Bir Maskeli Balo Devresi:Flört

Sosyal fobi ve psikoloji üzerine makaleler..(Lütfen yazının kaynağını belirtiniz)
Cevapla
PaSSiVe AgGReSSiVe

Bir Maskeli Balo Devresi:Flört

Mesaj gönderen PaSSiVe AgGReSSiVe »

İki cinsin evlenmeden önce, birbirlerini daha yakından tanımak için buluşması, gezip tozması safhasına “flört” dendiğini duymuşuzdur.
Bu tarif üzerinde düşünmeye “tanımak” kelimesinden başlarsak…
Bir insanın kendisini tanıması bile neredeyse imkânsıdır. Biz bize olduğumuz, bütün eksiğimizi, kusurumuzu, sırrımızı bildiğimiz hâlde, bazen bir hareket yaparız veya bir söz söyleriz de kendimizi yeterince tanıyamadığımızı fark ederiz:
“-Ya, bunu ben mi yaptım?!” deriz.
Gerçekten insan, bir sırlar yumağıdır. Kendi kendimizi çözmek bile bu kadar zor, hatta imkânsızken nasıl olur da “karşı cins”ten birini, hem de “kısa bir zamanda” ve “lâyıkıyla” tanıyabiliriz?!
Bu, neredeyse imkânsızdır. Çünkü “kadın” da, “erkek” de bambaşka özelliklerle yaratılmıştır. İkisinin ortak yönleri olduğu gibi, birbirinden farklı yönleri de çoktur. Hatta nice evli çiftler vardır ki, yıllarca birbirlerini anlamaya, çözmeye çalışmaktadırlar.
Bu kadar kısa zaman içinde tarafların birbirini tanımasını engelleyen en mühim faktörlerden birisi de, iki tarafın da kendilerini “olduğundan farklı” göstermeye azamî gayret sarf etmesidir.
Psikolojik bir gerçektir ki, herkes kendisindeki eksiklik ve hatanın başka insanlar tarafından fark edilmemesine çalışır. Bu yüzden çeşitli maskeleme yolları ile savunma mekanizmaları geliştirir. İşte flört döneminde gençler de, kendilerini “olduğundan daha zengin, daha güzel, daha başarılı, daha sempatik…” göstermek için ellerinden geleni yaparlar. Ama “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” hesâbı, gerçek er veya geç ortaya çıkar.
Kendisini ve âilesini, olduğundan daha zengin göstermeye çalışan genç, ölçüsüz, hatta hovardaca para savurarak gerektiğinden fazla açılır. Nihayet maddî sınırlarına gelir dayanır. Bu da onun da, ilişkinin sonunu hazırlar.
Yine bunun gibi başka eksik ve hatalarını gizlerken de bir vesileyle gerçek yüzü ortaya çıkar. Ve yalanlar üzerine kurulmuş, sahte saadet çatırdamaya başlar.
Bu sebepledir ki, “flört” veya “sevgililik” dönemlerinden sonra birbiriyle evlenen çiftler, nikâhın ertesinde birbirini tanıyamazlar. O nâzik, anlayışlı, olgun, kibar erkek; yerini kaba-saba ve kırıcı bir tipe bırakmıştır. Aynı şekilde güzel, bakımlı, alımlı kız gitmiş, çirkin, geçimsiz, huysuz bir kız gelmiştir. İnsanlar, flört dönemlerinde ne kadar çok maske ve yalanın ardına saklanmışlarsa, hayal kırıklıkları da o kadar yıkıcı ve derin olur. Son zamanlarda evliliğin hemen ilk yıllarındaki boşanmaların artışında bu faktörlerin önemli bir yeri vardır. Çünkü evlilik, yalanlar üzerine yürüyemeyecek kadar ciddî bir müessesedir. Evliliğin devamını temin eden en mühim hususlar, güven ve doğruluktur. Fakat maalesef flört dönemi ve devamında gelen nikâhla bu ikisinin de büyük oranda zedelendiği görülmektedir.
