SOSYAL FOBİ HAKKINDA HARIKA BIR YAZI !!!

Sosyal fobi ve psikoloji üzerine makaleler..(Lütfen yazının kaynağını belirtiniz)
Cevapla
Kullanıcı avatarı
NoShyness
Mesajlar: 154
Kayıt: 20 Kas 2005, 02:28
Konum: İSTANBUL

SOSYAL FOBİ HAKKINDA HARIKA BIR YAZI !!!

Mesaj gönderen NoShyness »

Sosyal Fobiyi yok etmek için ne yapmalı
Çaresizseniz çare sizsiniz."
Anonim

Öncelikle şunu kabullenmekle başlamanızı öneririm: Bu problemi aktif olarak siz çözeceksiniz. Eğer hiçbir girişimde bulunmaz ve kabuk tutmuş bir yaranın iyileşmesini beklercesine SFnin kendiliğinden sizi terk etmesini beklerseniz bu bekleyiş ömrünüzün sonuna kadar sürebilir. Günün birinde bir kurtarıcının gelip büyülü değneğiyle omzunuza dokunarak sizi bambaşka bir insana dönüştürüvermesi de ne yazık ki gerçekleşme ihtimali çok düşük bir hayaldir. Diyeceğim o ki çözüm sizdedir. Bu problem siz isterseniz, inanırsanız ve çaba gösterirseniz çözülür. Siz çözümün yalnızca nesnesi değil, aynı zamanda öznesi olacaksınız. Öyleyse "içinizdeki devi uyandırıp" yola koyulun ve "kendi omzunuza tırmanın. Başka nasıl yükselebilirsiniz ki?.."

İstemek çözümün doğal bir parçası ve olmazsa olmaz bir koşuludur. SFyi yenmeyi ne kadar fazla isterseniz onun üzerine cesaretle gidebilmek için o kadar fazla güç bulursunuz kendinizde. SFsiz bir yaşama kavuşmayı gerçekten de çok istiyorsanız, sanki çölde susuz kalmış da suya kavuşmayı ister gibi tüm kalbinizle, yana yakıla istiyorsanız sizi bu isteğinizden alıkoyabilecek engelleri aşabilmeniz çok daha kolay olacaktır.

Peki, SFyi yenme isteğinizi nasıl arttırabilirsiniz? "Acıdan kaç, hazza koş" ilkesini kullanarak kendinizi motive edebilirsiniz. Bunun için kendinize iki soru sorun:

# SFyi yenersem neler kazanırım?
# SFli kalırsam neler kaybederim?

Bu sorular üzerinde iyice düşünün. "SFyi yenersem daha iyi bir hayatım olur." gibi çok genel ve muallak ifadelerle yetinmeyin. SFden kurtulursanız elde edebileceklerinizi ve SFli olmaya devam ederseniz yaşayacağınız olumsuzlukları spesifik örnekler bularak bir liste halinde yazın. Böyle bir liste vazgeçmeyi düşündüğünüz çöküntülü zamanlarınızda güdülenip yeniden harekete geçebilmeniz için size destek sağlayabilir.

İnanç çok etkili bir güçtür. Birşeyi başarabileceğinize kesin olarak inanmışsanız zorluklar sizi asla yıldıramaz. İnanmışsanız kendinizi amacınıza adayabilirsiniz. Ve adanmışsanız adımlarınızı dönüşü olmayan bir kararlılıkla atar, bitmez tükenmez bir enerjiyle hiç yılmadan devam edersiniz yolunuza. SFden kurtulabileceğinize inanmakta zorluk çekiyorsanız neden inanmadığınızı sorun kendinize. Öne sürebileceğiniz tüm kanıtlar tek tek çürütülebilir. Şu ana kadar SFli olmanız ve dahi bundan önceki girişimlerinizden sonuç alamamış olmanız bundan sonra da SFli kalacağınızı göstermez. NLPde derler ki: Bir insan birşeyi başarabiliyorsa bunu bütün insanlar başarabilir. İş bu varsayımdan hareketle biz de deriz ki: Bu illetin canına okumuş insanlar varsa -ki vardır- SFyi yenebileceğinize inanmamanız için hiçbir gerekçeniz yoktur. Başarıya olan inancınızı güçlendirecek en büyük etken ise başarabileceğinizi bizzat deneyimleyerek görmenizdir.

Bana göre SF çevrenin tutum ve davranışlarına karşı kişinin zihninde oluşan tepkilerin sonucudur. Şu halde SFnin temelinde yatan bu sonradan edinilmiş düşünce, inanç ve koşullanmalardan arınıp öze dönerek bebeklikteki SFden uzak bakış açısını yeniden kazanmak problemi kökünden çözecektir. Bunlar insana çevre tarafından empoze edilmiştir. Kendinize kızıp da hakaret ettiğinizde kullandığınız kelimelere dikkat ettiniz mi hiç? Belki de onlar ana babanızın, arkadaşlarınızın, öğretmenlerinizin size hakaret etmek için kullandığı kelimelerin aynısıdır. İşte bunun gibi, "Başkaları ne der?" sorusunu sorup durarak sizi yargılayan, suçlayan aşağılayan; size kusursuz olmayı, herkesi memnun etmeyi ve attığınız her adımda başkalarının onayını almayı hedef göstererek sırtınıza taşınmaz ağırlıklar yükleyen içinizdeki bu ses, içinizdeki ana babanın, yani gerçek ana babanızın tutum ve davranış kalıplarının, yani toplumsal normların, yani başkalarının beklentilerinin sesidir. SFden kurtulmak istiyorsanız bu sesi kısın artık. İçinizdeki çocuğun ezilmesine daha fazla izin vermeyin. Hissetmek istemediğiniz duyguları hissettiğiniz zaman kendinizi azarlamak yerine duygularınızı olduğu gibi kabullenmeyi deneyin. İçinizdeki çocuk şefkat elinizi uzatmanızı istiyor sizden; itilip kakılmayı, sövülüp dövülmeyi değil. Tutun elinden ve kaldırın onu. Şundan emin olabilirsiniz ki o çocuk kendini güvende hissetmedikçe siz asla rahata kavuşamayacaksınız.

