Herşey Genlerde Bitmiyor

Sosyal fobi ve psikoloji üzerine makaleler..(Lütfen yazının kaynağını belirtiniz)
Cevapla
folder
Mesajlar: 561
Kayıt: 15 Tem 2010, 02:30

Herşey Genlerde Bitmiyor

Mesaj gönderen folder »

Resim

Bahri Karaçay(Kimdir?) Yaşamın Sırrı Dna adlı kitabından bi bölümü sizlerle paylaşayım dedim. Bu yazı daha önce bilim ve teknik dergisinin mayıs 2009 sayısındada yayınlanmış.

Bahri Karaçay'ın tek yumurta ikizi çocukları dünyaya geliyor. Yazısında çocukları ile iligli gözlemini ve epigenetik hakkında bilimsel bir araştırmayı anlatıyor.

Özet geçmek gerekirse: Vucudumuzdaki her hücrede aynı genlerin bulunmasına rağmen birbirinden farklı işlevlere sahip doku ve organlara sahibiz. Epigenetik yani "genler üstü genler" bu olayı açıklıyor. Epigenetik DNA’da kodlu olan genetik bilginin açığa çıkmasında meydana gelen değişikliklere deniyor. Yanı hücre ve doku tipine göre bazı genler çalışıyor bazıları ise suskun kalıyor.

İkizler hakkında yapılan araştırmadanda şu sonuç çıkmış: “İkizlerin bulundukları çevre, yaşamlarının ilk yıllarında hemen hemen aynıdır ve bu çevre koşulları genlerin çalışmasını benzer şekilde etkiler. Ama yaş ilerledikçe ikizler birbirlerinden ayrılmakta ve sonuçta ortamları da değişmektedir. Farklı özelliklere sahip çevrelerde yaşamaları, onların farklı çevre koşullarına maruz kalmalarıyla sonuçlanır. Beslenme alışkanlıkları, sigara içip içmedikleri veya fiziksel etkinlik düzeyleri gibi faktörler bu farklılıklardan önemli olan birkaçıdır. İşte yaşam boyu dış dünyalarındaki bu farklılıklar, ikizlerin genlerinin çalışmasına da yansımaktadır.”

Birde -- lerin içene aldığım yazıyıda özellikle okumanızı tavsiye ediyorum. Kendi çocukları hakkındaki gözlemi anlatıyor.
--
İkizler doğumdan itibaren birbirlerinden hiç ayrılmadılar. Özellikler yaşamlarının ilk dört yılında aynı şeyleri yiyip aynı şeyleri içtiler ve çoğu zaman baştan ayağa aynı kıyafetleri giydiler. Ev dışına çıktıkları zaman bile hep bir arada kaldılar, kısacası hep aynı çevre koşulları altındaydılar. Eğer çevre şartlarından kaynaklanan bir farklılık varsa her ikisine de aynı yönde etki etmiş olmalı, sonuçta her yönden birbirlerinin tıpa tıp aynı olmalılar. Çünkü hem genetik yapıları hem de çevre şartları farksız. Ancak gerçek hiç de böyle değil. İkizler arasında önemli farklılıklar olduğunu, ilk defa soğukalgınlığına yakalandıklarında görmeye başladık. Aynı virüse yakalanmış olmalarına rağmen hastalığın seyri ve süresi farklılık göstermişti. Aylin hastalığı daha hafif atlatmış, Elif'in soğukalgınlığı ise hem daha uzun sürmüş hem de daha ağır geçmişti. Kış aylarında Elif'in cildinde zaman zaman egzama çıkmasına rağmen, bunu Aylin'de şimdiye kadar görmedik.

İkizler karakterler olarak da birbirlerinden çok farklılar. Elif'in daha dışa dönük bir yapısı var, Aylin ona göre biraz daha içe kapanık. Elif çocuk bahçesine vardıktan birkaç dakika sonra ilk defa tanıştığı çocuklarla oynamayı, Aylin ise bir süre yalnız kalıp diğerlerine daha sonra katılmayı yeğliyor. Aylin arada bir espirileri ile güldürürken, Elif'ten habersiz ortalıkta kuş uçmuyor. Her ikisinin hafızası da beni kıskandıracak düzeyde. Henüz dört yaşındayken bile, alırşveriş merkezine farklı bir yoldan gitmeye kalktığımda yanlış yöne gittiğimi söylemekte ikiside gecikmiyordu.

Hem DNA’ları birbirlerinin kopyası ve hem de çevreleri yüzde yüze yakın oranda aynı olduğuna göre ikizlerin aralarındaki farklılık nereden kaynaklanıyor? Bu soru, uzun süre kafamı meşgul etmişti. Ne olduğunu bilmiyordum ama kalıtımda DNA’nın ötesinde ek birtakım mekanizmaların rol oynadığına emindim.
--


İnsan gen haritası projesinin tamamlanmasıyla genetik materyalimizin özelliklerimizi belirleyen yaklaşık 25.000 genden oluştuğunu öğrendik.Vücudumuzu oluşturan yaklaşık on trilyon hücrenin her birinde aynı genler bulunduğu halde beyin gibi, karaciğer gibi veya kalp gibi birbirinden farklı işlevleri olan organ ve dokulara sahibiz. Bu dokuların her biri kendilerine özgü, hem şekil hem de işlev bakımından farklı hücre tipine sahipler. Beyni oluşturan sinir hücrelerinin bir gövdesi ve diğer sinir hücreleriyle bağlantısını sağlayan ince uzun akson ve dendrit adını verdiğimiz uzantıları varken kanımızı oluşturan hücrelerden kırmızı kan hücreleri bir diski andırıyor. Pankreas dokusundaki hücreler kan şekerinin seviyesini kontrol eden hormonlar salgılarken kalpteki kas hücreleri kanın vücutta dolaşımını sağlamak üzere bir pompa gibi çalışıyor. Her bir hücrede aynı DNA varsa nasıl oluyor da hücreler hem şekil hem de işlev bakımından bu kadar farklı olabiliyorlar? Bu sorunun cevabı her bir doku veya hücre tipinde hangi genlerin çalışıp hangilerinin suskun kaldığında yatıyor.