Flört döneminin, gençler üzerindeki en büyük yıkımlarından birisi de ruh dünyalarında bıraktığı “acı tecrübeler”dir. Okuması, hayatını sağlam temeller üzerine kurması gereken bir devirde “karşı cinsten arkadaş bulma” kaygısına düşen gençler, çoğu “uzun süreli olmayan” ilişkilerle avunurlar. Erkekler, bir çiçekten diğerine konan arı misâli, yaptıklarıyla “övünürken”, bu ilişkilerden mağdur duruma düşen kız ve âilesi “dövünmekle” meşguldür.
Doğrusu, ne erkeğin övünmeye, ne de kızın dövünmeye hakkı yoktur. Çünkü erkek övünülecek bir şey yapmamış, kendi yakın akrabalarına yapılmasından kesinlikle hoşlanmayacağı söz, hareket ve tavırları, hiç tanımadığı bir kıza revâ görmüştür. Onun ruhunda ve hayatında meydana getirdiği yıkım ve bunun ileride oluşturacağı sıkıntılar, öyle pek “övünülecek” işler değildir. Daha ötesinde kızın ağabey, baba ve benzeri yakınlarının olaya müdahalesi de işi çığırından çıkarmaktadır.
Kızların da “dövünme” hakları yoktur. Çünkü bu duruma düşmeyi, bilerek veya bilmeyerek kendileri istemişlerdir. Aslında toplum, arkadaş çevresi ve medya eliyle gerçekleştirilen “baskın kültür”, genç kızı, bu buhranın içine acımasızca sürüklemiştir. Genç kızın önünde, artık iki yol vardır. Olan biteni “sîneye çekerek” kabuğuna çekilmek veya bunu bir yol hâline getirerek “erkeklerden intikam almak”!.. Her iki şekil de tasvib edilir şeyler değildir.
O yüzden gençleri bu konuda, daha yolun başındayken ikaz etmeli, “geçici sevdâların kalıcı zararları”na dikkat çekmelidir. Büyüklere, anne-babaya, ağabey ve ablalara düşen bu görev, ihmal edilemez ve ertelenemez.
En sağlıklı evlilik yolu ise, âcizâne kanaatimizce, iki tarafı yakînen bilip tanıyan, eksik, hata, noksan ve faziletlerini bilen kimselerin aracı olmasıdır. Elbette bu vasıtalı nikâhta da eşler birbiriyle görüşüp konuşma fırsatı bulacak ve bu görüşmelerde meydana gelen kanaatle bu işe “tamam” veya “devam” diyeceklerdir. Ancak şüphesiz bu görüşmenin öncesinde, kişilerin fizikî güzelliklerinden çok, evlilik hayatı boyunca gerekli olan bilgi, kültür, ahlâk, kabiliyet gibi meziyetleri değerlendirmeye tâbî tutulacak ve çiftin birbirine “küfüv: denk” olması gözetilecektir.
Şunu da belirtmekte fayda vardır: Bu tür evliliklerde de her zaman yüzde yüz isâbet mümkün değildir. Ahlâkı, üstün vasıfları ve rûhî meziyetleriyle üstün olan “iki iyi insan” birbiriyle her zaman “âhenkli bir evlilik” hayatı yürütemeyebilir. Her iki tarafın şahsen “iyi” olması, birbirleriyle de “iyi” geçinecekleri mânâsına gelmez. Bu durumda da çiftlere düşen, “Allah rızâsını gözeterek”, birbiriyle “Allah için iyi olmaları” veya yine “Allah için” birbirinden vakitlice ayrılmalarıdır.
Son söz olarak, evlilik bir baht işidir. Ancak evlilikte insan, biraz da bahtını kendisi hazırlar. Gözünü kapatarak rastgele manavdan meyve almayan bir insanın, hayatı birlikte geçireceği kimseyi de her yönü ile incelemesi şarttır. Bu incelemede bir sivilcenin yok edebileceği güzellik ile bir kibritin mahvedebileceği servetin dışında, bir hayat boyu devam edecek şahsiyet, karakter ve ahlâkî faziletler ile dindarlığın ehemmiyetini ifadeye gerek yok, herhâlde…