Bütün insanlar hata yapar. Hata yapmak insan olmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Hiçbir insan kusursuz değildir. Mükemmele ulaşmak için uğraşmak boşunadır. Mükemmeliyetçiliği bırakın. Bir ütopya uğruna kendinizi daha fazla tüketmeyin. Mükemmel iyinin düşmanıdır; iyiye razı olun. "Ya hep ya hiç" anlayışıyla hareket etmeyin. Hepsini elde edemediğinizin hepsini terk etmeniz gerekmez. "Zorunda olmak"tan vazgeçin. "Yapmalıyım" yerine "yapabilirim"i koyun. Ve yapabildiğiniz kadarıyla yetinin. Beklentilerinizi ulaşabileceğiniz seviyelerde tutun ki sürekli olarak hayal kırıklığı yaşamaya mahkum olmayasınız. Kendinizden daha az şey beklerseniz başarılarınızdan daha çok tatmin sağlarsınız. Oysa mükemmeliyetçilikten vazgeçmedikçe kendinizden asla memnun olamayacaksınız.

Herkesi memnun etmeye çalışmayın. İnsanlar kültür, inanç, bilgi, zeka, alışkanlık ve yaşam koşulları bakımından aynı olamayacaklarına göre dünyayı da aynı şekilde algılamazlar. Sizin çok değer verdiğiniz birşey başka bir insana saçma ve anlamsız gelebilir. Her bir insanın kabullerini, değerlerini ve sizden beklentilerini belirleyip ona göre davranmaya çalışsanız bile -ki böyle bir çaba içerisine girmeniz kendinizden vazgeçmeniz demektir- herkesi memnun edebilmeniz, herkesin beğenisini, onayını ve sevgisini kazanabilmeniz mümkün değildir. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, sizi ve/veya yaptıklarınızı onaylamayacak, beğenmeyecek, reddedecek birileri mutlaka olacaktır. Öyleyse herkesi memnun etme çabasını bırakın. Hayır demeyi öğrenin. Size teklif edilen her yükü hiç istemediğiniz halde sırtlanırsanız -zaman ve enerji kaybınız bir yana- insanların sizi kullandığını, sömürdüğünü düşünerek zayıflık ve acziyet hislerine kapılabilirsiniz.

Yeryüzünde sizi hiç tanımayan ve sizin ne yaptığınızı hiç umursamayan milyarlarca insan yaşıyor. Çevrenizdeki insanların da sizi düşünüp durmaktan daha önemli meşguliyetleri vardır herhalde. Buna rağmen yine de "Başkaları ne der?" kaygısına karşı "Başkaları ne derse desin!" bilincini hakim kılamıyor, başkalarının hakkınızda ne düşündüğünü hesaplamaktan kendinizi alıkoyamıyorsanız bari olumlu şeyler düşündüklerini varsayın. Örneğin "SFli olduğumu açıklarsam zayıf biri olduğumu sanacaklar." yerine "Bunu açıklayabildiğime göre beni cesur biri olarak görürler." gibi bir varsayımda bulunabilirsiniz. Bu varsayımın gerçeği yansıtıp yansıtmaması önemli değildir. Önemli olan işe yarayıp yaramamasıdır. Zaten insanların aklını okuyamıyorsanız tam olarak ne düşündüklerini hiçbir zaman bilemezsiniz.

Öğrendiğim kadarıyla SF tedavisinde en çok kullanılan psikoterapi yöntemi bilişsel davranışçı tedavidir. Bilişsel tedavi ile (bu sitede bahsedilenler gibi) SFyi besleyen düşünce ve inanç kalıplarının değiştirilmesi, davranışçı tedavi ile de korkuların üzerine gidilip onlarla yüzleşilmesi öngörülür. Basit (diğer adıyla özgül) fobilere karşı kullanılan davranışçı tedavinin duyarsızlaştırma tekniği SFye karşı da etkili bir çözüm yoludur. Teknik, korkulan obje veya durumla belli aşamalar sonucunda karşılaşılmasını içerir. Örneğin [sağdaki şekilde görüldüğü gibi] yılan korkunuz varsa önce bir ip parçasını, sonra bir solucanı, daha sonra da yılanı hayal edersiniz. Sonuçta 'gerçek dünya'da da yılanla yüzleşir ve böylece fobinizin üstesinden gelebilirsiniz.
Kullanıcı avatarı
NoShyness
Mesajlar: 154
Kayıt: 20 Kas 2005, 02:28
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen NoShyness »

