Bu sf biyolojikmi?nörolojikmi?ruhsalmı?

Çözüm önerileriniz..
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

Yani Moklobemid RİMA etkisini daha önce MSS’nin çalışmasında anlattığım iki nöron hücresi arasındaki sinaps boşluğundaki faaliyetlerini baskılayarak yapar.bu olayı daha iyi kavramanız için söz konusu faaliyetleri aynen kendi yazdığım yazıdan kopyala-yapıştır yapıyorum;
Lütfen dikkatlice okuyun.
“iki nöron birbirinden snaps boşluğuyla ayrılırlar.bu boşluk mm'nin 50.000'de biridir.nörotransmitterler bir nörondan diğer nörona bu boşluktan geçerek atlarlar ve iki hücre arasındaki iletişimi sağlarlar.bir hücre ucunda vericiler,diğer hücre ucunda alıcılar bulunur.verici uçtaki nörotransmitterler bir elektrik sinyali ile uyarılır ve bu uyarı ile akson uçtan bir av tüfeğinin namlusundan çıkan saçmaların fırladığı gibi bir molekül akışı başlar.alıcı uçtaki hücre yüzeyi tıpkı bir laleyi andıran alıcılarla kaplıdır.verici uçtan gelen moleküller alıcılara yaklaştığında alıcılar yapraklarını açar ve moleküllerin geçişine izin verir.her molekülün geçebileceği tek bir kapı vardır.molekül ve kapı tıpkı anahtarla kilit gibidir.hiç bir transmitter başka bir transmittere ait kapıdan içeri giremez.moleküller alıcı hücrede yeniden elektrik akımı oluştururlar.bilgi diğer hücreye iletilmiş ve nörotransmitterlerin görevi artık bitmiştir.işleri biten moleküller kendi cinslerine ait olan ve farklı nörotransmitterlerin asla kullanamayacağı özel kapılardan geçerek kendi sinir hücrelerine geri dönerler.”

Şayet benim yazıma güvenmiyorsanız istediğiniz kaynaktan bu faaliyeti araştırabilirsiniz.mesala bu site;

http://64.233.183.104/search?q=cache:7s ... lr=lang_tr
ben araştırmalarımda şunu anladımki;MSS’nin çalışmasını çok farklı açıdan anlatımlar var.ama hepsi aynı kapıya çıkıyor.mesela benim araştırdığım kaynakta; ”işleri biten moleküller kendi cinslerine ait olan ve farklı nörotransmitterlerin asla kullanamayacağı özel kapılardan geçerek kendi sinir hücrelerine geri dönerler.”
Anlatımı,başka kaynaklarda;”molekül yıkımı” veya” moleküller bir pompanın çektiği gibi akson(verici) uca geri dönerler”gibi anlatımlar aynı faaliyetlerden bahsetmektedirler.burada lütfen ikileme girip iyice araştırmadan eleştiri yapmayalım.

Yani diyeceğim şu;işte sinapstaki bu faaliyetlere monoaminooksidaz (MAO) deniliyor.işte ilaç bu nörotransmitterlerin akson uca geri dönmesini engellemekte,yani inhibe etmektedir.örneğin;bir serotonin molekülünü(nörotransmitterini)sinaps boşluğunda adeta hapsederek molekülün bir alıcı uca,bir verici uca doğru gidip gelmesini(şaşkın tavuk gibi) bu şekilde alıcı uca sürekli bir serotonin akışı varmış gibi elektriksel olarak hissettirmekte ve bu durumda ilacın etkili olduğu her an bizim mutlu olmamızı sağlamaktadır.

tabi bu durum sadece serotonin için değil etkilediği diğer moleküller içinde geçerlidir.


İlacı almadığınız zaman ise sistem normale dönmektedir.bunu ise bize prosp.”reversibl”(geri dönüşümü olan,tekrar eski dönebilir,düzelebilir v.s)ibaresi ile açıklıyor.yani ilacın kullanılmadığı zaman bu etkiyi yapmaycağını yine ilacın kendi prosp.söylüyor.ilginç değimli?

Prospektüsteki; “seçici” olarak inhibe etmesi ibaresi yani sadece MAO-A ‘yı inhibe etmesidir.birde MAO-B vardır.ilacın MAO-B veya başka bir MAO faaliyetini etkilemediğini anlatmaya çalışmaktadır.bu olaya bir sonraki konuda; ilacın kas ve kemiklere(hormanlara) nasıl zarar verdiğini anlatırken zaten değineceğim.şimdilik burasını anladıysanız zaten bana hak vereceksiniz.

