Tek çare grup uygulamasında

Sosyal fobiyi yenenler..Hastalığı yenme sürecinde yaşadıklarınız..Söylemek istedikleriniz..
sezer
Mesajlar: 93
Kayıt: 09 Haz 2005, 00:29
Konum: Konya

Tek çare grup uygulamasında

Mesaj gönderen sezer »

Hepinize selam arkadaşlar..
Ben de sfli bir kişiyim.mesleğim avukatlık. Anlaşılacağı üzere durumum çok vahim. Çünkü meslek malumunuz. Son derece ciddi kişi ve gruplar karşısında ağırbaşlı sunumlar gerektiren bir meslek. Bu durumda bir sf li ne yapar? Doğal olarak kaçar ve kaçınır, ama nasıl.. Ben de elimden geldiği kadar türlü numaralara başvuruyorum. Örneğin olgun, ağırbaşlı, anlayışlı görüntüsü oluşturuyor, az ve öz, gerektiği kadar konuşan, gereksiz olarak muhataplarını yormayan imajı veriyorum. Mahkemelere karşı beyanlarım kısa bir cümleyi geçmiyor. Onu da içimde fırtınalar koparak binbir güçlükle yapabiliyorum. Davaları yazılı beyanlarla idare ediyorum.
Yaşım 38 ve 20 yıldır bu rahatsızlığı yaşıyorum. Bir sf li insanda olabilecek ne varsa hepsi bende mevcut. Ancak benim hayatımı felç eden belirgin durum, insanların karşısında konuşamamak ve kendimi ifade edememek. Zaman zaman yogunlaşan sf belirtileri mesleği yürütemeyecek duruma getiriyor beni. Peki bu durumda isem neden sf yi yenenler bölümüne yazdığım sorulabilir. Şundan dolayıdır ki;
Her ne kadar durumum yukarıda belirttiğim gibi ise de, yakaladığım bir ip ucu var ki onu sizlerle paylaşmak istedim. Şöyle ki;
Biz sf li insanlar sanıyorum ki eylem yapmakla, harekete geçmekle, ertelemeden doğrudan doğruya korkunun üzerine gitmekle, suya talarcasına sorunun üzerine atlamakla sorunun hallolacağını biliyoruz.Zaten bir çok kitapta da uzmanlar hep bunları ve benzer çözüm yollarını öneriyorlar. Halbuki bizim sorunumuz bunları bilmemek değil uygulayamamaktır değil mi.. Otomatik bir şekilde kendimizi toplumun karşısına atacak olursak sf nin kötürümleştirici etkilerine nasıl dayanacağız. O bildiğimiz titreme,terleme, nefes daralması,kalp çarpıntısı ve bunların sonunda meydana gelecek kilitlenmeye nasıl dayanacağız. Hangi insan toplum karşısında böyle utanç verici bir şeye katlanabilir değil mi. "Korktuğun şey ne ise üzerine git, neden korkuyorsan onu yap" demek kolay. Zor olan bunu yapmak.
İşte biz sf liler böyle düşünüyor ve insanların bizi anlamadıklarından şikayet ediyoruz hep. İşte sorun tam buradadır. Arkadaşlar olay bizim düşündüğümüz gibi değil. Neredeyse uzmanların tamamına yakını söz birliği etmişçesine üzerine gidin, yapın, eyleme geçin, doğrudan harekete geçin, ön hazırlıksız, düşünmeden-taşınmadan otomatik olarak işe başlayın diyorlar. Üstelik bu uzmanlar sadece pisikolojinin tahsilini yapmakla değil bu sorunu kendi hayatlarında bizzat yaşamış olmakla ün yapmış kişilerdir. Eserlerinde kendi üzerlerinden ve ünlü insanların hayatlarından örnekler vermek suretiyle bu yöntemle sosyal fobinin yenilebileceğini ve yenildiğini anlatıyorlar.
İşte sorun tam burada demiştim. Yani sorun "Korktuğun şeyi yap demenin kolay olduğunu ancak yapmanın zor olduğunu düşünmekte" yatıyor. Elbette ben var olan zorluğu küçüksemek istemiyorum. Ancak bizlerdeki bu düşünce aşılması dağ gibi imkansız bir durumu tarif etmekte iken gerçek durum karşısında karşılaşılan zorluk bunun binlerce defa daha küçüğüdür. Tırnak içinde yazdığım gibi düşünüldüğü vakit ortada imkarsız bir durum gözüktüğü için artık kişi bırakın o işe başlamayı, o işi yapmayı, korktuğu işin yanandan dahi geçemez hale geliyor. Bu durum da kronik bir hal alarak gerçeklerle bağdaşmayan bir şekilde kişiyi mahkum ediyor. Peki ben bunu nereden biliyorum?