Bu uygulama SFye nasıl uyarlanabilir? Topluluk önünde konuşmaktan korktuğunuzu varsayalım. İşe topluluk önünde konuştuğunuzu hayal ederek başlayacaksınız. Sessiz, sakin, rahat bir yere oturun veya uzanın. Dikkatinizin dağılmaması için gözlerinizi kapatabilirsiniz. Konuşma yapmayı planladığınız mekanı ve orada bulunan insanları kafanızda canlandırın. Tüm duyu organlarınızı kullanarak ortamı yaşamaya çalışın. Konuşmaya başladıktan sonra kaygılarınızın dağılıp gittiğini hayal edin. Bedeniniz rahatlayıncaya kadar bunu tekrarlayın. Kendinizi bu konuşmayı başarmış olarak görün. Felaket senaryoları yazmayın. Beyin kendisine ne söylenirse onu yapar; neye odaklanırsa ona ulaşmaya çalışır. Topluluk önünde konuşmaya kalkıştığınız zaman kalp atışlarınızın şiddetlendiğini, sırılsıklam terlediğinizi, yüzünüzün kıpkırmızı olduğunu, sesinizin soluğunuzun kesildiğini ve söyleyeceğiniz herşeyi unuttuğunuzu hayal eder ve öyle olacağına inanırsanız sonuçları üretirken elinde ne malzeme varsa onu kullanan beyniniz, bedeninizin ilgili bölümlerine komutlar göndererek kurguladığınız bu felaket senaryosunun gerçekleşebilmesi için elinden geleni yapar ve sizi yalancı çıkarmamayı başarır. Onun için beyninize başarı mesajları aşılayın, başarısızlık değil. Şimdi sıra hayalinizde başarıyla tamamladığınız konuşmayı 'gerçek hayat'ta da uygulamada. Çıkın ve konuşun. Dinleyicilerin hakkınızda ne düşündüğüne odaklanmayın. Siz konunuzla ilgilenin. Başlangıçta biraz kaygılansanız bile bunun kısa süre içerisinde geçeceğini söyleyin kendinize. Muhtemelen de öyle olacaktır. Konuşma sırasında da konuşmadan sonra da kendinize karşı yıkıcı değil, yapıcı olun. "Lanet olsun, heyecanlandım işte! Yine sesim titredi. Kim bilir neler düşündüler hakkımda. Böyle olacağını biliyordum zaten!" diyerek mükemmeliyetçi bir tavır takınırsanız girişiminiz ters teper. Bardağın dolu tarafını görün. Konuşma cesaretini gösterebildiğiniz için kendinizi takdir edin. "Olabilir, buraya çıkmam bile büyük bir başarı. Aferin bana. Zamanla daha iyi olacak." gibi olumlu değerlendirmelerde bulunun.

Kaçınmak yerine korkuların üzerine gitme işlemi yüzleşme, teşhir, maruz bırakma veya eylem olarak isimlendirilebilir. Eylem bir sınır genişletme operasyonudur. Korkularınızın üzerine giderek kendinize daha geniş bir hareket alanı oluşturabilirsiniz. Eylem sayesinde yapmaktan çekindiğiniz işleri yapabilmenin aslında o kadar da zor olmadığını yaşayarak görebilirsiniz. Bu sizde güven oluşturur ve böylece daha ileri adımlar atabilmek için yaslanabileceğiniz ikna edici referanslarınız olur. Genel bir SFniz varsa her türlü eylem işinize yarayabilir. Örneğin tanımadığınız birine selam verebilir, saati sorabilirsiniz. Kendinize bir kasıtlı hata uygulama listesi hazırlayabilir, hatta basit hataların ötesinde burnunuza küpe takıp dışarıya çıkmak, bakkaldan 40 gram zeytin istemek gibi fantastik eylemlerde bulunabilirsiniz. Ayrıca derste soru sormak, iş toplantısında görüş belirtmek, arkadaşlarınıza fıkra anlatmak gibi girişimleri içeren bir eylem planı hazırlayabilirsiniz. Uygulamaya geçmeden önce listenizdeki eylemleri kolaydan zora doğru sıralayın ve bu sıraya göre hareket edin. Yere bakarak yürümek, konuşurken göz kontağına girmemek, derslerde ilk sırada oturmamak gibi alışkanlığa dönüşmüş kaçınmalarınızı da belirleyip sona erdirin.

İletişim becerilerinizi geliştirin. Beden dili, aktif dinleme, empati gibi konuları öğrenin. Çevrenizdeki insanları gözlemleyin. Başarılı bulduğunuz, beğendiniz kişileri örnek alabilirsiniz. Sizi ateşleyebilecek, motive edebilecek; potansiyelinizi görmenize, "Ben neymişim be abi!" demenize yardımcı olabilecek; neyi nasıl yapabileceğiniz konusunda size yol gösterebilecek kişisel gelişim kitapları okuyun. Ve elbette okumakla yetinmeyin. Öğrendiklerinizi uygulamaya koyun.

SFli olduğunuzu birilerine açıklarsanız SFnin üzerinizdeki olumsuz etkisi azalabilir. Kendinize yakın bulduğunuz birine, belki bir arkadaşınıza sorununuzu anlatabilirsiniz. Bu işi yumuşak bir giriş yaparak kolaylaştırabilirsiniz. Ya da önce sizi rahatsız eden SF dışındaki kişisel bir konudan bahsederseniz psikolojideki karşılıklılık ilkesine göre muhatabınız da kendi dünyasından birşeyleri sizinle paylaşma isteği duyar ve böylece itirafta bulunabilmek için uygun bir ortam yakalayabilirsiniz. İsterseniz damdan düşer gibi söyleyiverin gitsin. Siz nasıl uygun görürseniz... Kısacası içinizi dökmek birçok durumda rahatlatıcı bir etki gösterir. Söyleyin, kurtulun. Anlatın, rahatlayın!

Zihnin derinliklerine telkin yoluyla inançlar aşılamak için etkili bir araç olabilen hipnoz SF için de kullanılabilir. Varsayım o ki hipnoz ile bilinçaltına ulaşılıyor ve zihin hipnoz sırasında telkine daha yatkın hale geliyor. Böylece kişinin kendisine söylenilenleri kabul etmesi kolaylaşıyor. Bu yönüyle hipnoz SFyi besleyen hatalı inançların değiştirilmesini kolaylaştırabilir.

İlgilenirseniz yüz kızarmasını ortadan kaldırmaya yönelik bir cerrahi müdahale gibi ürkütücü çözüm önerileri de var. İlaç tedavisi konusunda ise esas olarak SFye karşı kullanılan ilaç türlerinin değil, ilaçların etkisinin inançların etkisinden bağımsız olmadığı gerçeğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyorum.