“bu etkisi sonucu norepinefrin,dopamin ve serotonin metabolizması yavaşlar” açıklaması ise sistemin normalde kendi işleyişiyle alakalı gönderdiği moleküllerin metabolizmasının yani işleyişinin yavaşladığını anlatıyor.tabi nörotransmitterler askıda kalıp kendi nöron hücresine geri dönemesse yavaşlıyacak elbette.bu arada birde nöron bundan zarar görürse buda cabası olur herhalde. .”

hücre-dışı konsantransyonunun artması”ibaresi ise; ise artık molekülün hücreden bağımsız bir şekilde faaliyet göstermesi olayıdır.

Moklobemid(etken madde)nin bu etkilerini anlatan birde site vereyim size.tabi “sisteme zarar veriyor.kalıcı olarak tedavi etmez v.s” demiyorlar.eyer öyle yazsalardı zaten bu ilaçlarda piyasada hiç kalmazdı.bende bunları yazmak zorunda kalmazdım

http://64.233.183.104/search?q=cache:ZY ... cd=6&gl=tr

ilaçların niçin kalıcı olarak tedavi edemiyeceği konusunu burada bitirmek istiyorum.detaya girersek bu konu bayağı uzun.zaten biraz araştırınca artık sizde anlayacaksınız.başka ilaçların prosp.de burada daha sonra değinebiliriz.şimdilik bence bu kadar yeter.bundan sonra kısaca hormon sistemine zararlarını anlatacağım.daha sonra son konu olarak;zihnin yeniden programlanması, polen ve bitkilerin bunda etkilerini anlatacağım ve bitireceğim hayırlısı ile.

hayırlı geceler herkese.

----DEVAM EDECEĞİM----
TEK ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY YAZILARIMA HALEN DAHA BİLİMSEL BİR ELEŞTİRİ YAPILMAMIŞ OLMASIDIR.BU İNSANLARIN OKUDUKLARINDAN VE BİLDİKLERİNDEN KENDİLERİNİNDE EMİN OLMAMASININ GÖSTERGESİDİR.

bunuda ben yazdım.
Kullanıcı avatarı
Bornfobik
Mesajlar: 1948
Kayıt: 07 Eyl 2006, 19:21
Konum: 36° - 42° / 26°-45°

Mesaj gönderen Bornfobik »

hocam prof adamsin gercekten..Bunca seyi nerden biliyorsun merak ettim.Yoksa sen TUBITAKta SF uzerine calisan bir bilim adami misin? :shock:
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

IMpulseID yazdı:hocam prof adamsin gercekten..Bunca seyi nerden biliyorsun merak ettim.Yoksa sen TUBITAKta SF uzerine calisan bir bilim adami misin? :shock:
yazılarımla ilgilendiğin sağol.bu konular aslında önümüzde duruyor.yani kütüphanelerde,okullarda,internette,bazı gazete ve dergilerde,ama bu detaylarla ilgilenmememiz için elinden geleni yapanlar var.inanın bana.

bir şeyi çekince hepsi çorap söküğü gibi geliyor.bunun için profosör olmaya gerek yok.hepsi çok basit konular.

ben sadece sf ile değil.tüm psk. sorunlarla ilgili araştırma yapıyorum.
GERMAKOÇİ
Mesajlar: 5
Kayıt: 12 Ara 2007, 20:34

Mesaj gönderen GERMAKOÇİ »

Zaten bal kalp atım sayısını düşürüyor
GERMAKOÇİ
Mesajlar: 5
Kayıt: 12 Ara 2007, 20:34

Mesaj gönderen GERMAKOÇİ »

Zaten bal kalp atım sayısını düşürüyor
Kullanıcı avatarı
haotsum
Mesajlar: 112
Kayıt: 15 Ağu 2006, 19:54
İletişim:

Mesaj gönderen haotsum »

sabırsızlıkla devamını bekliyorum...
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

GERMAKOÇİ yazdı:Zaten bal kalp atım sayısını düşürüyor
KESİNLİKLE!
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

----DEVAM----

dünkü yazdığım yazıyı birtürlü gönderemedim.kusura bakmayın.bu gün tekrar yazıyorum.

SENTETİK(PSK.) İLAÇLAR KAS VE KEMİK SİSTEMİNE NASIL ZARAR VERMEKTEDİRLER?