Yukarıda belirttiğim süreci, duyguları ve düşünceleri hiç eksiksiz olarak aynen yaşadım. Hep kaçtım, hep geride durdum, hep gizlendim. Hala da kısmen bile olsa öyle devam ediyor. Ancak bazen öyle bir durum oluyor ki kendi rızanızla yanına yaklaşmadığınız korkularla elinizde olmadan, oldu bittilerle yüzyüze geliyorsunuz. Ben buna benzer durumları çok yaşadım. Bir gün beni çalıştığım ilin valisi çağırdı. Neden çağırdığını bilmiyordum. Bilsem gider miydim hiç.. Bir konuda soru sorar, ben de konuyu araştırıp size bilgi vereyim der, sonrada yazılı bir raporla işi hallederim diye düşünmüştüm. Gittim, beni makamına aldığında ne göreyim içeride 50 civarında insan var. Avukat bey dedi.. Kısa geçeyim. Sizin iyi bir avukat olduğunuzu öğrendik, zatıalinizin bilgisinden istifade etmek istiyoruz. Konu nedir efendim dedim. Vali beyin çocuğunun da içinde bulunduğu bir okulun 4. sınıf öğrencileri öğretmenleriyle birlikte vali beyi ziyaret etmişler. Vali beyin çocuğu da hukuk okumak istermiş. Bu nedenle Vali beyin kafasına esmiş durun size bir hukukçu çağıralım hukuk meslekleri konusunda sizi bilgilendirsin demiş. Konu bu. Benden bunu rica ettiler. Öğrencileri bilgilendirmemi. Bilmiyorum denilecek bir konu değil bir hukukçu için. Hele hele ilkokul çocukları seviyesinde bir bilgilendirme yeterli iken. Kaçacak yerim kalmadı. Tamam dedim. Bir robot gibi kendimi işin içinde buldum. Düşünün artık durumumu. Ancak ne ilginçtir ki bocalamam 1-2 dakikayı geçmedi. Öyle bir ısındım açıldım ki harika bir sunum oldu. Başlangıçtaki telaş ve gerginliğimi de hiç yaşamamış gibi bir rahatlık içerisinde hitap ettim kendilerine. Bir eziklik te hissetmedim. Teşekkür ettiler bana. Öğretmenler ve öğrenciler gördükleri yerde saygı gösteriyorlar bana. Vali bey de teveccühünü devam ettiriyor. İşte buna benzer çok deneyim yaşadım. Ama hiçbir deneyimim kendi istek ve rızamla olmadı. Hep mecbur kalarak. Bu neyi gösteriyor, gerçek durum karşısındaki zorluk hayalimizdeki zorluğun binde biri bile değil.Mecbur kalara gerçek durum ile yüzyüze gelip deneyimi yaşama imkanım olmasaydı bunun yapılabileceğini, başarılabileceğini düşünce bazında kabul etmem ve böyle bir girişimde bulunmam mümkün müydü. Asla değildi.
Öyleyse arkadaşlar, işin üzerine gitmenin düşündüğümüz kadar zor olmadığı, olayın kafamızda kat kat büyüyerek bizi kötürümleştirdiği, korkulan işi yapmaya direkt olarak başladıktan bir müddet sonra korkunun yatışarak yerini rahatlamaya bıraktığı gerçeğini aklımızdan çıkarmadan ve bu illetten deneyim yaşamadan, yüzyüze gelip bizzat o işi yapmadan kurtulmanın imkansız olduğunu unutmadan korktuğunuz şeyi doğrudan doğruya yapmayı denemenizi tavsiye ederim. Ben epeyce mesafe katettim, mücadelem ve gayretim devam ediyor, ayrıca Allah'tan yardım dilemeyi de unutmayın. Çünkü her şey onun istemesine ve izin vermesine bağlı.
Hepinize kolaylıklar dilerim..
Değerlendirme ve önerilerinizi bekliyorum.
Saygılar...
mavikaranlik
Mesajlar: 61
Kayıt: 02 Haz 2005, 02:02
Konum: Ankara