"Çoğumuz plesebo denilen, ilaç olmadığı halde hastaya ilaçmış gibi verilen boş hapların etkisini biliriz. Aktif hiçbir özelliği olmayan bu boş hapların, yapılan deneylerde hastalar üzerinde çoğu kez kesin etkiler yaptığı görülmüştür. Hastalıkları ortadan kaldırmada inancın gücünü öğrenen Norman Cousin, "İnançlar her zaman sadece gerekli değildir. İnanç, aynı şekilde her zaman iyileştiricidir", şeklinde bir sonuca ulaşmıştı. Kanayan ülseri olan bir grup hasta üzerinde, çarpıcı sonuçlar veren bir plesebo çalışması yapılmıştır. Hastalar iki ayrı gruba bölündüler. Birinci gruba, hastalığı kesinlikle iyileştirecek yeni bir ilaç verildiği açıklandı. İkinci gruptakilere etkileri hakkında çok az şey bilinen bir ilacın kendilerine denenmek üzere verildiğini söylediler. İlk grupta hastaların % 70'inde önemli oranda bir iyileşme görüldü, ikinci grupta bu oran sadece % 25 idi. Her iki gruba da tıbben hiçbir özelliği olmayan boş ilaçlar verilmişti. Aradaki tek fark inanç sistemlerinin kabulüydü. Zararlı etkileri bilinen ilaçların verildiği insanlar üzerinde yapılan çalışmalar daha da çarpıcıdır. Bu hastalara zararlı ilaçların kendilerinde olumlu sonuçlar vereceği söylendiğinde; gerçekten onlar üzerinde bu ilaçların neden olduğu hiçbir hastalığa raslanmamıştır. Dr. Andrew Weil de çalışmalarında uyuşturucunun hemen hemen uyuşturucu kullananın beklentileriyle aynı etkiler gösterdiğini bulmuştur. O, bir doz antifamin verilen bir kişinin kendisini yatışmış ya da barbiturate verilen kişinin kendisini uyarılmış hissedebileceğini keşfetti. Weil, "İlaçların sihiri içeriğinde değil, ilaçları kullananın zihninde yatar" şeklinde bir sonuca ulaştı. Tüm bu örneklerde sabit olan şey sonuçların en çok inanç tarafından etkilenmesidir." *
Az zamanda çok şey bekleme yanılgısına düşmeyin. SF birdenbire oluşmadı, birdenbire de gitmeyecek. Ektiğiniz değişim tohumu meyvesini kısa süre içerisinde vermeyebilir. Olgun bir ağacın habercisi olan fidanı meyvesiz diye ezmeye kalkışmayın. Kişisel deneyimlerim bana değişimin devrimle değil, evrimle geleceğini öğretti. Sabırlı olun. Çocukken birkaç kez düştüğünüz için beşiğinize dönüp yürüme çabasından vazgeçseydiniz yürümeyi hiçbir zaman öğrenemeyecektiniz. SFyle başa çıkmak da düşe kalka öğrenilir. Hiç düşmemeyi değil, düştüğünüz zaman kalkabilmeyi amaçlayın. Ve her düştüğünüzde yerden birşeyler almaya bakın. Düşüşlerinizi, başarısızlıklarınızı, hatalarınızı öğrenme fırsatı olarak görün.

Geriye dönüp geçmişi değiştirebilmeniz mümkün değildir; artık olan olmuş, yaşanan yaşanmıştır. Ama geçmişte olup bitenlere yüklediğiniz anlamı değiştirebilirsiniz. SFnin olumlu yönlerini, size kazandırdıklarını keşfedebilirseniz şu ana kadar onun yüzünden yaşadıklarınızdan duyduğunuz acıları hafifletebilirsiniz. Örneğin SF sayesinde uyanıp arayışa çıkmış ve değişim sürecine girmiş olabilirsiniz. SFli olmanızda pay sahibi olduğunu düşündüğünüz kişileri de affedin. Geçmişte birileri size zarar verdiyse şimdi kendinizi cezalandırmak niye? Keskin sirke kendi küpüne zarar verir. Kin gütmek kendinizi yaralar. Zaten onlar size kötülük yapma niyetinde değillerdi ve kendi koşulları içerisinde bildiklerinin en iyisini yapmaya çalıştılar. Böyle bakarsanız affetmeniz kolaylaşabilir. Bağışlayın ve kurtulun.

Geleceğe umutla bakın ve sakın umudunuzu kaybetmeyin; çünkü "umudunu kaybeden bir insanın kaybedecek başka birşeyi kalmamıştır." Korkularınızı kabullenin, korktuğunuz için kendinizi suçlamayın ama aynı zamanda cesur olun. Cesaret korkusuzluk değil, korkuya rağmen korkulan şeyin üzerine gidebilme gücüdür. Eylemleriniz korkularınızın üzerinde olsun ki korkuyu dize getirebilesiniz. Siz kaçtıkça korku çığ gibi büyüyerek sizi kovalamaya devam edecektir. Öyleyse kaçmayı bırakın. Umudunuzu kuşanın, kalkın ve yürüyün! Korkunuzun üzerine gidip korkunuzla yüzleşecek, bol bol hata yapacak ama yine de vazgeçmeyecek, yılmayacak, pes etmeyecek ve işte o zaman "yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer" kazanacaksınız...
devrim_
Mesajlar: 983
Kayıt: 29 Kas 2007, 22:46
Konum: uz bu değil.

Mesaj gönderen devrim_ »

Bu gibi yazıları hatim ettik artık. ben şahsen farkettim ki isterse binlerce sayfa sosyal fobi ile ilgili makale,kitap vs olsun,olmayınca olmuyor.pratiğe geçmeden bir fayda etmiyor
Karanlıktan korkan bir çocuğu elbet hoşgörebiliriz. yaşamdaki asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.
Kullanıcı avatarı
NoShyness
Mesajlar: 154
Kayıt: 20 Kas 2005, 02:28
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen NoShyness »

devrim_ yazdı:Bu gibi yazıları hatim ettik artık. ben şahsen farkettim ki isterse binlerce sayfa sosyal fobi ile ilgili makale,kitap vs olsun,olmayınca olmuyor.pratiğe geçmeden bir fayda etmiyor
En Mükemmel bir Eser bile uygulanmadıktan sonra hiçbir fayda vermez ...
kitap yüklü ,, tabiri vardır .
sigara hakkında 100 kitap okuyup , bırakmaka teknıklerını de ögrendiği
halde hala sıgar içen mi doğru yapar?

yoksa

3-4 sayfalık bır yazıdakı öğütlerle sigara alışkanlığına son veren biri mi?