Öncelikle şunu belirteyim;bu ve diğer psk.forum sitelerinde bazı arkadaşlar şöyle söylemektedirler;
"kemik oluşumu 25 yaşına kadar sürdüğüne göre 25 yaşını geçmiş birisi için bu ilaçları kullanmak artık sorun olmaz.bu kemik olayını fazla abartmayalım v.s-v.s" demektedirler.

bence abartalım hocam.neden;
1-bi kere kemik oluşumu 25 değil 30 yaşına kadar sürmektedirler.buyrun bilimsel açıklamar;
http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q ... %3Dlang_tr

2-çünkü bu kemikler hipofiz bezinden salgılanan hormonlarla(büyüme hormonları) sayesinde oluşmakta ve yine aynı hormonlar tarafından sürekli denetlenmektedir.yani kanda belirli miktarlarda sürekli bu hormonlar yaşamımızın sonuna dek bulunmak zorundadır.bulunmaz ise kas ve kemiklerimiz hacimce azalmaya ve dayanıksız hale gelir.
yani 30 yaşına kadar yapıcı,bundan sonra da mevcut olanı idame ettirici olarak rol alırlar.

mesela bir araba alırsınız fakat bu yeterlimidir?ona sürekli benzin koyup yağına,suyuna v.s bakmanız gerekir.
kısacası bu hormonlar yeterli kemik kütlesini oluşturduktan sonra bir köşeye çekilip oturmazlar.her zaman aktifdirler.

işte bu faaliyetlerini yaparkende sinir sistemindeki nöron ağlarını,dolayısı ilede nörotransmitterleri kullanırlar.

kadınlık ve erkeklik hormonlarıda aynı şekilde çalışır.kadını erkekten-erkeği kadından ayırt eden uzuvlar oluşuncaya kadar bu hormonlar yapıcı olarak,bundan sonra ise cinsel hayatın devamı için sürekli olarak devrededirler.uzuvlar oluştuktan sonra artık benim bu hormonlara(östrojen-androjen) ihtiyacım yok diyen birisi olacağını sanmıyorum(normal şartlar altında).

peki bu noktada şu soru akla gekebilir;"bu östrojen-androjen hormonlarının eksikliğini insan hissedebilir.bu durum kadınlarda menopoz,erkeklerde iktidarsızlık olarak kendini gösterir.peki bu büyüme hormonlarının eksikliğini nasıl anlayacağız?yani bu sentetik ilaçların büyüme hormonlarının faaliyetlerini engellediğini nasıl anlayacağız"

bu soruya şimdilik 3 şeçenekle cevap verebilirim.
1-benim daha önce başıma gelen ilginç ama aslında normal olan,bütün bu araştırmalarıma yegane başlangıç sebebim olan 20'lik diş olayı.bundan daha önce bahsetmiştim buradan okuyun;
http://www.sosyal-fobi.net/forum/viewto ... k&start=15

2-kan ve idrar verip hormon testi yaptırarak.

3-nörolojik olarak;işte bu madde daha önce AURORİX'in prosp.açıklarken değinceğim dediğim MAO-B faaliyetleriyle alakalı.

Sanırım sitede sorun var.bu kadar yazıyı yakmadan bi göndereyim.

----DEVAM EDECEĞİM----
TEK ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY YAZILARIMA HALEN DAHA BİLİMSEL BİR ELEŞTİRİ YAPILMAMIŞ OLMASIDIR.BU İNSANLARIN OKUDUKLARINDAN VE BİLDİKLERİNDEN KENDİLERİNİNDE EMİN OLMAMASININ GÖSTERGESİDİR.

bunuda ben yazdım.
alfabeta100
Mesajlar: 9
Kayıt: 15 Kas 2007, 18:45

arı poleni

Mesaj gönderen alfabeta100 »

arkadaşlar bende sf liyim.3 haftadır aurorix kullanıyorum.ilk hafta 2x150mg. 2.hafta 2x300mg. 3.hafta 3x300mg. kullanıyorum.bana uyku vermekten başka faydası yok.birde evdeyken bile kendimi kötü hissediyorum. halbuki ssri ilaçlarını kullandığımda böyle bir şey olmuyor.şaşırdım kaldım. şu poleni denemek istiyorum.kullanıpta fayda gören sf li arkadaşlar sorularımı cevaplarlarsa sevinirim.
1.) günde ne kadar dozda alıyorsunuz? (ya da hesaplamak için, satın aldığınız toplam mg. polenin, günde kaçta kaçını yutuyorsunuz?
2.) kapsül içinde satılan 500mg.lık polenler var.bunlar düşük doz mu?bunların faydası olur mu?
3.) kullandığınız polenlerin ne kadarını kaça alıyorsunuz?
4.) kullandığınız polenleri ekonomik olarak satan yerlerin telefon,adres,web sitelerini verebilir misiniz?
Teşekkürler...
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

----DEVAM---
öncelikle herkesin geçmiş kurban bayramının ve yeni yılının hayırlara vesile olmasını dilerim.

