Sevdigimiz Kitaplardan Alintilar
"Estetik aşamada yaşayan biri kolayca kaygı ve boşluk duygularına kapılıverir. Ama bu duyguları yaşıyorsa, o zaman umut da var demektir. Kierkegaard için kaygı nerdeyse olumlu bir şeydir. Kişinin bir 'varoluşsal durumda' bulunduğunu gösterir. Bu kişi daha yüksek aşamay sıçrama yapıp yapmayacağına kendi karar verebilecektir. Bu ya gerçekleşir ya gerçekleşmez. İnsan gerçekten sıçramadıysa, neredeyse sıçramış olmak bir işe yaramaz. Ya olur ya da olmaz.Senin yerine başka biride yapamaz bu sıçramayı. Kendin karar vermeli, kendin sıçramalısın."
SOFİE'NİN DÜNYASI
SOFİE'NİN DÜNYASI
Tanrı ile Sohbet - Neale Donald Walsch
Gelecek, gelecek, daima gelecek. Hayatınız orada, geçmişte değil. Gelecek: Gerçeğiniz orada geçmişte değil. Ne yapmış olduğunuz, yapacaklarınızın yanında öylesine önemsiz ki. Hatalarınız, yaratacaklarınız yanında o kadar az ki.
Başkalarını yargılamak için acele etmeyin. Yargılamaktan kaçının. Diğer kişinin "yanlış"ı dün sizin "doğru"nuzdu; diğer kişinin hatalarını geçmişte siz de yapmıştınız, bugun düzelttiniz. Kendi seçimlerinizin ve kararlarınızın da başkalarının seçimleri ve kararları kadar "acı verici", "zararlı", "bencil" ve "affedilmez" olduğunu görün.
Yarın ne yapmak isteyeceğinizi, ne hissedeceğinizi, bugünden bildiğinizi söylüyorsunuz. Tepkisel varlıklar olarak yaşamınızı sürdürdüğünüz sürece bunu asla bilemezsiniz.
Yalanla "iletişim" kurmak ve yalanı "yutturmak" bir başarı değildir. Sadece yenilginin ertelenmesidir.
Başkalarına ihanet etmemek için kendinize yaptığınız ihanet de ihanettir. En büyük ihanet.
Gelecek, gelecek, daima gelecek. Hayatınız orada, geçmişte değil. Gelecek: Gerçeğiniz orada geçmişte değil. Ne yapmış olduğunuz, yapacaklarınızın yanında öylesine önemsiz ki. Hatalarınız, yaratacaklarınız yanında o kadar az ki.
Başkalarını yargılamak için acele etmeyin. Yargılamaktan kaçının. Diğer kişinin "yanlış"ı dün sizin "doğru"nuzdu; diğer kişinin hatalarını geçmişte siz de yapmıştınız, bugun düzelttiniz. Kendi seçimlerinizin ve kararlarınızın da başkalarının seçimleri ve kararları kadar "acı verici", "zararlı", "bencil" ve "affedilmez" olduğunu görün.
Yarın ne yapmak isteyeceğinizi, ne hissedeceğinizi, bugünden bildiğinizi söylüyorsunuz. Tepkisel varlıklar olarak yaşamınızı sürdürdüğünüz sürece bunu asla bilemezsiniz.
Yalanla "iletişim" kurmak ve yalanı "yutturmak" bir başarı değildir. Sadece yenilginin ertelenmesidir.
Başkalarına ihanet etmemek için kendinize yaptığınız ihanet de ihanettir. En büyük ihanet.
ya hep ya hiç öyleminm yazdı:"Estetik aşamada yaşayan biri kolayca kaygı ve boşluk duygularına kapılıverir. Ama bu duyguları yaşıyorsa, o zaman umut da var demektir. Kierkegaard için kaygı nerdeyse olumlu bir şeydir. Kişinin bir 'varoluşsal durumda' bulunduğunu gösterir. Bu kişi daha yüksek aşamay sıçrama yapıp yapmayacağına kendi karar verebilecektir. Bu ya gerçekleşir ya gerçekleşmez. İnsan gerçekten sıçramadıysa, neredeyse sıçramış olmak bir işe yaramaz. Ya olur ya da olmaz.Senin yerine başka biride yapamaz bu sıçramayı. Kendin karar vermeli, kendin sıçramalısın."
SOFİE'NİN DÜNYASI
ya bişey olmalı yada olmamalı
???????
-YAŞANMADAN ÇÖZÜLMEYEN SIR BENİM-
-
- Mesajlar: 49
- Kayıt: 03 Eyl 2006, 22:15
[quote]yollarda. okurken. pencereden caddelere bakarken. giyinirken. soyunurken. herhangi bir kahvenin icinde oturan insanlara gelisiguzel bakarken. hic bir sey aramazken. herhangi bir kahvede oturan insanlari gormezken, baska olgular dusunurken. yosun kokusunu yeniden duymaya calisirken. bir kavsakta karsidan karsiya gecerken, arabalar dunyasinda yasadigini son anda algilarken, buyuk bir bulvarin tum kahvelerinde oturanlarin hic birini tanimazken, bir magazadan gelisiguzel yiyecek secerken, ya da bir saticidan herhangi bir mali isterken, ayni anda ozlem ve yanizliklari dusunurken, gidenleri, gelenleri, bolunenleri, olenleri, doganlari buyuyenleri, yasamak isteyenleri, yasamak istemeyenleri ozlerken, severken, sevilirken, sevisirken, hep yalniz degil miyiz?"[/quote]
bu yazı hangi kitaptan?
bu yazı hangi kitaptan?
