şarkı şarkıcı grup albüm yorumları buraya

Cevapla
Psycho

şarkı şarkıcı grup albüm yorumları buraya

Mesaj gönderen Psycho »

Kargo:
Biraz sosyete çocukları gibi duruyorlar hatta son albümleri yıldızların altında en berbat albümleri olmasına rağmen eski yorumları adına hala severim
Genelde sözleri mşş adlı eleman yazıyor ama döktürüyor yani
Adam psikopat mıdır sflimidr melankolikmidir nedir sözler bu kadar bunalım dolu olduğuna göre bu adam normal değil neyse bu onun sorunu
Geçelim albümlere
Ateş ve su
hit parçasıyla aynı adı taşıyan albüm klasik kargo albümü olmuş
şu nakarata bakın
İçimde bu
Alevler su
İsterler ki
Sönebilsinler
Yalnızlık mevsimi
Burada uzun uzun yazmayacağım alt tarafta yalnızlık mevsimi başlıkta bu konuda yazdım
sevmek zor
şairin elindeyi herkes bilir ama ben o kadar da beğenmedim sıradan
Yarına ne Kaldı
Ben 13-14 yaşlarında bir veletken bu albümle adlarını duyurmuşlardı
yüzleşme klibi tvde yayınlanmaya başladığı zaman koray için bu adam aynı amerikalı gibi değişik bi aksan kullanıyor nereli acaba demiştim ve o yıl yılın grubu seçilmişti ödül falan almışlarıd korayın saçları kısa bıyığı yok ve kepçe kulakları tüm haşmetiyle ortadaydı
Sen bir meleksin
Bu albümü diğer kargo albümlerinden farklı bir yere koyuyorum çünkü bu albümde bunalım yok sadece umutlar ve kırgınlıklar var sanki yorgun bir adamın hayata tutunma mücadelesi gibi (neden böyle dedim bilmiyorum ama bu albümü her dinleyişimde böyle bir hisse kapılıyorum)
Renklerin içinde en müthiş parçalardan biri solistin ses tonuda ilginç sanki john lennon imagine i söylüyormuş gibi
buraya sözlerini yazıp bitiriyorum

ifadende kararsizsin
isiklarin altinda
seni tutan birseyler var
korkularin yaninda

renklerin icinde
duslerin icinde
dogmak sesizce
renklerin icinde
cennetin icinde
olmek sessizce

anlasilmaz bir yanin var
oldurmeye hevesli
kupkuru cicek gibisin
biraz suya ozlemli

renklerin icinde
duslerin icinde
dogmak sesizce
renklerin icinde
cennetin icinde
olmek sessizce

sözleri yazan mşş abimiz şarkı için ne demiş:
pastel renklerden bir kağıda kurşunkalemle yazılmış bir öyküdür bu şarkı. giriş paragrafı içine çeken, son noktası tebessüm ettiren
Not:1 ay evvel mşş gruptan ayrıldı
_L_N_

Mesaj gönderen _L_N_ »

"reknlerin içinde"nin hayatımda ayrı bi mansı ve önemi var.çok hoşş bi şarkı.ama sana katılıyorum son albümleri en kötü albumleri olmuş:(
FİRST
Mesajlar: 357
Kayıt: 06 Ara 2005, 15:30
Konum: çok sıcak...

Mesaj gönderen FİRST »

koray'ı tek çıkardığı albümü güzeldi bu -eskisi gibi olmaz- şarkısı vardı güzel şarkıydı

son albümleri gereksiz olmuş olsada o kadar da kötü olmamış...

bide sugababes grubu var fazla iyi şarkıları olmasada -run for cover- çok güzel...

leonard cohen... eskiden çok dinlerdim


ve tabiki şebnem ferah söze gerek yok...
Hayat bir tiyatro dediler..
banada bir rol verdiler...
meğer en zoru benimkiymiş..
önce SEV sonra UNUT dediler...
Psycho