3.maddeyi açıklayarak devam ediyorum.MAO-A ve MAO-B faaliyetlerini daha iyi kavramanız için şu sitedeki yazıyı iyice okuyun lütfen.
http://66.102.9.104/search?q=cache:dgSi ... lr=lang_tr

yazıdanda anlaşılacağı üzere bu faaliyetlerin hepsi sinaps boşluğunda oluşmaktadır.yani bir MAO-A inhibitörü seçici olarak etkilediği sinaps boşluğunu en çoktan en aza doğru etkiler.hiç etkilemediği bir MAO faaliyeti varmıdır bilmem ama şu kesinki istediği MAO faaliyetini tek tek seçici olarak inhibe eden bir etken madde şu anda bulunmuş değil.yani "kurunun yanında yaşda yanar"sözünü hatırlayın.yaş belki ilk etapta çıtır çıtır yanmaz ama sonunda alevler uzun süre devam ederse oda teslim olur.ilacın prosp."seçici"ibaresi aslında bunu anlatıyor.fakat detaya girmiyor.

ayrıca bu kaynakta benimde şimdi dikkatimi çekti bu kaynağa göre AURORİX heyacan ile oluşan kalp atım sayısını yüz kızarmasını doğrudan etkilememektedir.çünkü feniletilamin MAO-B grubundadır.


yani şöyle demiş gibi:"bakın şimdi ben akşam 17,00 civarlarında E-5 te kaza yapıcam ama trafik hiç aksamıyacak"tabi E-5'i bilmeyenler ancak buna inanabilir.

sonuç olarak; büyüme hormonları hipofiz bezi tarafından kontrol edilir demiştik.tabiki hipofiz bunu yaparken yine MSS'ni kullanır.yani nörotransmitterleri.bununla ilgili kaynak site çok var ama ben yinede bitane vereyim;
http://66.102.9.104/search?q=cache:SFQj ... lr=lang_tr

bu kaynaktada belirtildiği gibi;büyüme hormonları bütün MAO faaliyetlerinde bulunabileceği gibi tabiki MAO-A dada bulunabilir.yani bir MAO-A inhibitörü prosp.dediği gibi sadece orayı etkilese dahi yine büyüme hormonlarını etkilemiş olacaktır.

şunu belirteyim eyer çocuk sahibi olan varsa reklamlarda bazı meyvalı yoğurtların çocukların büyümesine katkıda bulunacağından falan bahsediyor.ben bu tür reklamları izlerken sadece gülüyorum.ama bunlara inanıp çocuğunun uzun boylu olacağını düşünen ebeveynler olduğunu duyuncada gerçekten üzülüyorum.ben o kadar bilimsel araştırmalar yaptığım halde insanlar beni eleştiriyor.(bazıları)ama bu hiçbir bilimsel dayanağı olmayan tamemen ticari reklamlara hemencecik inanıyorlar.

şunu bilinki çocuk daha ana karnındayken 20 yaşındaki boyu kilosu v.s hepside bellidir.isterseniz günde 1 ton süt içirin değişmeyecektir.(normal şartlar altında:kaza dış etkenler v.b hariç)belki şu olabilir;sürekli süt içen bir çocuk diğerine göre 5-6 ay en fazla 1yıl önce gelişebilir.aman diğerinin hipofizdeki kodları örn;1,90cm ise kodları 1,50 olan daha önce gelişse dahi eninde sonunda onu geçecektir.yani olay genetiktir.yovita ile danone ile olacak iş değil bunlar.

