek. bu çağan ırmak'ın yabancı filmlerde görüp kullandığı bi klişe. eğer erkek aşıksa fazla heyecanlanır erken boşalır falan filan.. e alper'in kıza aşkını da görmedik ki. bunların flört dönemlerinde bile alper gidip fahişelerle yatmamış mıydı. hatta birinde sübyan bi kızı kelepçelememiş miydi.. ne aşkı yahu.

aralarındaki ikinci sevişme de alper’in öküzümtrak hareketleriyle başlıyor. niye.. bu adam gerçek aşkı, zarafeti, sevgiyi ancak bu kızda bulacak ve bu kız alper’e gerçek sevgiyi öğretecek fikrinin kör gözüne parmağım sokulması için. ada bi şiir kitabından pasajlar okurken alper boşalıyor, ada’da yine bi numara yok. ikinci sevişme ve ada hala hiç boşalmadı. bi de adama aşık oluyor. acıdığından mıdır nedir.. author’ı anmak şart burada (bkz: iki buçuk saniyede boşalan kahramana aşık olmak).

alper ada’yı yatakta bırakıp bi hayat kadının yanına gidiyor ama geri dönüyor. mesaj alındı efendim. alper gerçek aşkı buldu artık, ihtiyaç duymuyor hayat kadınlarına. vaşşşşş..

sonra herifin annesi geliyor ve filmdeki koca bi bölüm ada’nın kadının gönlünü hoş tutma çabaları ve alper’in sonu gelmez öküzlükleriyle devam ediyor. bu arada filmin hala bi konusu olmadığının kaç kişi farkına vardı acaba.. filmde arka arkaya bi şeyler olup duruyor ama bi konu yok. neyse..

anadolu’nun çilekeş, bilgili, açık görüşlü, nasihatkar ve hede hödö annesi gidiyor ve alper ada’ya ayrılmak istediğini söylüyor. ulan hani bunlar aşıktı.. gerçi aşk da göremedik alper’in tarafında öncesinde ama bu ayrılık biraz kel alaka olmadı mı.. o düğün salonunun iticiliği yüzünden mi alper korkuverdi de ayrılmak istedi. bak o konuda hak veririm doğru, o düğün sahnesi beni de tiksindirmişti çünkü.

çağan ırmak’ın bugüne kadar bi kadından ayrılmamış olduğunun kanıtını görüyoruz şimdi de. ya harbiden klişe olacak kadar denmiş midir şu “doğru adamı bulduğunda bana teşekkür edeceksin” lafı.. klişeyi geçtim bi defa olsun denmiş midir. tamam amerikan dizilerinde -o da gerçekçi olmayanlarında- duyduk benzeri cümleleri ama şu memlekette kaç kişi bi kıza bunu deyip ayrıldı yahu.

“uyumak tatlı geliyor ama ölüyorsun farkında değilsin.”
“ağzına sıçayım senin.”

tabii ki ancak ve ancak ikincisi gerçek bi laftır. ilki jüpiter’de bile söylenmez.

veee sonunda ırmak’ın gerçekten çekmek istediği sahne geliyor. aradan beş sene geçtiği ve hayat başka başka yönlere aktığı halde biri hala cebinde kızın tokasını taşıyan adam, diğeri adamın annesini ziyaret edip her hafta telefonlaşacak kadar ona takıntılı -ama arada başkasıyla evlenip çocuk da yapmış- kadın. işte “lan keşke ayrılmasaydık” diyen sürüsüne bereket insanı tavlayan tek sahne. bütün film boyunca ne alper’i, ne ada’yı, ne yaşadıkları saçmasapan ilişkiyi özdeşleştirememiş seyirci bi tek bu sahnede kendilerini bulabiliyorlar. bu sahne sayesinde de filme “ay tıpkı gerçek işte” diye tepki veriyorlar.

bu filmdeki hiç bi diyalog gerçekçi değildir,
bu filmdeki hiç bi karakter gerçekçi değildir,
bu filmdeki hiç bi olay gerçekçi değildir (hatta şahsımca son sahne bile.. sadece gerçeğe biraz yakındır),
çağan ırmak yönetmen olarak vasat, senarist olarak rezalettir,
bu filmin türk sinemasının iyi örneklerinden biri addedilmesi yeşilçam’ın ve türk izleyicisinin hala bi sike benzemeyen halini özetlemektedir.

öff be kustum rahatladım.
Kullanıcı avatarı
rainslovee
Mesajlar: 906
Kayıt: 03 Tem 2007, 23:48

Mesaj gönderen rainslovee »

film gayet basarılıydı son zamanlarda ızledım en ıyı tur fılmi idı. kız da superdı bence cok da hos bı bağyan ayrıca :)
hayatı oldugu gibi deil de hayal ettikleri gibi yaşamaya kalkanlar mutluluga ancak delirdikleri zaman ulaşırlar..
Kullanıcı avatarı
sıkıfobik
Mesajlar: 2328
Kayıt: 27 May 2006, 18:30
Konum: Düşler Ülkesi

Mesaj gönderen sıkıfobik »

Arkadaşlar Son sahnede ekrandan çıkıp sonrada birbirleri ile sarıldıkları sahne varya bittim orda. (izleyenler bilir bu sahneyi). Müziğinde girmesiyle gözlerim doldu valla. Çok güzeldi herkese tavsiye ederim..
paint it black

Re: ıssız adam

Mesaj gönderen paint it black »

son sahnesini defalarca izlesem bıkmam deli gibi ağlayasım geliyor
akinci
Mesajlar: 267
Kayıt: 21 Mar 2009, 13:56

Re: ıssız adam

Mesaj gönderen akinci »

Filmin ilk yarısı biraz garipti benim için ama sonunu izleyince herşey daha anlamlı, daha dokunaklı geldi. Şu son sahneyi kesinlikle unutamayacam. Özellikle adamın kızın tokasını bulduğu sahne gözlerimin önünden hiç gitmiyo.
İnsanın tüm evrende kesin olarak düzeltebileceği tek bir şey vardır: kendisi.
''Aldous Huxley''
Kullanıcı avatarı
ikarus
Mesajlar: 3710
Kayıt: 10 Tem 2006, 19:58
Konum: istanbul

Re: ıssız adam

Mesaj gönderen ikarus »

bu filmden nefret ediyorum. yıllardır gittiğim bir mekan bu film yüzünden kötü müzikli,pahalı ve kokana mekanı haline geldi.
Misanthrope

Re: ıssız adam

Mesaj gönderen Misanthrope »

ikarus yazdı:bu filmden nefret ediyorum. yıllardır gittiğim bir mekan bu film yüzünden kötü müzikli,pahalı ve kokana mekanı haline geldi.
Hem bu hem de bu filmin müziklerini her yerde duya duya bıktık artık. Yok kemanlı versiyonu, yok ıslıklı versiyonu [smilie=aikido.gif]
çile
Mesajlar: 319
Kayıt: 21 Mar 2009, 02:06
Konum: arafta

Re: ıssız adam

Mesaj gönderen çile »

bence en kötü seda sayan versiyonu,iğrençççç
BEN IRMAK


mutluyum-mutluyum-mutuyum-mutluyum-mutluyum-mutluyum-mutuyum-mutluyum-
rao_
Mesajlar: 1644
Kayıt: 03 Eki 2008, 17:40

Re: ıssız adam

Mesaj gönderen rao_ »

Filmi izledikten sonra "bu ne lan" dedim yattım uyudum.
Cevapla