Mesaj gönderen Psycho »

vega
ilk kliplerini izlediğimde tombul kuş şarkı söylemeyi beceremiyor demiştim solist deniz için..
kilo problemi ve çirkinliği için bir şey diyemem ama ilk klipleri tamam sustum da iğrenç bir şekilde amerikan aksaanlı rock yapmışlardı çok özenti bir parça olmuştu
tımam suuustum tımamm suustum ne dediğini anlamak için bayağı bir kafa yormak gerekmiyordu çünkü bu parçada başka söz yoktu
sonra acaba bunları dinleyenler ve para verip kasedini alan varmıdır diye düşündüm ama boşaydı çünkü altayın artonun kasedini alan bunu hayli hayli alırdı
sonra 2.klip geldi alışamadım yokluğuna vay sözler müthiş klip güzel melodi güzel ama solist gene iğrenç bu yüzden sadece tv izlerken denk gelirse dinliyordum
aradan 3 yada 4 yıl geçti rezalet tamam sustum albümünden sonra bu sefer tatlı sert albümü çıktı sene 2002 ilginç bir değişim vardı grupta
deniz evlenmiş diğer elemanla,zayıflamış güzelleşmiş bir nebze(ama hala çirkin)
normal türkçeyle sözleri müthiş şarkılar yapmaya başlamışlardı
dinlemesek ayıp olurdu
ben bu albümün müptelası oldum çok melankolik bir havası var
en sevdiğim parça

iz bırakanlar unutulmaz

Bir kız vardı.Güzeldi sanki ve senindi.
Gözlerinde saklı bir ‘belki’ ve senindi.
Anladı bir gün bitermiş her şey.
…ve bitti.

O çocuk var ya,o sendin sanki ve deliydi.
Uyusaydı büyürdü belki ve deliydi.
Derdi ki;”’yarın bitermiş her şey”
…ve bitti.

Ver,ver ateşe.Ver bizi.
Bir iz birak burada.
İz bırakanlar unutulmaz.
Ver,ver ateşe evimizi.
Bir iz bırak burada.
İz bırakanlar unutulmaz.

Bir ev vardı,küçüktü belki ve bizimdi.
Odalarda ışık yüzerdi ve bizimdi.
Bir gün hiç doğamadı güneş.
…ve bitti.

Ver,ver ateşe.Ver bizi.
Bir iz birak burada.
İz bırakanlar unutulmaz.
Ver,ver ateşe evimizi.
Bir iz bırak burada.
İz bırakanlar unutulmaz.

bu sabahların bir anlamı olmalı'yı saymıyorum bile albüm çok müthiş
şu sıralarda hafif müzik diye yeni albümlerini çıkarmışlar dinleme fırsatım olmadı ama gitgide iyi işler yapıyorlar dinlemek lazım tavsiye ederim
Psycho

Mesaj gönderen Psycho »

özlem tekin
ben daha lise 1 deyken ortaya çıktı tıpkı diğer damdan düşme şarkıcıların revaçta olduğu bir zamanda
aaa ne kadar şeker tam çocuk gibi hehehe kim bulmuş bunu diyorduk ilk klibi "aşk herşeyi affedermi"yi dinlerken
onu hakan peker keşfetmişti burak kutu ortaya çıkardığı gibi
sonra duvaksız gelinin fantastic klibi çıktı tvlerde
bir müddet sonrada cem yılmazlı(o zaman tanınmıyordu fazla) klibi "yar bana varmadı" ya klip çekti
artık o şeker kız gitmiş asi, saçlarını yandan kazıtan " rocker girl" gelmişti
biz önceki halini çok sevmiştik oysa...
gazetelerde de çok sık görülmeye başlamıştı burak kutla hakan peker yollarını ayırmıştı nedeni ise özlem tekin di
vay be dallas çevriliyor haberimiz yok derken millet artık özlem tekinden iyice gıcık kapmaya başlamıştı (bende dahil)
ilk albümü kimene den 2 yıl sonra "öz" ü çıkardı ve manyaklığı da tescillenmiş oldu :roll:
bahardan önce şarkısına çektiği klipte mezar kazıyordu korku filmlerini andıran bir mekanda :shock:
2. klip tarlalar dı marilyn manson halt yemiş bizim özlemimiz varbi kere
o neydi öyle her taraf kan :shock:
kadın musluğu açıyor su yerine kan akıyor adamın kolundan kanlar fışkırıyor
nitekim klip yasaklandı bir müddet sonra izlerken tırsıyordum zaten
bu albüm tam bir fiyaskoydu zarar etti(iyi oldu anasını satiim)
sonra 99 depreminden 1-2 ay önce Laubali çıktı ortaya biraz durulmuştu özlem ders almıştı demekki
ben bu albümde Biri var şarkısını çok sevdim bence en iyi özlem şarkılarının başında gelir
albümün çıktığı dönemde sırf adamın soyadı music diye gidip elin sırpıyla evlendi 1 yıl sonrada boşandı tabi
sondan bir önceki albümü olan tek başına artık özlemin olgunluk albümlerinden biriydi dağları deldim en çok kızlar tarafından dillendiriliyordu (neden acaba? bi kaç tahminim var ama söylersem kızlar beni linç eder) :lol:
ben en çok hep yek şarkısın sevdim klibi biraz çocukça idi Bu özlem deli manyak ama çok sempatik
bundan böyle hep yek hep tek başıma (yalnızlıktan şikayetçi sfliye iyi gider)
;)
arada bir soundtrack albümlerindede yer aldı mesela nerdesin firuze adlı filmde anonim bir karadeniz türküsünü(kara sevda) güzel yorumlamıştı
bence rock yerine türkü söylesin
yıllar içinde bu radikal kızı kabullendik ve artık kendi kitlesini oluşturmayı başardı
arada bir dizilerdede rol alıyor(iyi para kırıyordur kesin)
son albümü 987654321 artık iyice oturmuş olan özlem tarzındaydı cinayet iyi parçaydı
Kullanıcı avatarı
athena
Mesajlar: 4389
Kayıt: 19 Oca 2008, 15:07

