Tanrılar Okulu
-
- Mesajlar: 40
- Kayıt: 26 Haz 2005, 20:10
- Konum: istanbul
Tanrılar Okulu
Stefano E. D'Anna yazarı.konusu hep hayallerini gerçekleştirmekten korkan bir yöneticinin ilerleme çabaları...kişinin önce kendisini serbest bırakması gerektiğini, kendine ve istediklerine güvenmesi gerektiğini vurguluyor.ben özellikle pısırıklığa meilli işletmeciler yani bizim gibilere öneririm ;)
Cennet cehennem var mı bakalım???
Neden dünyada bazıları cennet bazıları ise cehennemde gibi yaşıyor?
Düşlemek bizim anladığımızdan farklı bir boyut... Gerçekten inanmak.
Anlayabileceğimiz anlamda çok basitçe, korkularımız var değil mi?
O yüzden sosyal fobiliyiz...
Korkularımızın gereksiz ve saçma olduğunu biliyor ve inanıyor muyuz?
Sözde inanıyoruz ama GERÇEKTEN inanmıyoruz ki halen korkuyoruz.
İşte o "düşlemek" de böyle bir düşlemek...
Neden dünyada bazıları cennet bazıları ise cehennemde gibi yaşıyor?
Düşlemek bizim anladığımızdan farklı bir boyut... Gerçekten inanmak.
Anlayabileceğimiz anlamda çok basitçe, korkularımız var değil mi?
O yüzden sosyal fobiliyiz...
Korkularımızın gereksiz ve saçma olduğunu biliyor ve inanıyor muyuz?
Sözde inanıyoruz ama GERÇEKTEN inanmıyoruz ki halen korkuyoruz.
İşte o "düşlemek" de böyle bir düşlemek...
Bana düşman bir ben yaratmışım ben, benliğimin derinliklerinde...
Kitabın arka kapak yazısı::
------------------------------
Size ‘öğretilen ve anlatılan dünyanın’, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla ‘öğretilir’.
Hastalıklar ‘öğretilir’. Ne hastalıklar, ne ilaçlar, ne de tedaviler gerçektir. Hastalıklar, benlikteki olumsuz yöndeki değişimlere karşılık gelen semptomlardır. Onlar bizi ancak kendimizi kanalize etmemiz gereken düşünce şekli için uyarma amaçlı ortaya çıkabilirler. Bizi fiziken zor durumda bırakmak için değil.
Hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğine emin olun. Ve ona varlığı için teşekkür edin. Özellikle düşmanınızsa.
Herkes sizi gösterir. Çünkü herkesi siz yarattınız. Bu dünyayı siz yarattınız. Bu sizin dünyanız. Sizi arayan arkadaşınız sizsiniz. Çalışanlarınız, üstleriniz, aileniz, hepsi sizsiniz. Yay da, ok da, hedef tahtası da; hepsi sizsiniz.
Önünüzde gelecek varken, geçmişle uğraşmayın. Ama geleceği de yeni bir ‘eski geçmiş’ yaratmak için yaşamayın. Onu şekillendirin; bu kez şekillendirin; geçmişinizin tekrarlarından kurtulun.
Mea Culpa’ felsefesini inkar ederek yaşamaktan vazgeçin. Başınıza gelmiş ve gelecek her şeyin tek sorumlusunun kendiniz olduğu gerçeğiyle barışmayı reddettiğiniz her gün tedavi süreciniz gecikecek, ‘yeni bir eski geçmiş’ için her seferinde yeni bir adım attığınızla kalacaksınız.
Başınıza gelmiş ve gelecek her şey, düşünsel faaliyet kalitenizin, olaylar dünyasına uyarlanmış halidir. Düşlemezseniz, yaratamazsınız. Gerçek, düş artı zamandır. İnanmak için görmeyi beklemeyin. İnanın ki, görebilin.
Beden olmadan düşleyemezsiniz. Düşleyen bedendir. Ona çok iyi bakın.