-
- Mesajlar: 49
- Kayıt: 03 Eyl 2006, 22:15
Evlerin caddeye bakan taraflarını boyayıp arka cepheyi boşveriyoruz. Çünkü hayat caddedir ve asıl caddeden geçenlerin gördüğü önemlidir. Biri yanılıp arka plana takılmışsa zaten hayatımızın dışına çıkmıştır. Halihazırda iki boyuta ancak yetiyor dimağımız ve boyamız. Çünkü biz hayatımızı başkasının gözüyle seyrediyoruz........... Sanki arka sokaklar yalnız kediler içindir. Hep yasadışı, hep boyasız, hep terkedilmiş. Çünkü daha çok insan geçer anacaddelerden...Bu yüzden kalabalığa yedirir gürültüye getiririz herbirşeyimizi...Bir şeyin gerçekten "öyle olması" önemli değildir zaten, "öyle sanılsın" yeter. İş ki dekorumuz sahici olsun...........Hiç tanımadıklarımıza peygamber sabrı gösterdik ama en "sevdiklerimizin" en küçük kusurlarını bile bağışlamadık........Biz hemen, sen bunu nasıl yaparsın dedik..Sana yakıştıramadık...Senden ummazdık...Dostluğumuzun caddeye bakan yüzünü sık sık yıkamamız gerekiyordu. Dostlarımız bizden tavlayıcı sahtelikler bekliyordu. Evcil yalanlar besledik saksılarımızda.. Ve en sık söylediğimiz yalan şuydu; Biliyorsun ben dobra bir insanım...Hiç dinlemem langanadak söylerim!...
Susanna Tamaro'nun "Dünyanın Ruhu" adlı kitabından bir alıntı;
Ben korku içinde büyüdüm.Korku içinde büyürken sonunda insanın korkmaktan bıktığını öğrendim. Bir gün ansızın farklı birşey olacağını hayal ederdim, sözgelimi,babam "Tuz yok sofrada!" diye çıkışında, annemin"Git sen getir!" diyeceğini ya da sofraya oturunca, babamın"Hiç bu kadar leziz birşey yememiştim,"diyeceğini hayal ederdim.Bu asla olmazdı...
Ben korku içinde büyüdüm.Korku içinde büyürken sonunda insanın korkmaktan bıktığını öğrendim. Bir gün ansızın farklı birşey olacağını hayal ederdim, sözgelimi,babam "Tuz yok sofrada!" diye çıkışında, annemin"Git sen getir!" diyeceğini ya da sofraya oturunca, babamın"Hiç bu kadar leziz birşey yememiştim,"diyeceğini hayal ederdim.Bu asla olmazdı...
DİLİMDEKİ KESİK
CEZMİ ERSÖZ'ün "Hiçbir Şey Senden Eski Değil" kitabından bir alıntı;
Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir,keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş.Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken dili kesilirmiş.Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez,kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince, olduğu yere yığılırmış.Avcı da gelip derisini yüzermiş.Avcılar ayıları kurşunlarla vururlarsa, ayının postu delineceği ve çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.
...........Dilimi kesen o keskin bıçağın ne olduğunu anlamaya kalkışmadı ğım için, varoluşumun o arka bahçesine hep gözlerimi kapattım. Küçük bir inanç yeterdi yaşamam için, ihtiyacım olan kendimi aldatma inancı..Bu küçük ve zavallı inanç, kendi kanımı emerken kendimi unutmama yeterdi.Böyle yaptım....
Kutuplarda ayı avcıları buzların içine jilet kadar keskin bir baltayı yerleştirir,keskin tarafın üzerine biraz kan sürerlermiş.Bunu bilmeyen ayı gelip kanı yalarken dili kesilirmiş.Ama kanın tadından dilinin acısını fark edemez,kendi kanını yalamaya başlarmış. Damarlarındaki kan tükenince, olduğu yere yığılırmış.Avcı da gelip derisini yüzermiş.Avcılar ayıları kurşunlarla vururlarsa, ayının postu delineceği ve çok para etmeyeceği için bu yolu denerlermiş.
...........Dilimi kesen o keskin bıçağın ne olduğunu anlamaya kalkışmadı ğım için, varoluşumun o arka bahçesine hep gözlerimi kapattım. Küçük bir inanç yeterdi yaşamam için, ihtiyacım olan kendimi aldatma inancı..Bu küçük ve zavallı inanç, kendi kanımı emerken kendimi unutmama yeterdi.Böyle yaptım....