Duygu sağırı insanlar(Aleksitimi)

Sosyal fobi ve psikoloji üzerine makaleler..(Lütfen yazının kaynağını belirtiniz)
Cevapla
FİRST
Mesajlar: 357
Kayıt: 06 Ara 2005, 15:30
Konum: çok sıcak...

Duygu sağırı insanlar(Aleksitimi)

Mesaj gönderen FİRST »

Duygu sağırı insanlar

Duygu sağırlığı, 30 yıl önce tanımlandı. Onlar duygularını tanımlamakta ve başkalarını anlamakta zorlanan insanlar. Duygusal alışverişin yoğun olmadığı aile mensuplarında görülüyor; alkolizm ve sebepsiz ağrılara yol açabiliyor.



Bazen yönetici, bazen sevgili, ebeveyn, bazen de arkadaş olarak çıkarlar karşımıza. Uzunca bir süre, "Neden bu kadar katı, soğuk? Sanki yıkılmaz duvarları var?" diye düşündürürler insanları. Onlarla iletişim kurma çabaları, çoğunlukla boşa gider; çünkü ortada, duygularını tanımlamakta ve anlatmakta, başkalarının duygularını da anlamakta zorlanan biri, yani aleksitimik bir kişilik vardır...

Onların kişilik yapılarının aleksitimik olduğu, 30 yıl önce keşfedildi. Kavram, 1970'lerin başında Nemiah ve Sifeneos tarafından tanıtıldı ve o günden bu yana 700'den fazla bilimsel makaleye konu oldu. Aleksitimi kavramının Türkçe karşılığı ise 'duygu sağırlığı' olarak adlandırılıyor.

Yıllar içinde bu kavram üzerinde biraz daha çalışılmış. Özellikle Kanada Toronto Üniversitesi'nde üç araştırmacı, 1980'li yılların başından itibaren, insanlardaki bu özelliği ölçen, 20 soruluk bir ölçek geliştirmiş. Bu ölçeğin Türkiye'deki geçerlilik çalışmasını da Yrd. Doç. Dr. Kemal Sayar ve arkadaşları yapmış ve kavramı değişik gruplar üzerinde araştırmışlar.



Aleksitiminin üç boyutu
Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı, Yrd. Doç. Dr. Psikiyatr Kemal Sayar, aleksitiminin, duygular için söz yokluğu anlamına geldiğini ve bu kişilerin duygularını tanımakta, tanımlamakta, anlatmakta zorluk yaşadığına dikkat çekiyor. 30 yıllık bir geçmişe sahip olan aleksitimi kavramının dünyada yeni yeni tanınmaya başladığını belirten Sayar, özellikle psikosomatik rahatsızlıkları olanlarda, duyguları ifade etmeye yönelik yetilerin az bulunduğunun tespit edildiğini söylüyor.

Sayar, aleksitiminin, duygular için söz yokluğu anlamına geldiğini; ancak üç temel özelliği bulunduğunu belirtiyor: Bunlardan birincisi, duyguları tanımakta, belirlemekte ve onları somatik-bedensel duyumlardan ayırmakta güçlük çekmek; ikincisi, duyguları dışa vurmakta güçlük içinde olmak ve üçüncüsü de somut düşünmede güçlük çekmek olarak çıkıyor karşımıza. Sayar'a göre, aleksitimik insanlar, duygularını tanımadıkları için, kendilerini hep işlerine yoğunlaştırarak düşünürler. Hayal de kuramazlar. Sayar, aleksitimi kavramına Türkçe olarak 'duygu sağırlığı' adını verdiğini, çünkü kendini anlatamayan, karşısındaki insanların da duygularını anlamakta güçlük çeken bu insanların, duygusal hayatlarının çok kısır olduğunu, bunun da çok ciddi sıkıntılara yol açabildiğini söylüyor.


