Özgüvenimiz var mi?

Sosyal fobi ve psikoloji üzerine makaleler..(Lütfen yazının kaynağını belirtiniz)
Cevapla
user
Mesajlar: 184
Kayıt: 29 Haz 2006, 12:59

Özgüvenimiz var mi?

Mesaj gönderen user »

İnsanları, özgüven açısından üçe ayırabiliriz: Özgüveni düşük ya da hiç olmayanlar; özgüveni ortalama olanlar; özgüveni çok yüksek olanlar. Özgüven düşüklüğüne ne yol açıyor? Aslında hepimiz dünyaya eşit bireyler olarak geliyoruz. Bazılarımız müzik ya da resim gibi özel alanlarda doğuştan yetenekli olabilir. Ancak özgüven sonradan öğrenilen veya kaybedilen bir özellik. Herhangi bir bebek ya da çocuk çevresini tanıma, kurcalama, harekete geçme konusunda istekli ve arzuludur. Ancak bazı bebekler ve çocuklar; bir yaşlarından itibaren çevresindekileri tanıma ve kurcalama bakımından daha özgür davranırken; bazıları davranmaz. Bunun nedeni çocuk değil, çocuğu yetiştirenlerin tavrıdır.

Şimdi üç çocuk hayal edelim. Üçü de zekâları ortalama ve sıradan çocuklar. Birinci çocuğun her yaptığına kızılıyor; sürekli hatalı olduğu vurgulanıyor; sürekli olarak eleştiriliyor ve kendisine kötü sıfatlarla hitap ediliyor. Çocuğa ‘otur, yerinden kalkma’ deniyor. İkinci çocuğun yaptıklarının çoğuna kızılıyor, sık sık hatalı olduğu vurgulanıyor; sıklıkla eleştiriliyor ve kendisine bazen iyi bazen de kötü sıfatlarla hitap ediliyor. Çocuğa odaklanılmıyor; ama çocuğun da hareketlerinin kısıtlanması eğilimi hakim. Üçüncü çocuğun yaptıkları konusunda ince ayrımla yaklaşılıyor ve çocuğun hatalı davranışları nazikçe belirtiliyor. Çocuk sürekli olarak olumlu yönden eleştiriliyor. Kendisine sık sık olumlu sıfatlarla hitap ediliyor. Çocuk yeni deneyimler için cesaretlendiriliyor. Bu üç çocuk büyüyor. Birinci çocuk okulda güçlükle başarılı oluyor. Zor arkadaşlık kuruyor. Kendini ifade etmekte zorlanıyor. Karşı cinsle konuşmakta zorlanıyor. Daha zor öğreniyor. Kolej ve üniversite sınavlarında başarısız oluyor. İkinci çocuk okulda ortalama başarı elde ediyor. Çok sayıda olmasa da arkadaş edinebiliyor. Çekingen değilse de sosyal girişken olarak tanımlamaz. Kolej sınavlarını kazanamıyor ama üniversite sınavını kazanıyor. Üçüncü çocuk okulda bazı derslerde çok başarılı; birçoğunda da başarılı. Popüler ve çok arkadaşı olan bir çocuk. Sosyal girişken ve kendini her ortamda ifade ediyor. Görevlere talip oluyor. İrili ufaklı başarıları var. Kolej ve üniversite sınavlarını kazanacağını düşünüyor ve kazanıyor.

Başlangıçta eşit olan bu üç çocuğun, ilerleyen dönemde eşit olmadığını düşünebilirsiniz. Aslında kapasite olarak eşitliklerini korumaktadırlar. Kendilerine olan özgüvenlerine ilişkin farkları, kendilerinden değil, onlara diğer insanların davranışlarından kaynaklanıyor. İnsanların bize olumsuz sözler söylemesi ve olumsuz davranışlarda bulunması aslında bizim değerimizi azaltmaz.

Bu anlamda özgüveni hiç olmayan insanların ana sorunu, kendilerine güvenemeyecek insan olmaları değil, kendilerine güvenebileceklerine inanmamalarıdır. Bu inancı, kendi kendilerine değiştirmeleri sorunu çözecektir. Ancak bunu yapamayacak olurlarsa özgüveni yüksek üçüncü çocuğun formülü işe yarayabilir.

Üçüncü çocuğun kendine olan güveninin artması, başlangıçtan itibaren irili ufaklı projelerde başarı elde etmesi ve deneyim kazanmasıdır. Küçük projelerde elde edilen başarılar, büyük projelere başlamak için cesaret vermektedir. Ayrıca bu başarılar, çevremizdeki insanların yorumlarını önemsiz hale getirmekte ya da yorumları olumluya dönüştürmektedir. Kişi kaç yaşında olursa olsun, özgüveni hangi seviyede olursa olsun, mevcut özgüvenin izin verdiği bir denemeye cesaret etmek; onda başarı kazanmak, özgüven seviyesini yükseltecektir.