Yukardakı yazı , benım utangaçlık- sosyal fobi hakkında okudugum en guzel yazılardan bırı

ama ne kadar guzel olursa olsun ,
bırsey uygulamaya konulmadıktan sonra dogal olarak kısıye fayda vermeyecektır .

kısısel gelısım kıtaplarında yazar
ANCAK UYGULARSANIZ İŞİNİZE YARAR
ßilqe88

Mesaj gönderen ßilqe88 »

bir başka kişi bu yazıyı okuyup harika hissettiğini söylemiş.

geniş zamanımda okuyacağım, merak ettim.

paylaşım için teşekkürler.
Kullanıcı avatarı
NoShyness
Mesajlar: 154
Kayıt: 20 Kas 2005, 02:28
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen NoShyness »

YUKARDA ALINTALAMIŞ OLDUĞUMUZ YAZI
OLDUKÇA ÜNLÜ KİŞİSEL GELİŞİM UZMANI
ANTHONY ROBBINS 'E AİTTİR .
Anthony Robbins - Sınırsız Güç -

BU KITABI BIRCOK KERELER OKUYAN ESKİ BIR SOSYAL FOBILI'DEN ALINTIYA YER VERMEK ISTIYOORUM.



şimdi burada anlatacaklarım biraz uzun olabilir ama mutlaka sonuna kadar okuyun ve bu sosyal fobi illetinten ebediyen kurtulun. öncelikle bendeki sosyal fobinin derecesini anlamanız açısınsan biraz bahsetmek istiyorum benim babam çok otoriter biridir hani öyle derler ya ne otoritesi cahil biri yani çocuk yetiştirmesinden zerre kadar anlamayan bağırıp çağırmaktan başka hiç birşey bilmeyen biri yani kendimi bildim bileli yani çocukluğumdan berli babam beni toplum içinde rencide etti oturduğumuz yer kalabalık olduğu için hep birileri vardı yani babamın bu davranışları benim öz güvenimi tamamen bitirdi .çocukken öz güvenim olmadığı için ve acaba yanlış bir kelime söylerimde babamdan dayak yerim fırça yerim diye sessiz içine kapanık bir kişiliğim oldu mahalledeki diğer çocuklarla oynarken hep geri planda kaldım.bana haksızlık yaptıklarında hiç birşey diyemedim çünkü babamın bana davranışlarından o kadar kendimi degersiz hissediyordumki anlatamam.bu özgüvensiz içine kapanık kişiliğim yavaş yavaş artık bende oturmaya başladı derken ilkokula başladım. okulda öğretmenimiz birşey sorduğunda ben o konuyu çok iyi bildiğim halde tahtaya kalkıp anlatamazdım çünkü bilinç altım bana şunu söylüyordu sen değersiz işe yaramaz birisin tahtaya çıkıp birde rezil olma sakın ve ilkokul yıllarım belkide hiç tahtaya kalkamadan geçti sonra biraz daha büyüdüm orta okula başladım orta okulu 4 yılda zorla geçtim çünkü okuldan kaçıyordum derslere girmek bana o kadar zor geliyodiki anlatamam ya öğretmen bana birşey sorarsa ne olacak o zaman kıyametin kopması bile insanı bu kadar korkutmaz.ve işte hayatımın en zor dönemi yeni başlıyo lise ah ah o güzel yılları şu sosyal fobi yüzünden ne kadar kötü geçirdim bir bilseniz, okumaktan sıkılmadıysanız anlatayım birazcık anlatayım çatlıyacam yoksa.velasıl kerem liseye başladım tabi biraz daha büyüdük ön sıramda oturan bir kıza aşık oldum adı üveyda köken lise aşkı işte şimdi kim bilir nerde benim unutulmaz lise aşkım üveyda aşık olduk olmasınada okula nasıl gidecez ya öğretmen bir soru sorarsa ya beni tahtaya kaldırırsa ve en kötüsü ben tahtaya nasıl kalkacam hocam diyelimki kalktım elimin titremesi kalbimin o korkunç çarpmasını yüzümün kızarıklığını,su gibi terlemiş bedenimi nasıl saklayacağım hocam birde öğretmenimin beni fark edip sen niye terliyon niye titriyon derse işte ben bittim abi.tek çare okuldan kaçmak ama üveydayı nasıl görecektim ve bir plan yaptım okula gitmeyecektim okul dağılırken üveydaya yazdığım mektubu ona verecektim mektubu yazdım ve aynen planladığım gibi okulun kapısında gizlice lise aşkım üveydayı beklemeye başladım üveyda okuldan çıktı evine doğru yürümeye başladı tabi bende onu takip ettim tahmin etmişsinizdir mektubu veremeden üveyda tek katlı ara sokaktaki evine girdi .gel zaman git zaman bu mektubu verme işi tam 2 yıl sürdü benim gibi kendini degersiz bir hiç olarak düşünen öz güveni hiç olmayan bir insan o mektubu vermesi kolaymı sanıyosunuz .sonunda mektubu bir arkadaşım vasıtasıyla verdim ve mektuptan cevap beklemeye başladım çünkü o mektubu o kadar güzel duygularla yazdımki kesin cevap