----DEVAM EDECEĞİM----
TEK ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY YAZILARIMA HALEN DAHA BİLİMSEL BİR ELEŞTİRİ YAPILMAMIŞ OLMASIDIR.BU İNSANLARIN OKUDUKLARINDAN VE BİLDİKLERİNDEN KENDİLERİNİNDE EMİN OLMAMASININ GÖSTERGESİDİR.

bunuda ben yazdım.
massacr3

Mesaj gönderen massacr3 »

öncelikle belirtmek istiyorum cok guzel bi konu ve yazıların gercekten hoş ve bilgelendirici.

ama en sondaki yazdıklarına katılmıyorum..tam emin olmamakla birlikte insanın boyu max ve min olarak bellidir.Sen yeterli besin ve proteini almadıkca boyun min seviyesinde kalır..eger yeterli besin ve protein i alırsan boyun max seviyeye kadar uzayabilir.kilo konusuna değinmiyorum bile.

tekrar belirteyim yazılarını begeniyorum ama insanları yanlış bilgilendirmeyelim.

*ben süt fln satmıyorum bu arada yanlış anlaşılmasın :)
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

massacr3 yazdı:öncelikle belirtmek istiyorum cok guzel bi konu ve yazıların gercekten hoş ve bilgelendirici.

ama en sondaki yazdıklarına katılmıyorum..tam emin olmamakla birlikte insanın boyu max ve min olarak bellidir.Sen yeterli besin ve proteini almadıkca boyun min seviyesinde kalır..eger yeterli besin ve protein i alırsan boyun max seviyeye kadar uzayabilir.kilo konusuna değinmiyorum bile.

tekrar belirteyim yazılarını begeniyorum ama insanları yanlış bilgilendirmeyelim.

*ben süt fln satmıyorum bu arada yanlış anlaşılmasın :)
CEVAP;
soru1;eyer emin değil isen neden böyle bir şey yazma gereği hissettin?

soru2;emin olmadığın bir konuda yorum yapmakla insanları yanlış bilgilendirme ihtimalin olabilirmi?

benim o paragrafta esas anlatmaya çalıştığım şey insanın kemiklerinin nasıl geliştiğini anlatmak değil reklamların bizi nasıl yanlış yönlendirdiğini anlatmak idi.biraz konu dışına çıktım yani.

ayrıca kalsiyum sadece süt ürünlerinde bulunmaz.
http://www.jinekoloji.net/kalsiyum.htm
yani insan öyle yada böyle bi şekilde er yada geç genetik kodlamasındaki boy ve kilosuna ulaşır.yani gerekli kalsiyumu bi şekilde alır.günlük alınmasının gereği ise büyümenin sekteye uğramaması için gerekli.yani gelişim geriden takip eder eyer günlük doz alınmassa.zaman dışında kaybedilen bir şey olmaz büyüme adına.
insanın 1günde hiç kalsiyum almaması için aç kalması gerekir.e böyle olduğu zaman zaten her fonksiyonu kifayetsiz çalışır.

yani arabanızın motoru atıyorum1100-1200 ise istediğiniz kadar benzin koyun 1700'lük motora kafa tutamaz.ama benzin koymazsanız her iki motorda yürümez bu ikisini ayırt etmek gerekir.bunu anlatmaya çalışıyorum.

ama şişmanlık ayrı bir konu;genetik olabileceği gibi psikolojikde olabilir.
ayrıca yazılarımı takip ettiğin için sağol.
TEK ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY YAZILARIMA HALEN DAHA BİLİMSEL BİR ELEŞTİRİ YAPILMAMIŞ OLMASIDIR.BU İNSANLARIN OKUDUKLARINDAN VE BİLDİKLERİNDEN KENDİLERİNİNDE EMİN OLMAMASININ GÖSTERGESİDİR.

bunuda ben yazdım.
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

----DEVAM----

diyelimki sentetik ilaçların kemiklere zarar vermesiyle ilgili yazdığım herşey yanlış.o zaman bana birisi 1.maddede açıkladığım 20'lik diş olayımı nörolojik veya başka bir bilim dalında,lafta veya -mış olabilir,-muş olabilir değilde bilimsel olarak açıklasın.

ayrıca çevrenizde eczacılık fakültesinde okuyan veya bitirmiş kişilerede "bu psk.ilaçlar kemiklere zarar veriyormuş doğrumu" diye bir sorun.ilaç satanlar hayır diyebilir bu gayet normal,kimse bindiği dalı kesmek istemez elbette.üniversitelerde araş.gör. veya öğr.gör. eyer sizi tanırsa ve güvenirse evet diyebilr.