Gereğinin ötesinde yiyecek, içecek, gereğinin ötesinde uyku, gereğinin ötesinde ..., hiçbir şeyin çözümü olmadığı gibi, çözümün üstünü örten uyuşturuculardır. Uyuşturucu almayın. Beyninizi örtmeyin. Orada geleceğiniz şekilleniyor.
Dünyadaki en büyük ekonomik gerçek ‘mutluluk’tur. Ekonominin tanımı Mutluluk’tan başka hiçbir şey değildir. Her zaman iyi bir ekonomist olun.
Düşleyin, düşleyin, düşleyin. Düş, var olan en gerçek şeydir.
------------------------------
Size ‘öğretilen ve anlatılan dünyanın’, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değillerdir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla ‘öğretilir’.
Hastalıklar ‘öğretilir’. Ne hastalıklar, ne ilaçlar, ne de tedaviler gerçektir. Hastalıklar, benlikteki olumsuz yöndeki değişimlere karşılık gelen semptomlardır. Onlar bizi ancak kendimizi kanalize etmemiz gereken düşünce şekli için uyarma amaçlı ortaya çıkabilirler. Bizi fiziken zor durumda bırakmak için değil.
Hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğine emin olun. Ve ona varlığı için teşekkür edin. Özellikle düşmanınızsa.
Herkes sizi gösterir. Çünkü herkesi siz yarattınız. Bu dünyayı siz yarattınız. Bu sizin dünyanız. Sizi arayan arkadaşınız sizsiniz. Çalışanlarınız, üstleriniz, aileniz, hepsi sizsiniz. Yay da, ok da, hedef tahtası da; hepsi sizsiniz.
Önünüzde gelecek varken, geçmişle uğraşmayın. Ama geleceği de yeni bir ‘eski geçmiş’ yaratmak için yaşamayın. Onu şekillendirin; bu kez şekillendirin; geçmişinizin tekrarlarından kurtulun.
Mea Culpa’ felsefesini inkar ederek yaşamaktan vazgeçin. Başınıza gelmiş ve gelecek her şeyin tek sorumlusunun kendiniz olduğu gerçeğiyle barışmayı reddettiğiniz her gün tedavi süreciniz gecikecek, ‘yeni bir eski geçmiş’ için her seferinde yeni bir adım attığınızla kalacaksınız.
Başınıza gelmiş ve gelecek her şey, düşünsel faaliyet kalitenizin, olaylar dünyasına uyarlanmış halidir. Düşlemezseniz, yaratamazsınız. Gerçek, düş artı zamandır. İnanmak için görmeyi beklemeyin. İnanın ki, görebilin.
Beden olmadan düşleyemezsiniz. Düşleyen bedendir. Ona çok iyi bakın.
Gereğinin ötesinde yiyecek, içecek, gereğinin ötesinde uyku, gereğinin ötesinde ..., hiçbir şeyin çözümü olmadığı gibi, çözümün üstünü örten uyuşturuculardır. Uyuşturucu almayın. Beyninizi örtmeyin. Orada geleceğiniz şekilleniyor.
Dünyadaki en büyük ekonomik gerçek ‘mutluluk’tur. Ekonominin tanımı Mutluluk’tan başka hiçbir şey değildir. Her zaman iyi bir ekonomist olun.
Düşleyin, düşleyin, düşleyin. Düş, var olan en gerçek şeydir.
Bana düşman bir ben yaratmışım ben, benliğimin derinliklerinde...
peki o zaman gerçekten düşlesek ve inansak vaktimizi ona harcasak hayatımızı ona göre belirleyip ona göre yaşasak...o zaman gitmemiz gerekir değilmi..ama böle düşünmekte saçma olacağına göre..bence düşlemekte hiç bir şeyin ilacı değil...çünkü ben ne anlar düşledimki o anların içindeydim ama hiç biri gerçek olmadı
sen kendine güvendiğin kadar SENSİN
- deli-manyak
- Mesajlar: 218
- Kayıt: 22 Kas 2005, 00:20
- Konum: eskişehir
- deli-manyak
- Mesajlar: 218
- Kayıt: 22 Kas 2005, 00:20
- Konum: eskişehir