Fatma Nur Cihan
Kullanıcı avatarı
BiR UMUT VAR
Mesajlar: 2312
Kayıt: 23 Ara 2006, 15:08
Konum: kendini unuttuğu yerden

Mesaj gönderen BiR UMUT VAR »

yanlış hatırlamıyorsam şöyle bir hadis-i şerif var''siz iffetli olursanız mahramlerinizde iffetli olur''...(evkema kal)...herşeyin sanallaştığı ve sahteleştiği bir dünyada gerçek sevgiyi bulmak çok zor...bu ülkede kadın olsun erkek olsun çok samimi içten durüst insanlarda var..allah onlarla beraber eylesin inş...
BİR UMUTLA BAŞLAR HERŞEY...
devrim_
Mesajlar: 983
Kayıt: 29 Kas 2007, 22:46
Konum: uz bu değil.

Re: Bir Maskeli Balo Devresi:Flört

Mesaj gönderen devrim_ »

PaSSiVe AgGReSSiVe yazdı:İki cinsin evlenmeden önce, birbirlerini daha yakından tanımak için buluşması, gezip tozması safhasına “flört” dendiğini duymuşuzdur.
Bu tarif üzerinde düşünmeye “tanımak” kelimesinden başlarsak…
Bir insanın kendisini tanıması bile neredeyse imkânsıdır. Biz bize olduğumuz, bütün eksiğimizi, kusurumuzu, sırrımızı bildiğimiz hâlde, bazen bir hareket yaparız veya bir söz söyleriz de kendimizi yeterince tanıyamadığımızı fark ederiz:
“-Ya, bunu ben mi yaptım?!” deriz.
Gerçekten insan, bir sırlar yumağıdır. Kendi kendimizi çözmek bile bu kadar zor, hatta imkânsızken nasıl olur da “karşı cins”ten birini, hem de “kısa bir zamanda” ve “lâyıkıyla” tanıyabiliriz?!
Bu, neredeyse imkânsızdır. Çünkü “kadın” da, “erkek” de bambaşka özelliklerle yaratılmıştır. İkisinin ortak yönleri olduğu gibi, birbirinden farklı yönleri de çoktur. Hatta nice evli çiftler vardır ki, yıllarca birbirlerini anlamaya, çözmeye çalışmaktadırlar.
Bu kadar kısa zaman içinde tarafların birbirini tanımasını engelleyen en mühim faktörlerden birisi de, iki tarafın da kendilerini “olduğundan farklı” göstermeye azamî gayret sarf etmesidir.
Psikolojik bir gerçektir ki, herkes kendisindeki eksiklik ve hatanın başka insanlar tarafından fark edilmemesine çalışır. Bu yüzden çeşitli maskeleme yolları ile savunma mekanizmaları geliştirir. İşte flört döneminde gençler de, kendilerini “olduğundan daha zengin, daha güzel, daha başarılı, daha sempatik…” göstermek için ellerinden geleni yaparlar. Ama “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” hesâbı, gerçek er veya geç ortaya çıkar.
Kendisini ve âilesini, olduğundan daha zengin göstermeye çalışan genç, ölçüsüz, hatta hovardaca para savurarak gerektiğinden fazla açılır. Nihayet maddî sınırlarına gelir dayanır. Bu da onun da, ilişkinin sonunu hazırlar.
Yine bunun gibi başka eksik ve hatalarını gizlerken de bir vesileyle gerçek yüzü ortaya çıkar. Ve yalanlar üzerine kurulmuş, sahte saadet çatırdamaya başlar.
Bu sebepledir ki, “flört” veya “sevgililik” dönemlerinden sonra birbiriyle evlenen çiftler, nikâhın ertesinde birbirini tanıyamazlar. O nâzik, anlayışlı, olgun, kibar erkek; yerini kaba-saba ve kırıcı bir tipe bırakmıştır. Aynı şekilde güzel, bakımlı, alımlı kız gitmiş, çirkin, geçimsiz, huysuz bir kız gelmiştir. İnsanlar, flört dönemlerinde ne kadar çok maske ve yalanın ardına saklanmışlarsa, hayal kırıklıkları da o kadar yıkıcı ve derin olur. Son zamanlarda evliliğin hemen ilk yıllarındaki boşanmaların artışında bu faktörlerin önemli bir yeri vardır. Çünkü evlilik, yalanlar üzerine yürüyemeyecek kadar ciddî bir müessesedir. Evliliğin devamını temin eden en mühim hususlar, güven ve doğruluktur. Fakat maalesef flört dönemi ve devamında gelen nikâhla bu ikisinin de büyük oranda zedelendiği görülmektedir.