Mesaj gönderen athena »

Resim

Vangelis,

New Age müziğinin önde gelen temsilcilerinden Vangelis (Evanghelos Odyssey Papathanassiou ), 29 Mart 1943’te Yunanistan’da doğdu. Müzikal kabiliyeti erken yaşlarda keşfedilmiş ve kendi bestelerini çaldığı ilk konserini henüz 6 yaşındayken vermiştir.


Gençlik dönemlerinde Yunanistan’da pop müzik dalında sevilen bir sanatçı olan Vangelis, Demis Russos ve Lucas Sideras’la birlikte kurdukları üçlü grupla ünlerini dünya geneline taşıdılar. Grubun dağılmasının ardından 1970’ten sonra müzik yaşamına solo olarak devam etti ve tarz olarak da elektronik ve enstrumantal müzikle ilgilenmeye başladı.


1980’ler Vangelis’in sanatında doruklara çıktığı dönemlerdir, zira film ve belgesel müziği alanındaki çalışmalarıyla müziğinde olgunluğa ulaştı ve hayran kitlesini dünya çapında arttırdı. Vangelis, New Age müziği dalında ürettiği eserlerinde daha çok synthesizer ve benzeri elektronik müzik aletlerinden yararlanmaktadır.

Vangelisin en popüler albümleri:

Blade Runner
Portraits (So Long Ago, So Clear)
Chariots Of Fire
Reprise 1990-1999
Voices
The Bounty (disc 1)
Picasso
China
Cavafy
Opera Sauvage

Antarctica(Bilumum su altı belgesellerinde bir çoğumuza yabancı gelmeyecek müziğin toplandığı albüm)
Themes(Vangelisin genel olarak yaptığı film müziklerinin toplandığı albüm)
insanlar hayal ettiği müddetce yaşar...
Kullanıcı avatarı
AYTUTKUNU
Mesajlar: 203
Kayıt: 07 Ara 2008, 02:40

Mesaj gönderen AYTUTKUNU »

[[img]b] ZAKKUM [/b]
1999 yılında Ankara'da çıktıkları ilk bar programlarından bu yana, mevcut normları zorlayan, spekülatif ve kışkırtıcı sahne performanslarıyla Ankara'nın tartışmasız en popüler ve hakkında en çok konuşulan grubu haline gelen ve bugüne kadar Raindog ismiyle 1000'e (bin) yakın sayıda sahne performansı gerçekleştiren grup, albüm çalışmaları esnasında Türkçe bir isme geçiş yaparak "Zakkum" adını kullanmaya başladı.

Yusuf Demirkol, Cem Senyücel, Eren Parlakgümüş ve Emre Yılmaztürk'den oluşan Zakkum grubu,
seneler boyu Placebo, Morrissey, Suede, Radiohead, Pulp gibi Britpop gruplarının şarkılarına yaptıkları kendilerine özgü cover'ların yanında, aykırı duruşları ve sahne görselliğinden asla imtina etmeyen yaklaşımları ile kendilerine sadık ve geniş bir dinleyici kitlesi yarattılar.
Zakkum grubunun "Zehr-i Zakkum" isimli ilk albümünün prodüktörlük koltuğunda, daha önce Teoman, Nev, Çilekeş gibi birçok ismin de prodüktörlüğünü yapmış olan Volkan Başaran'ın bulunduğu çalışmada; 1980'ler Türk pop müziğinin unutulmaz sesi Seyyal Taner ve Türk rock müziğinin tanınmış ismi Teoman ile yapılmış birer de düet yer alıyor.