yazacaktı en sonunda yine bir okul çıkışı üveydayı takibe başladım oda beni fark etti biraz yürüdükten sonra yere bir kağıt attı hemen aldım bu bir mektupdu sevinçten deliye döndüm hemen okumak istemiyorum .bu mektubu okuyacak sakin güzel bir yer bulmalıydım en sonundan bir bahçeye benzer sakin biryer buldum etrafa baktım kimse yok oraya oturdum ve mektubu okumaya başladım mektubta kısa bir yazı vardı neydi biliyomusunuz::: kaç yıldır beni takip ediyosun senin gibi okula gitmeyen serseri birinin beni takip ettiğini ailem anlarsa seni öldürür bidaha beni takip etme..o an ölüm bana ne kadar basit geldi biliyomusunuz .ölmekten beter bir duyguyu nasıl anlatırım bilmiyorum .işte benim lise hayatım sonra babam okula gitmediğimi anladı anlamazdıda eve devamsızlık kağıdı geldi bütün devamsızlık kağıtlarını ben daha gelmeden postaneden alıyordum ama bunu alamadım tabi gerisi malum atılan dayaklar edilen küfürler atılan fırçalar sonra okulu gerçekten bıraktım yani babam bıraktırdı .babam beni bir kaportacının yanına verdi orda çalışmaya başladım babam kaportacıya ne söylediyse bilmiyorum ama usta bana nazi kampında esir düşmüş asker muamelesi yapıyordu.zaten pısırık içine kapanık biriydim şimdi tamamen bittim.neyseki biraz daha büyüdüm artık beni kimse dövmüyordu ama babamın fırçaları askere gidene kadar devam etti. sonra askerlik yaşım geldi ve ısparta dağ komando okuluna acemi birliğini yapmak için gittim orada insanlar çok olduğundan arada kaynadım kimse benim nasıl biri olduğumu anlamadan usta birliğim olan özel koruma taburuna gittim orasıda bayağı kalabalıktı ve öyle böyle asker psikolojisi falan teskereyi aldık orayıda böylece atlattık ve memlekete geldik iş yok para yok meslek yok tahmini bir ay kimse birşey demedi sonra niye çalışmıyon niye iş aramıyon diyen diyene bir çay ocağına girdim sigara parasına çalışmaya başladım derken 2 ay daha geçti birgün evde günlerden cumartesiydi sabaha kadar düşündüm lise terk 21 yaşında hiç bir meslegi olmayan bir genç aynı zamanda sosyal fobili ne yapar ne eder .ama hiç bir çıkar bulamadım daha sonra 15 gün geçti aradan birgün kitapçıda bir kitap gözüme çarptı SINIRSIZ GÜÇ yazarı anthony robbins kitabı elime aldım biraz inceledim içinde istediğiniz her şeyi başarabilirsiniz diye bir yazı okudum işte o an hayatımın dönüm noktası heralde hemen kitabı aldım tam 8 defa okudum sosyal fobim geçmedi ama o kitap bana çok şey öğretti en azından sosyal fobiyi öğrendim çünkü benim durumumun bir hastalık olduğunu bile bilmiyordum şimdi kendimi tanıyorum düşmanı tanıyorum öz güvenim azcık geldi ve o kitabın üzerine her gün kütüphaneye gidip o tip kitaplardan 3 ay içinde 20 tane okudum şimdi her şeyi biliyordum tek sorunum uygulamaya geçmekti hemen kendimi sorguladım nelere sahibim diye çıkan sonuç bir lise tastiknamesi ve rambo gibi bir vucut o sıralar nedense aşırı spor yapardım heralde hıncımı bedenimden çıkarmaya çalıştım ama iyi oldu heralde acayip kaslıydım gerçi şimdide öyleyim canım..neyse bu tastikname ve bu sportik vücutla ne yaparım derken aklıma halamın oğlu geldi kendisi jandarma uzman çavuş onu aradım bu uzman çavuşlarda ne özellik arıyolar diye o zaman orta okul mezunlarını alıyolarmış ocakta form gelecekmiş kasım ayındaydık heralde hemen planı yaptım ders çalışmaya başladım günde tam 18 saat kitap okudum çünkü iki kere ikiyi bile unutmuştum artık hiç uyumuyor ders çalıyordum çoğu zaman koltukta elimle kitapla uyudum herşey yolundaydı ama tek sorun yine babam beni ne zaman görse o kadar ünifersite lise mezunu varken seni almazlar diyip durdu ben babamın bu konuşmalarını bir motivasyon aracı yaptım babam her o kelimeleri söylemesine ben dahada hırslandım sonunda sınav zamanı geldi sınava girdim talihsizlik ya çok kötü bir karın ağrısı yüzünden 83 soru yaptım ve çıktım 83 sorunun hepsinin doğru olduğuna emindim kazandığımada emindim ama elimde bir delil yoktu daha sonuçlar açıklanmamıştı