Flört döneminin, gençler üzerindeki en büyük yıkımlarından birisi de ruh dünyalarında bıraktığı “acı tecrübeler”dir. Okuması, hayatını sağlam temeller üzerine kurması gereken bir devirde “karşı cinsten arkadaş bulma” kaygısına düşen gençler, çoğu “uzun süreli olmayan” ilişkilerle avunurlar. Erkekler, bir çiçekten diğerine konan arı misâli, yaptıklarıyla “övünürken”, bu ilişkilerden mağdur duruma düşen kız ve âilesi “dövünmekle” meşguldür.
Doğrusu, ne erkeğin övünmeye, ne de kızın dövünmeye hakkı yoktur. Çünkü erkek övünülecek bir şey yapmamış, kendi yakın akrabalarına yapılmasından kesinlikle hoşlanmayacağı söz, hareket ve tavırları, hiç tanımadığı bir kıza revâ görmüştür. Onun ruhunda ve hayatında meydana getirdiği yıkım ve bunun ileride oluşturacağı sıkıntılar, öyle pek “övünülecek” işler değildir. Daha ötesinde kızın ağabey, baba ve benzeri yakınlarının olaya müdahalesi de işi çığırından çıkarmaktadır.
Kızların da “dövünme” hakları yoktur. Çünkü bu duruma düşmeyi, bilerek veya bilmeyerek kendileri istemişlerdir. Aslında toplum, arkadaş çevresi ve medya eliyle gerçekleştirilen “baskın kültür”, genç kızı, bu buhranın içine acımasızca sürüklemiştir. Genç kızın önünde, artık iki yol vardır. Olan biteni “sîneye çekerek” kabuğuna çekilmek veya bunu bir yol hâline getirerek “erkeklerden intikam almak”!.. Her iki şekil de tasvib edilir şeyler değildir.
O yüzden gençleri bu konuda, daha yolun başındayken ikaz etmeli, “geçici sevdâların kalıcı zararları”na dikkat çekmelidir. Büyüklere, anne-babaya, ağabey ve ablalara düşen bu görev, ihmal edilemez ve ertelenemez.
En sağlıklı evlilik yolu ise, âcizâne kanaatimizce, iki tarafı yakînen bilip tanıyan, eksik, hata, noksan ve faziletlerini bilen kimselerin aracı olmasıdır. Elbette bu vasıtalı nikâhta da eşler birbiriyle görüşüp konuşma fırsatı bulacak ve bu görüşmelerde meydana gelen kanaatle bu işe “tamam” veya “devam” diyeceklerdir. Ancak şüphesiz bu görüşmenin öncesinde, kişilerin fizikî güzelliklerinden çok, evlilik hayatı boyunca gerekli olan bilgi, kültür, ahlâk, kabiliyet gibi meziyetleri değerlendirmeye tâbî tutulacak ve çiftin birbirine “küfüv: denk” olması gözetilecektir.
Şunu da belirtmekte fayda vardır: Bu tür evliliklerde de her zaman yüzde yüz isâbet mümkün değildir. Ahlâkı, üstün vasıfları ve rûhî meziyetleriyle üstün olan “iki iyi insan” birbiriyle her zaman “âhenkli bir evlilik” hayatı yürütemeyebilir. Her iki tarafın şahsen “iyi” olması, birbirleriyle de “iyi” geçinecekleri mânâsına gelmez. Bu durumda da çiftlere düşen, “Allah rızâsını gözeterek”, birbiriyle “Allah için iyi olmaları” veya yine “Allah için” birbirinden vakitlice ayrılmalarıdır.
Son söz olarak, evlilik bir baht işidir. Ancak evlilikte insan, biraz da bahtını kendisi hazırlar. Gözünü kapatarak rastgele manavdan meyve almayan bir insanın, hayatı birlikte geçireceği kimseyi de her yönü ile incelemesi şarttır. Bu incelemede bir sivilcenin yok edebileceği güzellik ile bir kibritin mahvedebileceği servetin dışında, bir hayat boyu devam edecek şahsiyet, karakter ve ahlâkî faziletler ile dindarlığın ehemmiyetini ifadeye gerek yok, herhâlde…