Albümün enstrüman kayıtları Raks Marşandiz Stüdyoları'nda (RSM), vokal kayıtları ise Mine Erkaya'nın stüdyosunda gerçekleştirildi. Orta Dünya Müzik etiketi ile, 2007 senesi Ocak ayında piyasaya sürülen albümün kapak ve görsel tasarımları ise, Mustafa Kural'a ait....

Zakkum'un albümden ilk single olarak piyasaya sürülen "Ah Çikolata" şarkısının klibinin yönetmenliği, rock müzik piyasasındaki birçok başarılı klibe imza atan Murad Küçük tarafından yapıldı ve çekimler, Maslak'ta gerçekleştirildi.

Grubun vokalisti olan ve bestelerin çoğunun altında imzası bulunan Yusuf Demirkol, gerek aykırı sahne duruşu, gerek sivri dili, gerekse de bir imza niteliği taşıyan kendine özgü ses rengi ile önce Ankara'nın ve son bir sene içerisinde de İstanbul'un underground Rock piyasasının en bilinen simaları arasında yerini aldı. Yusuf Demirkol'un kışkırtıcı, marjinal, provokatif ve nev-i şahsına münhasır sahne anlayışı sayesinde gerek kendisi, gerekse de Zakkum grubu, görsel, yazılı ve sanal yayın organlarında defalarca yer aldı.
Grubun davulcusu olan Cem Senyücel ise, Yusuf Demirkol ile beraber grubun ilk günlerinden beri değişmeyen tek elemanı olmasının yanı sıra, albümdeki bütün şarkıların sözlerine tek başına imza atarak, Türkiye müzik piyasasındaki davulcular arasında bir ilki gerçekleştirdi ve müzisyenlik dışındaki diğer becerisini de Zakkum grubunun albümüne yansıttı.

Gene bestelerin bir kısmında emeği bulunan gitarist Eren Parlakgümüş ise basçı Emre Yılmaztürk ile beraber, Zakkum grubunun bar ve konser performanslarının vazgeçilmez simaları oldular ve kendi tarzlarını yarattılar... [/img][/url]
O zaman bu zamandır dostlar ne ister neyi özleriz
Denizini arıyan akarsulara benzeriz
Pencereler bırak açık kalsın geceleri yağmurlar yağsın
Günebakan düşlerimiz yağmur sesiyle çoğalsın
Kullanıcı avatarı
athena
Mesajlar: 4389
Kayıt: 19 Oca 2008, 15:07

Re: şarkı şarkıcı grup albüm yorumları buraya

Mesaj gönderen athena »

tangerine dream,

Tangerine Dream, 1967 yılında Edgar Froese tarafından kurulan Alman elektronik müzik grubudur. Grup yıllar boyunca pek çok eleman değişikliklerine uğramış, tek sürekli elemanı Froese olmuştur. Davulcu ve besteci Klaus Schulze de ilk kadrolardan birinde yer almış, ancak grubun en etkili olduğu 1970’lerin ortalarında, en kararlı versiyonu Froese, Christopher Franke, ve Peter Baumann’dan oluşan klavye triosu olmuştur. 1980’lerin başında Baumann’ın yerine Johannes Schmoelling geçmiş, bu kadro da kararlı ve son derece üretken olmuştur.

Tangerine Dream’in başlangıçtaki “Pembe Yıllar”ı (Pink Years) Krautrock’un gelişiminde önemli bir rol üstlenmiştir. “Virgin Yılları” ve sonraki albümleri New Age müziğinin gelişiminde belirleyici bir etken olmuştur, ancak grubun kendisi bu kavramdan hoşlanmaz.

Grup pek çok stüdyo ve konser albümü yayınlamış olsa da, hayranlarının büyük bir kısmı Tangerine Dream’in müziğiyle sayısı kırkın üzerinde olan film müziği albümleri sayesinde tanışmıştır, bunlar arasında Sorcerer, Thief, The Keep, Risky Business, Firestarter, Legend, Near Dark, ve Miracle Mile gibi filmler yer alır.