Aleksitimikler nasıl anlaşılıyor?
Bu soruya, "Kuru insanlar olarak gözlüyoruz" diye cevap veren Sayar, şunları söylüyor: "Daha robotik, kuru, etrafına sıcaklık vermeyen insanlar olarak tanımlayabiliriz onları. Anlamak ve anlatmak zorlukları olduğu için en büyük zararları yine kendilerine oluyor. Öncelikle bedensel rahatsızlıklara daha sık yakalanıyorlar, çünkü ifade edilmeyen duygular bir şekilde vücutta kendilerine çıkış kanalı bulurlar. Bedenselleştirme dediğimiz durum, ruhsal çatışmaların bedensel hadiselerle dışarı verilmesidir.

Bu tür insanlar daha fazla bedenselleştirme gösterir, çünkü duyguları oradadır ama onlar tarif edemedikleri için ya baş ağrısı, ya karın ağrısı olarak kendilerini gösterirler." Sayar'a göre; aleksitimi, bir kişilik özelliği yani bir psikiyatrik rahatsızlık değil. Bunun sosyo-kültürel etkenlerle de ilişkisi olduğu gözlenmiş. Özellikle eğitimi az olan, duygusal alışverişin çok yoğun olmadığı ailelerde bu sorun daha fazla gözleniyor. Sayar, aleksitimi ile eğitimin alakasını da şöyle kuruyor: "Duygularımızı isimlendirmek için kelimelere ihtiyaç duyarız ve yeterli kelime hazinesine sahip olmayan insanlar, duygularını yeterince isimlendiremeyebilirler.

Son üç beş senedir bu konuda çok ilginç çalışmalar çıkıyor ortaya. Mesela ebeveynlerinden yeterince şefkat görmemiş çocuklarda, beynin duyguları işleyen bölümün az geliştiği görülebiliyor. Sonuç olarak, ailemizden gördüğümüz şefkat, ilgi, beynimizin yapısını değiştirebiliyor. Bu tür çocuklar, çocukluklarında yeterince duygusal veri almamış, karşısındaki insanlara duygularını ifade etmeyi öğrenememiş çocuklar ve ileriki yaşlarda duyguları işleyecek merkezleri gelişmiyor. Bu insanlar gündelik hayatlarını devam ettiriyor fakat duygu boyutunda kepenk indiriyorlar. Sorun, duygu sağırlığı olarak isimlendiriliyor; çünkü bu insanlar kendi duyguları ve karşılarındakilerin duygularını duyamıyorlar."


Aleksitimi ve panik bozukluk
Yapılan araştırmalar, aleksitimiklerin daha çok psikosomatik hastalıklara yakalandığını, ayrıca bazı psikiyatrik rahatsızlıkların, özelliklerde anksiyete ve panik bozukluk, post travmatik stres bozuklularının da bu kişilikleri yakaladığını göstermiş.

Kemal Sayar, Türkiye'de yaptıkları çalışmaları özetlerken de önemli noktalar keşfettiklerini belirtiyor. Mesela sanıldığının aksine, intihar edenlerde aleksitimi yok. Buna karşılık anti sosyal kişilerde var. Bu insanlar sıklıkla dağılmış ailelerden geliyorlar. Bu nedenle onlardan duygusal uyaran almıyorlar ve kapasiteleri gelişmiyor.

Alkol ve madde bağımlılarında da aleksitimi yüksek oranda görülüyor. Çünkü onlar da duygularını anlatamıyor, tanıyamıyor ve içlerinde huzursuzluk var. Psikiyatr Sayar, aleksitimiklerin terapilerinin zor ama imkânsız olmadığını belirterek, bir hastasına ilişkin şu örneği anlatıyor: "Yıllarca yöneticilik yapmış bir hastamdı. Çok huzursuz ve sıkıntılıydı. Ne çocuğu, ne arkadaşları ile duygusal alışverişi vardı. Hayatını hep olmalılar, olmamalılar ekseninde yaşamıştı. Herkesle sizli bizli olmuş, hayatı bir kurallar manzumesi olarak yaşamıştı. Çünkü bu kişiler konuşurlar ama iç dünyalarına, ruhlarına dokunamazsınız."