peki eczacı ne alaka?
ecz.fak.3.ve4.sınıflarında "FARMOKOGNOZİ" dersi verilmekte.bu ders tıp fakültelerinde yok.yani bir ecz. bir sentetik veya bitkisel ilacın veya etken maddenin vucuda ne gibi yarar ve zarar verdiği hakkında HASTAYI ve DOKTORU aydınlatan tek yetkili kişidir.

bunu çoğu kimse bilmez.herkes doktor verdiği ilaç hk.herşeyi bilir sanıyor.bende öyle sanıyordum.ayrıca bir ecz.kanunen bitkisel bir karışım hazırlayabilir.fitoterapi kursunu aldıktan sonrada isterse bunları dükkanında bile satabilir.ama türkiyede bunu yapan ecz.malesef çok az.

sentetik ilaçların zararları konusunu burada bitiriyorum.bir sonraki ve son konu"ZİHNİN YENİDEN PROGRAMLANMASI VE BUNDA BİTKİLERİN KATKISI"

unutmayın arı polenininde kaynağı bitkilerdir.
TEK ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY YAZILARIMA HALEN DAHA BİLİMSEL BİR ELEŞTİRİ YAPILMAMIŞ OLMASIDIR.BU İNSANLARIN OKUDUKLARINDAN VE BİLDİKLERİNDEN KENDİLERİNİNDE EMİN OLMAMASININ GÖSTERGESİDİR.

bunuda ben yazdım.
demet
Mesajlar: 2
Kayıt: 13 Eki 2007, 13:55

Mesaj gönderen demet »

tesekkur ederım arkadasım yazıların cok guzel bizleri bilgilendiriyorsun.Şimdiden arı poleni aracılığı ile zihnin yeniden programlanması ile ilgili yazını çok merak ediyorum.
Hani bir umut ışığı yanar yüreğimizde,her şeyi ifade etmeye hazır oluruz.Hani bahar kokulu heyecanlarımız vardır...Güllerin açmasını bekleriz sabırsızlıkla...Goncadan çıkacak özlem midir sevda mıdır bilmeden?
Kullanıcı avatarı
muratokato
Mesajlar: 111
Kayıt: 16 Nis 2006, 15:30
Konum: İSTANBUL

Mesaj gönderen muratokato »

--------DEVAM--------

bu konuya girerkende yine yazılarımı baştan beri takip ettiğinizi varsayarak başlıyorum.

daha öncede belirttiğim gibi tecrübelerimiz beynimizi,beynimizde bizi yönlendirir.yani bir SF hastasını ele alırsak aile içerisinde çocukken hep aşağılanmış,görüşlerine değer verilmemiş,sen sus,sen anlamassın,sen bilmessin,beceriksiz,salak,uyuşuk v.s v.s söylemlerle büyümüş bir insandan elbette aktif,girişken ve sosyal bir insan olmasını beklemek elma ağacının altına armut düşmesini beklemek kadar anlamsızdır.

evet "gidin ailenize düşman olun,onlardan geçmişinizin intikamını alın" demiyorum.bu kimseye bir fayda sağlamaz.ama gerçek olanda budur malesef.çocuk ailenin aynasıdır.belki onlarda böyle yetiştirildiler.önemli olan bizim çocuklarımızı yetiştirirken aynı hataları yapmamamız ve bu çarkı ALLAH'ın izniyle tersine çevirmemiz.
.
("OLAY BEYİNDE BİTİYOR" diyenlere cevap için söz verniştim.onlar bu bölümü iyi okusunlar lütfen.)

evet kortekste biriken tecrübelerimiz artık bizim kontrol edemiyeceğimiz duruma geliyorlar.yani heyacanlanmıyacağım,korkmayacağım,yüzüm kızarmayacak v.s sözlerle kendimizi avutmaya çalışmamız boşuna bir çabadır.ilk başta işe yaradığını sansakta er yada geç olmadığını tecrübe edince üzüntümüz dahada artacak.

bunu başka bir açıdan tecrübe etmiş olan Prof.Dr.Mehmet ÖZ'ün "SİZ DİYETTESİNİZ" adlı kitabında 9,bölümde beynin sadece psk.değil,kimyasal olarakta çalıştığını.yeni bir diyete başladığımızda;şunu yemiyeceğim,bunu yemiyeceğim diyerek asla kilo veremiyeceğimizi.biraz versek bile verdiğinizden daha fazlasını alacağımızı anlatıyor ve blinçli bir şekilde yiyerek nasıl kilo vereceğimizi anlatıyor.(tavsiye ederim)