Fatma Nur Cihan
Okudum.. kimi noktalara katılıyorum evet evlilik çocuk oyuncağı değildir ve kendi akrabalarına yapılmasını istemediği şeyi yapmamalıdır. bu noktalara kadar tamam..
ama..
Sosyoloji ve Psiklojiyi iyi bilirim,bu açılardan bakıldığında; yazıda flört döneminin çiftlere yaptığı-sözde-'olumsuz' etkiden bahsedilmiş. bunun için bir araştırma yapılmış mı bilmiyorum ama burada tümevarım ile flört edenlerin güya kötü bir şey yaptıkları vurgulanmak istenmiş. ancak yazı içerisinde bahsedilen olaylar istisnai durumlardır ve bu durumların bende karşısındayım.

Flörtte insanların kendilerini olduğu gibi değilde daha abartarak yansıttıkları vurgulanmış.. diyelim ki bu zihniyette birisi görücü usuluyle yahut flört etmeden evlendi ? ne olur kişiliği değişir mi ? halbuki dürüst insan flörtte neyse evlilikte de odur. eğerki flört dönemi mutlu geçerse ve çiftler birbirlerini tanıdıkları kanaatine varırlarsa evlilik gerçekleşir.

Flört etmenin,insanların birbirlerini tanımaya çalışmanın neresi kötü ve gayri ahlaki ? flört dönemini değil de halen yurdumuzda uygulanan ve cahiliye döneminden kalma,beşik kertmeliğin,berdelin,mut'a nikahının ahlaki yönlerini tartışalım.. oradan da görücü usulünün sonuçlarına geçelim. zaten yazıda yazar kendi zihniyetinin ürününüde yazının sonuna eklemiş ve görücü usulünü yumuşak bir dille savunmuş.

yani bir iki küçük nokta dışında bu yazıya katılmıyorum. flört etmek(belirli sınırlarda durulduğu ve evliliğe yönelik olduğu takdirde)hiçte derin yaralar falan açmaz. ancak kızların ve erkeklerin aynı sınıflarda eğitim görmesini hazmedemeyecek kadar sığ olanlar bunu anlayamaz.
Karanlıktan korkan bir çocuğu elbet hoşgörebiliriz. yaşamdaki asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.
Kullanıcı avatarı
candy
Mesajlar: 1192
Kayıt: 02 Eki 2006, 21:53
Konum: İstanbul

Mesaj gönderen candy »

ilginç, bu devirde hala görücü usulünün ateşli savunucuları var demek. birbirini tanımadan ailelerin karar verdiği bir evlenme şeklinin nesi güzel acaba? sanırım ispatlanmaya çalışılan şey flört ederek evlenenlerin gerektiğinde boşanmaya karar verebilmesi fakat görücü usulünün toplum baskısı sonucu ite kaka, mutsuz aile bireyleri ve ailesinden sevgi görmeyen çocuklarla devam ettirilmeye çalışılması sonucu aile birliğinin(!) bozulmamış olması.
tanrının insan olması, insanın mutluluğu sonsuzlukta araması gerektiğini değil, cennetini yeryüzünde kurması gerektiğini gösterir ancak.
devrim_
Mesajlar: 983
Kayıt: 29 Kas 2007, 22:46
Konum: uz bu değil.