Çoğu albümleri tamamen enstrümantaldi – görünür şekilde sözlü şarkılar içeren iki albüm, Cyclone (1978) ve Tyger (1987) (ikincisi müzik üzerine okunan William Blake şiirleri içermektedir) hayranlardan tepki görmüştü. Grubun diğer çalışmalarında, örneğin 1981 yılının Exit albümünde yer alan “Kiew Mission” adlı parçada, ara sıra vokal kullanılmış olsa da, grup vokal kullanımına yalnızca kısa süre önce, Dante’nin İlahi Komedya’sına dayalı müziksel bir üçleme için geri döndü.

Tangerine Dream 1980’lerde yirmiden fazla filmin müziklerini yaptı. Bu konu 19060’ların sonlarından beri Froese’nin ilgi alanındaydı, o yıllarda pek bilinmeyen bir Polonya filminin müziklerini yapmıştı. Grubun film müziklerinin çoğu, en azından kısmen, eski stüdyo albümlerinden bazı parçaların yeniden yorumlanmış hallerini, ya da yayınlanacak albümleri için üzerinde çalışılan malzemeleri içeriyordu; örneğin, Thief film müziğinde yer alan “Igneous” adlı parçayla, stüdyo albümleri Force Majeure’de bulunan "Thru Metamorphic Rocks" adlı parça arasındaki benzerliğe dikkat edin. Televizyonla ilk tanışmaları, o sırada üzerinde çalıştıkları Le Parc albümünde yer alan bir parçanın “Streethawk” adlı televizyon dizisinde ana tema olarak kullanılmasıyla gerçekleşti (Bu dizi ülkemizde “Şahin” adıyla gösterilmişti). Nispeten ünlü film müzikleri arasında Sorcerer, The Keep, Risky Business, ve Legend gibi filmler yer alıyor. Film müzikleri en iyi günlerinde, müzikal anlamda normal stüdyo albümleri kadar başarılı oldu ve grubun pek çok hayranı onları sinema ya da televizyon çalışmaları ile keşfetti.

alıntı-

http://www.biliyoruz.net/enstrumantal-m ... mleri.html

tangerine dream-legends of fantasy

http://www.video75.com/vd.php?i=k73y7o& ... of-fantasy


tangerine dream-cylon

http://www.video75.com/2Eya9exOrYf/tang ... -cyclone-/
insanlar hayal ettiği müddetce yaşar...
ßilqe88

Re: şarkı şarkıcı grup albüm yorumları buraya

Mesaj gönderen ßilqe88 »

Guano Apes, bi ara hastasıydım :D anne claire, money and milk, pretty in scarlet, kiss the dawn, ve sayamayacağım daha biçokları favori şarkımdı :D alman punk grubu, çok sürmedi ben rap e döndüm :)
Kullanıcı avatarı
athena
Mesajlar: 4389
Kayıt: 19 Oca 2008, 15:07

Re: şarkı şarkıcı grup albüm yorumları buraya

Mesaj gönderen athena »

PETER GABRİEL

Resim

Peter Brian Gabriel, (d. 13 Şubat 1950) İngiliz müzisyen.

İngiltere’de Chobham, Surrey kasabasında doğmuştur. Şöhreti Progressive Rock türü müzik yapan Genesis grubunda baş vokalist, flütçü ve perküsyoncu olarak yakalamış, daha sonraları kariyerini tek başına sürdürmüştür. Yakın dönemde ise yerel müziklere gerek yapımcı olarak gerek kişisel düzeyde destek olup, bir çok uluslararası insani yardım çalışmasında rol almıştır.

Genesis yılları

Tony Banks, Anthony Phillips gibi isimlerle 1967 yılında Genesis’i kurdu. İlk döneminde bir Soul müzik hayranı olarak sevdiği isimlerden bazıları; Nina Simone, Gary Brooker ve Cat Stevens’tır. Grup kısa zamanda önce İngiltere’de olmak üzere İtalya, Belçika gibi ülkelerde tanındı.