Katı ve yalnızlar
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr Emin Önder de aleksitimide, duyguların yetersizliğinden bahsedildiği için, bu sıkıntılı durumun zamanla fiziksel ve ruhsal sorunlara yol açabildiğini belirtiyor ve aleksitimik olanların kişiler arası ilişkilerde başarısız kaldıklarını, yalnız, katı duygulanım içinde ilişki kurmaya çalıştıklarını belirtiyor. Psikiyatr Dr. Cüneyt Evren ise aleksitimi yaşayanların sadece bağımlılar arasından çıkmadığını ancak bağımlı olmaya eğilimli olduklarını belirtiyor.





deagolbrandybuck

Mesaj gönderen deagolbrandybuck »

Guzel bir yaziydi sagol first
Kullanıcı avatarı
naribeyza
Mesajlar: 2287
Kayıt: 16 Nis 2006, 14:31

Mesaj gönderen naribeyza »

Ben çocukluğumdan beri sürekli hastalıklrla ağrı şikayetleriyle doktora giderim ama tahliller vs. sonucunda bişey çıkmaz kayda değer.Hatta bugün yine doktordaydım.Psikiyatri ve dahiliyeye gittim.Psikiyatri bana kansızlığın da depresyonu tetikleyebildiğini söyledi.Yine testler vs.Şikayetlerimi söyledim.Psikosomatik dedi.Bi de psikiyatrist dalga geçer gibi atarax yazdı bana.Ya ben anlatamıyorum derdimi ya da bu doktorlar anlamak istemiyo bende sf olduğunu.Çıldırmamak içden değil ay uff :( Bide galiba bende duygularımı yeterince ifade edemedikçe acısı bedenimden biyerlerden çıkıyo.Çok doğru bi saptama.
Suya yazı yazmak gibi birşey zaman ve tutamazsın ömür bir nehir gibi akıp gider avuçlarından...
Naribeyza
Kullanıcı avatarı
kahverengi
Mesajlar: 231
Kayıt: 08 Ağu 2006, 13:12
Konum: ank

Mesaj gönderen kahverengi »

evet çok ilginç..annem galiba biraz duygu sağırı..ben de aynen bu özellikleri gözlemliyor ,ölçüp biçiyodum tamamen olmasa da annemde bu özellikleri taşıyor..annesiz büyümesi ve duygularını ifade edeceği bir ortamda yetişmemiş olması...bu yazı daha bilinçli bakmamı sağladı..arada ben de kendimi duygı sağırı hissediyorum çevrenin etkisiylemi arık onu tam bilemiyorum şu an..teşekkür ederim çok aydınlatıcı yazılar yazıyosunuz arkadaşlar.Yeni şeyler öğreniyorum sayenizde... ;)
kcomlekci
Mesajlar: 1
Kayıt: 20 Tem 2008, 17:41

Mesaj gönderen kcomlekci »

Çekingenliğim nedeniyle zar-zor yürüttüğüm ilişkim yeni bitti. kız arkadaşımın "sen beni gerçekten sevmiyorsun. samimi değilsin. yaptığın her şeyi kendini zorunlu hissettiğin için yapıyorsun" ithamlarına karşılık veremedim, çünkü o an söylediklerinin aksini ispatlayacak hiçbir şey hissetmedim. içimden bir ses, bu kızı geçmişte bir zamanlar (hatta daha bir hafta önce) sevdiğimi söylüyordu; ama o duyguyu bir türlü yakalayamıyordum. gmail üzerinden yaptığımız ve bir hayli uzun süren ayrılık yazışmamız sırasında aklımdan geçen tek şey "artık yatayım, uyuyayım. sabah erken kalkıp badanaya başlamam lazım" idi. tepkisizliğim yüzünden çıldırdı. bana "duygusuz! robot!" dediğinde bir şey hissetmedim. ertesi iki gün boyunca badana yaparken de pek bir şey hissetmedim. oysa daha birkaç hafta önce "ilişkimiz yürümüyor" gibi bir şey söylediğinde onu kaybetme korkusuyla göz yaşlarına boğulur, ona olan kızgınlığımın bir hayal kırıklığından kaynaklandığını ve onu gerçekten sevdiğimi anlardım.