Mesaj gönderen devrim_ »

candy yazdı:ilginç, bu devirde hala görücü usulünün ateşli savunucuları var demek. birbirini tanımadan ailelerin karar verdiği bir evlenme şeklinin nesi güzel acaba? sanırım ispatlanmaya çalışılan şey flört ederek evlenenlerin gerektiğinde boşanmaya karar verebilmesi fakat görücü usulünün toplum baskısı sonucu ite kaka, mutsuz aile bireyleri ve ailesinden sevgi görmeyen çocuklarla devam ettirilmeye çalışılması sonucu aile birliğinin(!) bozulmamış olması.
Maalesef zihniyet meselesi bu.. niye geri kaldık soruna verilebilecek cevaplardan bir taneside bu. daha çok var..
Karanlıktan korkan bir çocuğu elbet hoşgörebiliriz. yaşamdaki asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.
paint it black

Mesaj gönderen paint it black »

yaktım gemilerimi dönüş yok artık geri
tak etti canıma bu maskeli balo
bu maskeli balo ve onun sahte yuzleri
Kullanıcı avatarı
jack nicholson
Mesajlar: 3488
Kayıt: 17 Eyl 2005, 00:30
Konum: 34

Mesaj gönderen jack nicholson »

Şarkının geri kalan kısmıda böyle..


yaredir sinede eski sevgili
ne yapsan kolay unutulmaz
ağlama geçmişe, yaşadık bitti
anılar bizi yalnız bırakmaz
yalnızız yine de
Aryık yalnız değilim :)
kyle35
Mesajlar: 509
Kayıt: 29 May 2008, 09:10

Mesaj gönderen kyle35 »

yeni türkü zamanında çok güzel şarkılar yapmış ;)
yazı hakkında yorum yapmam gerekirse devrimin belirttiği gibi bazı istisnalar üzerinden genellemeler yapmış.ben kendimi düşünüyorum da asla rol yapamam mümkün değil yeteneksizim ;)
yazarın bir yanılgısıda flört ya da görücü usülünün insanların tercihi olduğu yanılgısı.nasıl eskiden insanların flört etmeye gücü ve ortamı yoksa bugünde çoğu insan istese de görücü usülü yoluyla evlenemez.ayrıca kendide sonunda başkaları tanıştırsın falan diyor.eğer o tanıştıranlar eski eş değilse insanlar onlara da rol yapmışlardır nerden bilebilirlerki iyi eş olacaklarını.
bir de bir kız flört edip ayrıldıysa kızın zarar göreceği erkeğin övündüğü görüşü var.eğer bir kız maddi olarak güçlüyse ya da işi varsa veya kendine destek olan ailesi varsa neden bir ilişki bittiği zaman zarar görmüş olsunki.nedir yani bu elalem ne der görüşü.ha eğer bu kız kirlendi onla evlenilmez diye düşünen erkekler var falan diye düşünülüyorsa zaten o erkekten hayır gelmez elenmiş olur cahil insanlar daha iyi(ki aynı şeyi ablam boşandıktan sonra ona da söyledim ana bacı muhabbeti yapacaklara şimdiden duyurulur)

işin en acısı bu görüşler islami görüş altında sunulsa da esasen hiristiyan inancının yansımasıdır.gerçek hiristiyanlar asla boşanmazlar boşanana iyi gözle bakmazlar.islamiyet ilk çıktığı zamanlar papa öncülüğünde hiristiyanlar bu müslümanlar ahlaksız boşanma yasak değil şeklinde propaganda yapmışlardır.

çok uzattım bitireyim :P tvde mehmet barlas söylemişti binlerce yıl önce eski yunanda bir fikir adamı da şimdiki gençler ahlaksız ah nerde eski düzen eskiden her şey iydi vb diye kitap yazmış ;) sonuçta insanlık gerilemez su yolunu bulur diyor herkese genellemeden dogmadan ön yargıdan uzak aydınlık günler diliyorum sevgili sfli dostlar.
Cevapla