Performansı sırasında gösterişli sahne elbiseleri kullanması, şarkılarından önce anlattığı kısa, hayal ürünü hikayeler ve kullandığı ışık efektleri ün kazanmasında önemli rol oynadı. Çok sonraları birçok rock ve metal grubunun kullanacağı, vokalistin seyircilerin arasına atladığı hareketin bir benzerini The Knife adlı parçasında yaparak akıma öncülük etti. Genesis’ten ayrılma nedeni de yine gösterişçi tavırları ve grup içinde sivrilmesine dayanmaktadır. Hastalanmış olan kızı Anna ile ilgilenmek istemesi, grupla birlikteliğine son noktayı koydu.

Solo kariyeri

Gabriel ilk solo albümlerine isim koymayı reddetmiş, sadece kendi adını vererek kapaklarda farklı temalar kullanmıştır. İlk albümünde yapımcı Bob Ezrin ile çalıştı ve ilk solo başarısı Solsbury Hill adlı parça ile geldi. O dönemde içe dönük bir yaşam tarzı edinen müzisyen şarkı sözlerine de bunu yansıtmıştır. Gitarist Robert Fripp’le beraber 1978 yılında ilk uzun çalarını çıkardı. Deneysel ve karanlık yapıdaki çalışma önemli bir başarı elde etmedi. 1980 senesinde Steve Lillywhiteile gelen çalışma ise beraberinde «Games Without Frontiers» ve «Biko» gibi hit parçalar getirdi. Gabriel bu çalışmalarında sıradışı kayıt teknikleri ve ses efektleri kullanmıştı. «Intruder» çalışması da Phil Collins’in de katkısıyla yepyeni bir davul kayıt tekniğiyle gerçekleştirildi; bateri takımında gelenekselleşmiş olan ziller de kullanılmadı. IV albümünde ise örneklenmiş ve yeniden düzenlenmiş seslerle alışıldık enstrumanları bir araya getirdi. «Shock the Monkey» hem tek başına hem de video klip olarak ses getirmiştir. Sahne performanslarında görsel zenginliği ve kurguyu ön plana çıkardı.

Zirve yılları : So, Passion, Us ve Up

Daha önce önemli adımlar atmasına rağmen Gabriel, zirvedeki popülaritesini 1986’da çıkardığı So albümüyle kazandı. Listelerde bir numaraya kadar yükselen Sledgehammer, Big Time ve Kate Bush ile düet yaptığı Don’t Give Up adlı parçası albümde yer alan parçalardan bazılarıdır. Sledgehammer 1987 yılında MTV Music Video Awards tarafından birkaç dalda ödüle layık görüldü. 1988’de dünya çapındaki Human Rights Now! (İnsan Hakları Şimdi!) turlarına önemli destek verdi.

Martin Scorsese’nin filmi The Last Temptation of Christ için 1989 yılında Passion albümünü hazırladı. Bu albümünü 1992 yılında çıkardığı Us takip etmiştir. Us’ın kayıtları sırasında ilk evliliğinin sona ermesi ve kızından uzaklaşması gibi zor bunalımları yaşıyordu. Come Talk To Me (Gel konuş benimle) adlı parçada kızına yakınlaşmak için olan çabasını dile getirdi, Sinead O’Connor vokalde ona eşlik etti.

Eylül 2002’de çıkardığı Up ile, 70’lerin sonlarında ona hakim olan karanlık atmosfere geri döndü. Ticari başarısı pek yüksek olmayan bu albümü kendi imkânlarıyla çıkardı.

Türk halk müziği sanatçısı Selda Bağcan, Gabriel’in desteklediği Womad Vakfı tarafından çıkarılan Dünya Dans ve Müzik Festivali albümünde bir şarkısıyla yer almıştır.

Real World

Real World Stüdyoları’nın kurucusudur. Stüdyonun amacı, yerel müzik yapan belirli sanatçıları desteklemek ve onların yaptığı müzikleri batı kültürüne tanıtmaktır. Yungchen Lhamo, Nusrat Fateh Ali Khan ve Youssou N’dour bu sanatçılardan bazılarıdır.

Son yıllarda sanatçı video oyunları üreten Cyan Worlds ve Ubisoft gibi şirketlerle de beraber çalışmakta, çıkardıkları oyunların ses tasarımlarında onlara destek olmaktadır.