bu hissizlik beni hem şaşırtıyor, hem de korkutuyordu. duygusal olduğumu sandığım halde, gerçekte yüzeysel biri olup olmadığımı sorguladığım bir sırada, internette şu terime rastladım: aleksitimi.

biraz araştırma yaptığımda beynimde bir şimşek çaktı. sürekli olmasa bile, şiddetli duygularımı kendimden sakladığımı fark ettim. mesela öfkeli olduğumu fark etmiyordum, oysa içimde günlerce süregiden bir öfke oluyordu ve sakin olduğumu sandığım bir sırada en ufak bir şeye patlayıveriyordum. bu sağlıksız bir savunma mekanizmasından ibaretti, zira (kız arkadaşımdan ayrılırken hissedeceğim üzüntü, onun bana kızgınlığından dolayı duyacağım kırgınlık ve beni sürekli eleştirmesi
karşısındaki çaresizliğim) gibi yoğun duyguları kaldıramıyor, üstesinden gelemiyordum.

aleksitimik kişilik yapısıyla ilgili başka örtüşmeler de vardı. "insanlar beni anlamıyor" diye şikayet ediyordum ama asıl ben kendimi anlatamıyordum. arkadaşlarımla dertleşirken anlattıklarım duygulardan arındırılış bir olaylar silsilesinden ibaretti. bunun dışında karşımdakinin duygularını anlama ve empati kurma konusunda da son derece başarısızdım. kız arkadaşım durgunlaştığında yüz ifadesinden hiçbir şey anlamazdım mesela... sürekli "şu anda ne düşündüğünü, ne hissettiğini merak ediyorum" diyip dururdum.

her neyse. benim durumum bu. benim gibi hisseden (veya hissedemeyen!) başka insanlara ulaşmak istiyorum. bu nedenle bir grup kurdum ve paylaşımda bulunmak isteyenleri grubuma davet ediyorum. http://groups.yahoo.com/group/aleksitimi/

hisli günler diliyorum :)
Kullanıcı avatarı
cerulean
Mesajlar: 2078
Kayıt: 17 Tem 2008, 00:36
Konum: göçebe

Mesaj gönderen cerulean »

bilgiler için teşekkür ederim FİRST (umarım yakında buralara yeniden uğrarsın :))
eskiden duygusuz ve/veya duygularını belli etmeyen kişilere özenirdim. ama okuduğum kadarıyla o da pek özenilecek bir durum değilmiş...
Kullanıcı avatarı
SILVERHORSE
Mesajlar: 224
Kayıt: 21 Şub 2006, 01:43
Konum: İZMİR

selam:)

Mesaj gönderen SILVERHORSE »

GERÇEKTEN GÜZEL PAYLAŞIMDI :)

ANNE İLE BEBBEK ARASINDAKİ DUYGUSAL BAĞ BENCE BEBEĞİN BÜYÜK BİR KİŞİLİK YAPISINI OLUŞTURUYOR BENİM ANLAMADIĞIM ÇEKİNGENLİK DOĞUŞTANMI YOKSA ÇEVRESELMİ Bİ TÜRLÜ ÇÖZEMİYORUM?
EN MUTLU KİŞİ ,RUHUNDA KÖTÜLÜĞÜN HİÇBİR İZİNİ TAŞIMAYANDIR.
Üzerinde pek çok meyveler bulunan bir dalı, meyvalar aşağı doğru çeker. Meyvasız bir dalın ucu ise, servi ağacı gibi havada olur.
Kullanıcı avatarı
athena
Mesajlar: 4389
Kayıt: 19 Oca 2008, 15:07

Mesaj gönderen athena »

Güzel bilgilendirici bir yazıydı teşekkürler paylaşım için.
insanlar hayal ettiği müddetce yaşar...
Cevapla