Peki zihni nasıl programlayacağız?

buna başlarken;bir çocuk büyürken beynin nasıl müthiş bir güç ve potansiyelle çalıştığını hatırlıyalım.Prof.Dr.Doğan CÜCELOĞLUNUN sözlerini hatırlıyalım.çevrenizdeki çocuklara bakarsanız her şeyi merak edip sorarlar,ayıp şeyleri ulu orta söyleyiverirler.bir aile hk. bilgi edinmek isterseniz çocuklarına sorular sormanız yeterlidir.ailelerinden çevresinden duyduğu herşeyi hızla kaydederler.çünkü hafızaları bomboştur.yalan söylemeyi öğreninceye kadar genelde dürüsttürler.

işte beyni(zihni)yeniden programalamanız için tıpkı bir çocuk gibi sinir sistemi potansiyeline sahip olmamız gerekir.tabi bizim hafızamız onlarınki kadar boş olmadığı için onlar kadar hızlı kayıt yapamayız ama uzun vadede bunu gerçekleştirebiliriz.
peki nasıl?

önce hafızaya nasıl kayıt işlemi gerçekleştiriliyor?duyu organları ve ÇSS ile alınan biligiler hızla beyne iletilir.saklanması gereken bilgi beynin tekbir noktasına değil tat-renk-koku-ses vb.özellikleri dikkate alınarak korteks tabakasının ayrı ayrı bölümlerine kaydedilir.bir bilgi diğerleriyle uyumlu olduğu oranda hafızanın en dip tabakasına kadar iner.uyumsuz ve sürekli tekrarlanmayan bilgiler zamanla silinir.en alt tabakasındaki bilgi ise kalıcıdır.yani psk.sorunları meydana getiren bilgiler işte bu gruptandır.(tabi ortada bulunan bilgilerde mevcuttur).bunları silmek için beyne yeni girdiler kaydederek eski bilgiyi uyumsuz hale getirmek gerekir.tabii bu ancak uzun vadade olabilir.işte bunun için poleni en az 6ay kullanmak gerekir demiştim.

tabiki bununla birlikte eski bilgilere ait nöron ağları yok olurken,yeni verilere göre ağlar oluşur ve işlek hale gelirler.

yani beyni yeniden programlarken öyle bir gıda takviyesi veya başka bir yöntem bulmalısınızki;
---bütün MSS'ni her an tam bir güç ve potansiyelde çalışmasını sağlasın.
--hafıza ve yeni nöron ağı yapımı için gereken hücrelerin yenilenmesi için gerekli enerji takviyesi sağlasın.

yani daha önce ilaçların büyüme horm.verdiği zararları anlatırken bahsettiğim;hormonun belirli bir zamana kadar yapıcı,bütün bunlar bittikten sonrada yaptığı sistemin koruyucusu ve işlevini devam ettirici rol oynamasında olduğu gibi.sinir sisteminide koruyucu durumdan yapıcı duruma getirmek gerekir.

ama şunu unutmayalımki kemikler gibi MSS'nin oluşumu belirli bir yaşta sona ermez ama yaşlılıkta tabiki sistem yavaşlar.ama kişi yeni girdi yapmak için gayretli olmassa sistemin yapıcı konuma geçmesi zorlaşır.

işte MSS'ni yapıcı hale getirmek için bir yöntem;"ARI POLENİ"

dikkatinizi çekerim ben hiçbir zaman sadece arı poleni gereklidir.başka bir yöntemi yoktur demedim.ben bunu tecrübe ettim dedim.elbette bir çok yöntemi olmalı.ama olay MSS'nde bitiyor.

şimdi beni anladınmı?"T durden" arkadaşım.neden bu kadar MSS'ni ağzımda geveleyip durduğumu?

peki polen bunu nasıl yapacak;
NOT;kontrol etmeden gönderiyorum.imla hatası olabilir.

------DEVAM EDECEĞİM----
TEK ÜZÜLDÜĞÜM ŞEY YAZILARIMA HALEN DAHA BİLİMSEL BİR ELEŞTİRİ YAPILMAMIŞ OLMASIDIR.BU İNSANLARIN OKUDUKLARINDAN VE BİLDİKLERİNDEN KENDİLERİNİNDE EMİN OLMAMASININ GÖSTERGESİDİR.

bunuda ben yazdım.
Cevapla