Sanatçının en sevilen şarkılarından bir kaç örnekte eklemeden geçmeyelim.

http://video75.com/rZja_uabF5L/peter-ga ... bury-hill/

http://video75.com/RJioh5X7ZOZ/peter-ga ... eyes-live/

http://video75.com/lgEhZINip08/peter-ga ... alk-to-me/
insanlar hayal ettiği müddetce yaşar...
Kullanıcı avatarı
athena
Mesajlar: 4389
Kayıt: 19 Oca 2008, 15:07

Re: şarkı şarkıcı grup albüm yorumları buraya

Mesaj gönderen athena »

DİARY OF DREAMS

Resim

Diary of Dreams- Alman kokenli gothic/darkwave tarzini temel almis zaman zaman doom metal tarzina kayan calismalar yapmis bir gruptur.Grubun kurucusu Adrian Hates`dir. Diary of Dreams fikri ilk olarak 1989 yilinda ortaya cikmis- fakat ilk album 1994 yilinda "Cholymelan" adiyla piyasaya cikmistir. Ilk albumde Adrian`a gitaristi Alistair Kane eslik etmistir. Bu album piyasaya ciktigi zaman Adrian o siralar halen Alman gothic grubu olan Garden of Delight`ta vokal olarak yer almaktaydi- tabi daha sonra gruptan ayrildi. Diary of Dreams`in yaptiklari calismalarda orkestrasal calismalara piyano ezgilerini katmalari- Adrian`in mukemmel sarki sozlerini icten ve hissederek soylemesi grubun yukselisindeki en buyuk etkenlerdir.

Daha sonra 1996 yilinda piyasaya cikardiklari "End of Floweres" ile muzik kariyerlerine devam edan Adrian ve Alistair- 1997 yilinda "Bird Without Wings" albumu ile tum dunyaya seslerini duyurmayi basardilar. 1998 yilina geldigimizde ise gruba iki yeni soluk katildi. Bunlar Olaf Schaning ve Christian Berghoff`tu. Bu iki isim Diary of Dreams`in canli performanslarina buyuk bir guc katmis ve grup icin yeni dunyalar (fikirler) yaratarak bu grubu ne kadar ciddiye aldiklarini kanitlamislardir. Ve bu guc ile 1998`de "Psychoma" adli albumu piyasaya surmuslerdir ve bu album Diary of Dreams icin yeni bir dunyaya acilan kapi demekti. Cunku bu album ile birlikte grup Metropolis Records ile anlasmistir. Metropolis Records o yillarda Kuzey Amerika Kitasi`nin gothic ve indrustial tarzini elinde bulunduran en onemli plak sirketlerinden biriydi. 1999 yilinda yapilan bu antlasma ile piyasaya once "Cholymelan" 4 Bonus parca eklenerek yeniden piyasaya suruldu. Hemen arkasindan ayni sene icerisinde "Moments Of Bloom" albumu Diary of Dreams hayranlari ile bulusturuldu. 2000 yilinda grubun 6. albumu olan "One of 18 Angels" Metropolis Records tarafindan piyasaya suruldu.

2001`de "O` Brother Sleep" ve 2002`de ise "Amok" cikarildi. Bu iki albumde mini cd idi. 2002 yilinda "Freak Parfume"yi piyasaya suren Diary of Dreams daha olgun adimlar atmaya basladi. Ilk albumlerinden beri sure gelen enerji ve guc daha yaygin hale gelerek bu album ile birlikte- akilli bir bicimde melankolik ve siirsel ezgilerle birlestirildi. "Freak Parfume"- Diary of Dreams`in bugune kadar yaptigi en kapsamli ve genis kitlelere hitap eden tek albumdu. Grup- 2002`de "Panik Manifesto" (Mini Album)- 2003`te Dream Collector ve 2004`te ise "Giftraum (Mini Cd)adli albumleri piyasaya surdu. 2004 yilinda ise Diary of Dreams- cok ozel bir album piyasaya surdu. "Nigredo" ile grup- yaptigi muzigi inanilmaz derecede gelistirerek hayranlarina essiz bir tat sundu. Bu album eminimki bir cok dinleyicinin arsivinde degisilmezler arasinda yerini almistir. Diary of Dreams- 2005 yilinda hayranlarinin karsisina MenschFeind (Mini-Album) ile cikti. Bu aldumde Adrian ve arkadaslari melenkolizm ve karanlik temalarini bir araya getirerek farkli bir calisma yaptilar...

diary of dreams-colorblind

http://video75.com/pJ2UnB8SJKL/diary-of ... olorblind/

diary of dreams-flood of tears

http://video75.com/FM43jkcgWA4/diary-of ... -of-tears/

diary of dreams-oblivion

http://video75.com/DHPE9YQKAWp/diary-of ... -oblivion/
insanlar hayal ettiği müddetce yaşar...
Kullanıcı avatarı
athena
Mesajlar: 4389
Kayıt: 19 Oca 2008, 15:07