babam yine devreye girdi ve bana o sınava boşuna ümit bağlamamamı ve bir iş bulup çalışmamı söyleyip duruyodu bende babama ve çevremdekilere o kazandı kağıdını büyüttürüp şuraya asacagım dedim bunu söyleyecek öz güveni nerden bulduysam fallaha bende bilmiyorum ne oldu biliyomusunuz sınavı 120 ci olarak kazandım o kadar ünifersite lise mezunlarından 120 olarak kazandım. öz güvenim birazcık daha geldi. sonra ankaraya askeri okula gittim 1 yıl okudum ve mezun oldum tabi okulda yine çok kötü zamanlarım oldu ama onuda atlattık ve ilk tayin yerim olan diyarbakırda göreve başladım artık bir maaşım vardı ve bütün paramı kendimi geliştirmek için harcamaya hazırdım ve öylede yaptım yüzlerce kitap okudum geçen saydım 230 tane okumuşum.kendimi bilgi yönünden iyice geliştirdim şimdi sosyal fobinin karşısında daha bilgili daha kararlı biri vardı ve ben bu sosyal fobiye kıl olmuştum kökünü kazımaya yemin ettim ve birgün bir toplantıda sanırım 25 kişi valan hepside rütbeli kişilerin önüme çıktım ve onlara şimdi bir şey anlatacağımı ve terleyeceğimi yüzümün kızaracağını onlarında bana güleceğini söyledim bana bakıp ne diyo bu delirdimi ne yaptı dediler ve o gün sosyal fobiye ilk meydan okumamdı yaklaşık 1 saat terleye terleye konuşma yaptım evet terledim yüzüm kızardı ama sonuçta oraya kalkıp 1 saat konuşma yapma cesaretini gösterdim sosyal fobi sanki benden korkmaya başladı gibi sonra aynı olayı birkaç defa daha yaptım ilk adımı at ne eksik ne fazla gerisi gelecektir ne büyük bir söz bu ilk adımı attım şimdi gerisi geliyordu daha sonra daha sonra ek kuvvet için bir uzmana baş vurdum beni muyene ettikten sonra paxil adında bir ilaç yazdı onu kullanmaya başladım bu ilaç bana çok yardımcı oluyordu şimdi dahada güçlüydüm ilcında destegiyle yapamadığım şeylerin listesini yaptım ve bunların tersini uygulamaya başladım o aradada olacak ya elime esaretin bedeli adlı bir film geçti onu serrettikten sonra iyice güçlendim ilk iznimde istanbula gitim ve taksim meydanında takım elbiseyle ayak yalın 1 saat yürüdüm görenler bu delirmiş dedi ama ben sosyal fobiye meydan okuyordum ve sesli olarak sokaklarda şarkı söylemeye başladım sosyal fobiyi tam köşeye sıkıştırmıştım ve ölümcül vuruşu yapmam lazımdı ve o ölümcül vuruş NLP le oldu NLP le tanıştım ve sanırım 35 e yakın nlp kitabı ve ketleri dinledim şimdi tamamen kontrolü elime aldım artık sosyal fobiyle dalga geçiyordum nasılmı OGUZ SAYGINI tanıyomusunuz bilmem kendisi kişisel gelişim uzmanı memleketimde seminer veriyordu bende gittim seminerde konu toplum karşısında konuşmaya gelince bir gönüllü istediler ve hemen ayaga kalktım ben gönüllü oldum ve orada OGUZ SAYGIN ın sayesinde yaklaşık 500 kişinin karşısında 15 dakika konuştum ve o an sosyal fobiyi mezara ve tarihe gömdüm ama hala sosyal fobiye karşı savaşım sürüyor aslında bu savaş sayılmaz çünkü o öldü ben sadece egomu tatmin ediyorum ve sosyal fobi kimde varsa ona yardım ediyorum çünkü o benim hayatımdan çok şey aldı bende onu dünyadan tamamıyla silmek için elimden geleni yapacam bu arada söylemeyi unuttum liseyi açıktan bitirdim ve astsubay sınavını kazanıp astsubay oldum şimdi o kadar büyük bir özgüvenim varki başaramayacağım hiç bir şey yok başarısızlık aklıma bile gelmiyor. tabi ben sizi sıkmamak için kısa tutuyorum aynanın karşısında konuştuklarımı sonra anlatırım. sözlerime son vermeden önce başarının şu güzel tanımını sizlerle paylaşmak istiyorum.: BAŞARI::: çok ve sık gülmek;çocukların sevgisini ve akıllı insanların saygısını kazanmak;içtenlikle eleştirilerin kıymetini anlamak ve kötü arkadaşların yoldan çıkarına girişimlerine dayanabilmek;güzeli anlamak;başkalarında en iyiyi bulmak,sağlıklı bir çocukla güzel bir bahçe yada saygın bir sosyal durumla biraz daha iyi bir dünya bırakabilmek;hatta birtek kişi bile olsa ,birilerinin siz yaşadığınız için daha rahat nefes aldığını öğrenmektir. kendinize çok ama çok iyi bakın çünkü o sizsiniz.