Bunu bir senfoni orkestrasının konserine benzetmemiz mümkün. Seslendirilen eserin notası bütün müzisyenlerin önünde olmasına rağmen her müzisyen eserin sadece belli bölümlerinde çalar ve diğer kısımlarında sessiz kalır. Sonuçta örneğin Ludwig van Beethoven’ın yazdığı Türk Marşı (Marcia Alla Turca) gibi kulağa son derece hoş gelen bir müzik ortaya çıkar. Orkestranın müzisyenlerinin her birini bir gen olarak düşünürsek genlerin bazı dokularda suskun kalmaları ve bazı dokularda sıraları geldiğinde çalışmaları sonuçta farklı hücre tiplerini ve o hücre tipine özel işlevleri ortaya çıkarır. Hangi genlerin çalışıp hangilerinin suskun kalacağı hücre ve doku tipine bağlı olmanın yanında organizmanın yaşamının hangi evresinde olduğuna da bağlıdır. Örneğin embriyonun gelişimi sırasında başın vücudun bir ucunda, ayakların diğer ucunda ve gövdenin baş ile bacaklar arasında olmasını sağlayan genler çalışırken, yaşamın ilk yıllarında çalışmayan çok sayıda gen sonraki dönemlerde, örneğin ergenlik çağına ulaşıldığında çalışmaya başlar. Onların etkinlikleri sonucu vücudumuzda belli değişimler ortaya çıkar; üremeyle ilgili faaliyetlerin başlaması ve çocuk sahibi olunabilmesi gibi. Genlerin ne zaman, nerede ve ne kadar çalışacağını belirleyen bu mekanizmaya, bir diğer deyişle DNA’nın yapısında veya diziliminde herhangi bir değişiklik olmaksızın DNA’da kodlu olan genetik bilginin açığa çıkmasında meydana gelen değişikliklere “genler üstü genetik” anlamına gelen “epigenetik” adını veriyoruz.

Amerikalı, İngiliz, İsveç ve İspanyol bilim insanlarından oluşan uluslararası bir grup araştırmacı, yaşları 3 ile 74 arasında
değişen 15’i kız ve 25’i erkek, 40 çift ikiz üzerinde geniş kapsamlı bir araştırma yapmışlardı. İkizlerin aynı DNA’yı taşıdıkları bilindiği için bu araştırmacılar onların DNA’larının dizilimlerini değil, genlerinin çalışma düzeylerini karşılaştırmışlardı. Sonuçlar çarpıcıydı. Yaşamın ilk yıllarında ikizlerin genlerinin çalışması birbirine çok yakındı. Ancak yaş ilerledikçe farklılıklar ortaya çıkmıştı. Yani ikizlerin DNA’larının dizilimi tıpatıp aynı kalmıştı ama zaman içerisinde genlerinin çalışması değişmişti. Araştırmayı gerçekleştiren bilim insanlarının yorumu şöyleydi: “İkizlerin bulundukları çevre, yaşamlarının ilk yıllarında hemen hemen aynıdır ve bu çevre koşulları genlerin çalışmasını benzer şekilde etkiler. Ama yaş ilerledikçe ikizler birbirlerinden ayrılmakta ve sonuçta ortamları da değişmektedir. Farklı özelliklere sahip çevrelerde yaşamaları, onların farklı çevre koşullarına maruz kalmalarıyla sonuçlanır. Beslenme alışkanlıkları, sigara içip içmedikleri veya fiziksel etkinlik düzeyleri gibi faktörler bu farklılıklardan önemli olan birkaçıdır. İşte yaşam boyu dış dünyalarındaki bu farklılıklar, ikizlerin genlerinin çalışmasına da yansımaktadır.” Ben bu yoruma ana rahmindeki çevreyi de katıyorum. Aylin az farkla da olsa daha zayıf doğmuştu. Büyük ihtimalle bunun nedeni, Aylin’in altta kalması sonucu üzerindeki ağırlık nedeniyle Elif’e göre daha az besin almış olmasıydı. Dolayısıyla aynı kabul ettiğimiz ana rahminde dahi farklılıklar söz konusu. Birazdan anlatacağım gibi, beslenmenin genlerin çalışmasındaki etkisi dikkate alınınca, aynı DNA’ya sahip ikizler arasındaki farklılıkların ilk çevre olan ana rahminden itibaren başladığı kesin.
feraye

Re: Herşey Genlerde Bitmiyor

Mesaj gönderen feraye »

koşullanma genlerden daha etkin.
neyzenilhan
Mesajlar: 146
Kayıt: 31 May 2011, 19:28

Re: Herşey Genlerde Bitmiyor

Mesaj gönderen neyzenilhan »

bendeki problem genetik.
anne ve baba tarafımdan gelen genlerin uyuşmazlığı beni hasta etti.
dayımda olağanüstü zeka ve matematik yeteneği var. babamda da matematik var ama asıl olarak babamdan olağanüstü müzik yeteneği geliyor.
bu olağanüstü yeteneklerin aynı kişide yani bende buluşması beni hasta etti ama ilaçlar sağolsun kafam iyi ve ilaçlar sayesinde bu olağanüstü yetenekleri değerlendiriyorum.
evrim teorisine takıl hayatını yaşa!! :)
Cevapla