Re: şarkı şarkıcı grup albüm yorumları buraya

Mesaj gönderen athena »

LİSA GERARD

Resim

Güçlü sesiyle herkesi büyüleyen Lisa Gerrard Hem sinemayı hem müziği günü gününe takip edenler bir ayrıntıyı kaçırmamışlardır herhalde. Oscar adaylarından Al Pacino’nun başrolünde oynadığı “The Insider - Köstebek” ile şu sıralarda gösterimde olan “Gladyatör” filminin müziklerindeki ses. (Daha önce de “Baraka” filminde dikkat çekmişti.) Eğer “Dead Can Dance” grubunu sevenlerdenseniz salonda yankılanan sesi hemen tanımışsınızdır. Değilseniz bu sesi dinledikten sonra mutlaka kim olduğunu öğrenmek istemişsinizdir. Adı geçen filmlere ve Dead Can Dance grubuna ses veren sanatçının adı Lisa Gerrard.
Avustralyalı gizemli şarkıcı Lisa Gerrard müzik kariyerine deneysel ortaçağ-gotik müziği yapan ikili Dead Can Dance ile başladı. Grubun diğer elemanı müzisyen Brendan Perry idi. Aslında grup 1981 yılında Lisa Gerrard, Paul Erikson, Simon Monroe ve Brendan Perry’den oluşan bir dörtlü olarak kurulmuş, zamanla eleman sayısı ikiye - geçmişe tutkun artistik tarzıyla dikkat çeken Gerrard ile daha düz bir stile sahip Perry’ye - inmişti. İkili hepsi de övgü toplayan sekiz albüm çıkardı. Avrupa folk müziğini, özellikle ortaçağ ve rönesans dönemini pop ve world-beat esintileriyle harmanlayan müziklere imza attılar. Dead Can Dance, müziklerinde orkestra temeline ve insan sesine ağırlık verdi. Akustik parçalarında Yunan buzukisi, yang chin, darbuka, el çırpıması, Hint zilleri, tambur, tamburin ve kastanyetlerle zengin bir perkusyon yarattı. Tema olarak ise kayıp güzellikleri, pişmanlık ve üzüntüyü, ilham ve asaleti, insanoğlunun varoluşuna bir anlam kazandırma çabasını işlediler.
1995’te Gerrard ilk solo albümünü yayınladı. “The Mirror Pool” adını taşıyan albüm, Dead Can Dance’in çizgisine çok yakındı. Gerrard albümüne özellikle bu ismi verdiğini, çünkü “müziğin yapısının yansımalara izin verdiğini” dile getiriyor. 1996 tarihli “Spiritchaser” albümü için yeniden biraraya gelen ikili, bir dünya turnesine de çıktı. Gerrard’ın ikinci solo çalışması “Duality” 1998 yılında yayınlandı. Gerek grup gerekse solo çalışmalarının yanısıra Gerrard, bir gotik müzik grubu olan “The Mortal Coil”de de vokal yeteneklerini sergiledi. Sanatçının müzik dışındaki etkinlikleri arasında bir de resimli çocuk kitabı bulunuyor.
İsmen olmasa da Lisa Gerrard’ın sesine ve müziğine aşina olan çok kişi var. Geçtiğimiz aylarda sinemalarımızda da gösterilen Al Pacino ve Russell Crowe’lu “The Insider-Köstebek” filminin müziklerinde tam 10 Gerrard parçası yer alıyor. Yine sinemaseverlerin yoğun ilgisine mazhar olan “Gladyatör”ün soundtrackinde de Gerrard imzası var.
Şimdi Lisa Gerrard hayranları sanatçının yeni çalışmalarını heyecanla bekliyor desek abartı olmaz her halde.

lisa gerrard-sea whisperers

http://video75.com/ZqJVGRdT9UR/lisa-ger ... -sea-whis/

lisa gerrard-schindler's list

http://video75.com/ZqJVGRdT9UR/lisa-ger ... -sea-whis/

lisa gerrad-gladiatör now we are free

http://video75.com/ZqJVGRdT9UR/lisa-ger ... -sea-whis/
insanlar hayal ettiği müddetce yaşar...
Cevapla