KAYNAK: http://www.donusumkonagi.net/makale.asp ... osyal_fobi
No Shyness!!! UTANGAÇLIĞA HAYIR!!!

UTANGAÇ Değil ATILGAN Olalım !!!

Zihin Neyle Dolarsa Onu Üretir

Zihnimizi ÖZGÜVEN ile Dolduralım

SORUNA Değil ÇÖZÜME Odaklanalım
Kullanıcı avatarı
NoShyness
Mesajlar: 154
Kayıt: 20 Kas 2005, 02:28
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen NoShyness »

SINIRSIZ GÜÇ Semineri Notları
İçinizdeki sınırsız gücü fark edip ortaya çıkarmanıza,
bunu hayal ve hedeflerinizi gerçeklestirmek
için kullanarak basarıya dönüstürmenize
katkı sağlayacak kılavuz bilgiler sunuyoruz!
Size öncelikle 2 sey lâzım: 1) Ulasmak istediğiniz
hedefler. 2) Hedeflere ulasmak için davranıslarınızı
nasıl sekillendireceğinize dair teknikler.
İsin görünen sırrı: Zihin ve beden gücünüzü
birbirini destekleyecek sekilde kullanmak ve sürekli
beslemek.
İsin görünmeyen sırrı: Hedeflerinize giden
yol, baskalarına yardım etmekten geçer. Kural
su: Yol açarsanız, yolunuz açılır.
Cevaplamanız gereken 2 soru: 1) Siz ne
istiyorsunuz? 2) Sevdiğiniz ve ilgilendiğiniz kisiler
sizden ne istiyor?
Temel yasa: Zihin ve beden gücü kaynaklarınızı
kullanıp kullanamamanız, hedeflerinize
doğrudan bağlıdır.
Sınırsız güç yolculuğunda 5 kural: 1) Olabildiğince
olumlu olun, problemi bile olumlu cümlelerle
ifade edin. 2) Kesin olun. 3) Sürekli motivasyon
yardımı alın. 4) Kontrol edin, denetleyin.
5) Sonuçların anlamlı ve istenilir olup olmadığını
test edin.
Sonuçları izlemede 5 adım: 1) Ne istemediğinizi
değil, ne istediğinizi söyleyin. 2) Sonuca
kesin tarih koyun, zihniniz de görüntüleyin. 3)
Sonuca ulastıktan sonra nasıl görüneceğinizi,
yani sonuçları bilin. 4) Sonucu siz baslatın ve
sürdürün. 5) Sonuç size ve baskalarına fayda
sağlasın.
Uygulamaya yönelik 5 adım: 1) Sahip olmak,
yapmak, olmak ve paylasmak istediklerinizle
ilgili liste yapın. 2) Yaptığınız listeyi inceleyin
ve sonuçlara ne zaman ulasabileceğinizi
tahmin edin. 3) Bu yıl içinde en önemli 4 hedef
seçin. 4) Temel hedeflerinizi sonuçları belirlemenin
ana öğeleri ısığında gözden geçirin. 5)
Elinizde bulunan önemli kaynakların listesini
yapın.
Pratik tavsiyeler: 1) Süre koyun. 2) Hedeflerinize
ulasınca ne gibi tecrübeye sahip olacağınızı
düsünüp tanımlayın. 3) Hayatta en basarılı
olduğunuz 3-5 ana odaklanın. 6) “İlk olarak ne
yapmalıyım?” sorusunu cevaplayın. 7) Hedefine
ulasmıs birini modelleyin. 8) Basarılı olduğunuz
bir anı yasayın, inancınız artacak.
Kesinlikle ve zekice istemenin 5 prensibi: 1)
Ne istediğinizi bilin, tanımlayın. “Biraz paraya
ihtiyacım var!” derseniz kimse vermez ama tanımlarsanız
verirler. 2) Bilgi, sermaye, hassasiyet
ve deneyim gibi kaynaklara sahip olanlardan
isteyin. 3) İstediğiniz kimseye nasıl yardım
sağlayabileceğinizi hesaplayın, anlatın, çıkara
ortak edin, öylece ikna edin. 4) Basarı kararlılıktadır.
İnançlı olun, kelimeler ve fizyolojinizle isteyin.
5) İstediğinizi elde edene kadar isteyin.
Bunun için değisme esnekliğine sahip olun,
sartlara ayak uydurun.
Baskasının dünyasına girme yeteneği: Onu
anladığınızı hissettirmek kuvvetli bir bağa sahip
olmaktır. Dünya haritanızdan çıkıp onun dünya
haritasına girmenizdir. Temeli basarılı iletisimdir.
Güzel gören güzel düsünür. Birbirlerine
benzeyenler birbirlerinden hoslanma eğilimi
gösterirler. ABD’liler İranlılar mı, yoksa İngilizler
hakkında mı olumlu düsünürler?
Bir kisinin fizyolojisini nasıl anlarız? Nefes
almasından, ellerinden, beden dilinden.
2 temel farkındalık: 1) Her insan farklı bir zihinsel
dille dinler. Bir mesaj kimini heyecanlandırırken
diğerine etki yapmaz. 2) Birisi bir konuda
size “Hatalısın!”, siz de “Hatalı değilim!” derseniz
âhenk bozulur. Oysa bu konuda “Hislerinin
yoğunluğuna saygı duyuyorum, sanırım bir
de benim tarafımdan dinlersen farklı hissedersin!”
derseniz is değisecektir.
* Genç Beyin Sayı:57
Kisiler tembel değildirler, sadece kendilerine ilham kaynağı
olusturacak kadar güçlü hedefleri yoktur. Anthony Robbins
No Shyness!!! UTANGAÇLIĞA HAYIR!!!

UTANGAÇ Değil ATILGAN Olalım !!!

Zihin Neyle Dolarsa Onu Üretir

Zihnimizi ÖZGÜVEN ile Dolduralım

SORUNA Değil ÇÖZÜME Odaklanalım
Kullanıcı avatarı
caferali
Mesajlar: 3210
Kayıt: 03 Oca 2006, 11:06
Konum: balıkesir&bursa

Mesaj gönderen caferali »

3 sene önce olsa bu yazılar bende işe yarardı. ama o dönemi atlattığımı ve başka bir evreye geçtiğimi hissediyorum.
de te fabula narratur
Kullanıcı avatarı
NoShyness
Mesajlar: 154
Kayıt: 20 Kas 2005, 02:28
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen NoShyness »

caferali yazdı:3 sene önce olsa bu yazılar bende işe yarardı. ama o dönemi atlattığımı ve başka bir evreye geçtiğimi hissediyorum.
anladıgım kadarıyla sf yi atlatmıssınız buyuk ölçüde..bu tur motıve edcı yazılar , enazından ınsanı ıyı hıssettırıyor..uygulamaya konuldugundad basarılı olmamak ıcın hıcbır neden yok...
No Shyness!!! UTANGAÇLIĞA HAYIR!!!

UTANGAÇ Değil ATILGAN Olalım !!!

Zihin Neyle Dolarsa Onu Üretir

Zihnimizi ÖZGÜVEN ile Dolduralım

SORUNA Değil ÇÖZÜME Odaklanalım
Kullanıcı avatarı
caferali
Mesajlar: 3210
Kayıt: 03 Oca 2006, 11:06
Konum: balıkesir&bursa

Mesaj gönderen caferali »

hayır sf'yi atlatmadım. sf'm şekil değiştirdi. artık bu tür yazılar hiç bir işe yaramıyor bende. artık bilmem gereken şeyleri biliyorum. tekrar tekrar okumanın bi anlamı yok. çoğu aynı şeyler zaten..
de te fabula narratur
Cevapla