Yazan : M.A
Kullanıcı avatarı
beyaban85
Mesajlar: 459
Kayıt: 11 Eki 2008, 16:30

Mesaj gönderen beyaban85 »

güzel paylaşım teşk.ancak birincitip dediğin öğrencilerde üniversiteyi kazanıp okuyabiliyor.forumdaki birçok üniversite okuyor yada mezun.hatta bu öğrenciler çoğunlukla derste çok başarılı ancak sosyal hayatları bir muamma,bu işin içinden çıkamıyorlar.bu dakısır bir döngüye sebep oluyor.sosyal yönden başarısız olan birey kendini derslere verip öyle tatmin oluyor,aynı zamanda kendini derslere veren birey sosyal hyattan dahada uzaklaşmış oluyor...
selamsız

Mesaj gönderen selamsız »

üniversiteyi kazanmak çocuk oyuncağı. benim bildiğim üniversite kazanamayan yani barajı bile geçemeyen insanlar aşırı sosyal insanlar. ama sorun şu ki üniversite kazanmak marifet değil. marifet olan istediğin bölümü kazanmak, puanına göre tercih yapmak zorunda kalmamak.
ben birinci çocuğa uyuyorum. benden küçük iki erkek kardeşim var. onlar da kısmen sırayla ikinci ve üçüncü çocuklara uyuyorlar. bazen kendimi deneme tahtası gibi hissettiğim oluyor bu yüzden. bir önceki çocukta tecrübe geliştirip bir sonrakine daha esnek davrandılar.

ortanca kardeşimin, ikinci çocuktan farkı: kolej sınavlarını ve üniversite sınavlarını ortalamanın üzerinde kazandı ve tam da istediği yerlere gitti.
küçüğün de üçüncüden farkı: gerçekten çok sosyaldi. başarısı hep vasattı, sanırım benim başarısızlığımı örnek almak ona daha kolay geldi. anadolu lisesinde başta tam gaz devam ederken birden ikinci senesinde birinci çocukla ikinci çocuğun bazı özelliklerini göstermeye başladı. üniversitede istedeği tercih ettiği yere giremedi.

sanırım buradaki farklarda çocukların özdeş olmamasından ileri geliyor. her biri kardeş
user
Mesajlar: 184
Kayıt: 29 Haz 2006, 12:59

Mesaj gönderen user »

selamsız yazdı:üniversiteyi kazanmak çocuk oyuncağı. benim bildiğim üniversite kazanamayan yani barajı bile geçemeyen insanlar aşırı sosyal insanlar. ama sorun şu ki üniversite kazanmak marifet değil. marifet olan istediğin bölümü kazanmak, puanına göre tercih yapmak zorunda kalmamak.
ben birinci çocuğa uyuyorum. benden küçük iki erkek kardeşim var. onlar da kısmen sırayla ikinci ve üçüncü çocuklara uyuyorlar. bazen kendimi deneme tahtası gibi hissettiğim oluyor bu yüzden. bir önceki çocukta tecrübe geliştirip bir sonrakine daha esnek davrandılar.

ortanca kardeşimin, ikinci çocuktan farkı: kolej sınavlarını ve üniversite sınavlarını ortalamanın üzerinde kazandı ve tam da istediği yerlere gitti.
küçüğün de üçüncüden farkı: gerçekten çok sosyaldi. başarısı hep vasattı, sanırım benim başarısızlığımı örnek almak ona daha kolay geldi. anadolu lisesinde başta tam gaz devam ederken birden ikinci senesinde birinci çocukla ikinci çocuğun bazı özelliklerini göstermeye başladı. üniversitede istedeği tercih ettiği yere giremedi.

sanırım buradaki farklarda çocukların özdeş olmamasından ileri geliyor. her biri kardeş


sana katilmiyorum selamsiz. Ben üniversite ögrencisiyim ve sf, obsesif sorunlarim yüzünden malesef hic ama hic basarili degilim :cry: keske dedigin gibi cocuk oyuncagi olsaydi.. Bi kere bazi dersler grup calismasi gerektiriyo, illaki insanlarla iletisimin güclü olmali, yalniz ders calismak bisey kazandirmiyor, cünkü takildigim mesela cok konu oluyor sonra bunlari cözecem diye saatlerce ugrasiyorsun, bu da zaman kaybi. Obsesifler de özellikle takinti yaptiklari seyler bütün gününü aliyor bende oldugu gibi :cry:
Arkadas dedigin insanlar da sende sfyi farkettikleri an, ( ne oldugunu bilmeselerde) hemen davranislari degisiyor, ihtiyacin olur ararsin ama bi sekilde bahane bulup yaninda olmazlar, ama kendilerinin isi düserse ilk aranan insan sen olursun, cünkü biliyorlar reddedemiyecegini. Bu durumlari malesef cok yasadim :cry: insanlar kimi nasil kullanicagini gayet iyi biliyorlar. Özetle demek isterim ki, sfli ister üniversiteli olsun, ister normal is sahibi olsun, hic bir zaman gercek anlamda basarili olamazlar. Sürekli ezilen, dislanan ve kullanilan sfliler, bu böyle biline!!
Kullanıcı avatarı
kaşif
Mesajlar: 2064
Kayıt: 03 Oca 2006, 00:00

Mesaj gönderen kaşif »

çok güzel tespitler, çocuklar sınavlar başarısızlıklar gayet iyi özetlemiş işi
Cevapla