Mesaj gönderen mavikaranlik »

Sevindim dayatmayla da başlamış olsa yolun açılmasını sağlayan bu durumun yaşanmasına ve sonuçlarına. Kesinlikle katılıyorum bahsettiklerine ama çok iyi bildiğim gibi uygulamaya geçirebilmem yine de pek kolay değil ama tavsiyelerin hep aklımın bir köşesinde olacak, umut aşılayıcı bu örnek yazı için teşekkür ederim…
sezer
Mesajlar: 93
Kayıt: 09 Haz 2005, 00:29
Konum: Konya

Mesaj gönderen sezer »

...............
Amiel
Mesajlar: 99
Kayıt: 07 Haz 2005, 11:08

Mesaj gönderen Amiel »

sevgili sezer

yazını ilgiyle okudum ve gerek yaş gerek sosyal konum olarak burada tek başıma olmadığımı anlamak öncelikle beni mutlu etti, ben de iş olarak sizden farksız durumdayım ve yaklaşık 25 yıldır SF liyim,

günümün çoğu o dediğiniz ciddi kurumlarda ama onlardan biri olarak geçiyor, yani surların içindeyim ben, mahkemeler, odamdan çıkmayan müdürler, tahliyeler, emniyet amirleri , kaymakamlık toplantıları, belediye başkanları, bakanlık raporları, her an aranıldığında el altında bulunulmak, gece nöbetler, en büyük amir izne ayrıldığında yerine vekalet etme...buradaki çoğu arkadaşımızın kabusu olan bir durum ama ben bir şekilde götürüyorum işte, ne gariptir ki ben mutluyum ve işimi seviyorum çünkü dışarda özel sektörde yapamazdım, üniversiteden sonra pazarlamacılık yaptım ölüyordum bankada çalıştım çıldırıyordum bir sürü küçük şirkette çalıştım , olmadı, olmadı, olmadı, çünkü özel sektör bire bir kendini ifade etmeyi gerektiriyordu, konuşmayı anlatmayı , kendini savunmayı gerektiriyordu, hayatımın en kötü dönemi pazarlamacılık vs. işlerdi, çünkü karşıma çıkan yabancı biriydi üstelik kendimi ona kabul etirmeliydim konuşmalarım beden dilimle :))) tam bana göre yani..

evet arkadaşlar sezerin de dediği gibi bizler SF li olarak her zaman az ve öz konuşmalıyız, ama o ettiğimiz sözcükler de diğerlerinden çok daha bilgece ve hangi konuda olursa olsun o konuya vakıf olduğumuzu göstermeli,

benim gerek kişisel gerek iş gerek evlilik ilişkimde gördüğüm o ki ne kadar çok konuşursam o kadar bocalıyor, değerimi yitiriyor, kendi gerçek yüzümü insanlara göstermiş oluyorum, bu yüzden sessizlikte karar kıldım mümkün olduğu kadar az konuşuyorum ama bu arada sürekli kendimi geliştiriyorum, mümkün olduğu kadar çok sözcük hazneniz olsun ve bunları kullanın, insanlar her zaman bilgiye bilinmeyene saygı gösterir, sizin yaptığınız o kısacık konuşma verdiğiniz cevap kafalarda öyle bir intibağ uyandırmalı sizi görmemeliler bile,

sezer de ben de sapına kadar hepinizin kabusu olan bir hayatın içindeyiz, bir avukat ve bir otorite ama bir şekilde ayaktayız ve ekmeğimizi kazanıyoruz işte, çok konuşup ciğeri beş para etmez adamların soytarısı olacağınıza ketum olun, susun, insanlar hep sizi merak etsin, sevgilinize, karınıza iş arkadaşlarınıza kankanıza da susun, kesinlikle duygularınızı açmayın hele hele bir sf den bahsetmeyin, hem sizi anlamaz hem de ezer geçerler çok acı çekersiniz.


i
Evet benim iradem, sende bütün mezarların yıkıcısını görüyorum ve selamlıyorum seni ! Mezarlar nerdeyse, dirilişler de yalnız ordadır.
F.Nietzsche
hanzade
Mesajlar: 91
Kayıt: 03 May 2005, 16:49
Konum: Balıkesir

Mesaj gönderen hanzade »

Sevgili Amiel ve Sezer
ikinizde hoşgeldiniz
Sevgiyle kalın
sezer
Mesajlar: 93
Kayıt: 09 Haz 2005, 00:29
Konum: Konya

Mesaj gönderen sezer »

Sevgili kardeşim Amiel
Benzer konumda birisi ile karşılaşmak beni de sevindirdi. Demekki yanlız değiliz. Her nedense yazından biraz duygulandım. İnsanın küçükte olsa anlaşıldığını görmesi hissettiriyor hemen etkisini. Ne de olsa uzun zamandır içimi dökmemiştim kimseye. Bu site bana yaradı. Artık sıkıntımı içime hapsetmiyorum. Beni de anlamaya ve dinlemeye hazır insanlar var.
sezer
Mesajlar: 93
Kayıt: 09 Haz 2005, 00:29
Konum: Konya

Mesaj gönderen sezer »

Sevgili hanzade, nezaketin için teşekkür ederim.
sezer
Mesajlar: 93
Kayıt: 09 Haz 2005, 00:29
Konum: Konya

[color=black]Telafi[/color]

Mesaj gönderen sezer »

Arkadaşlar
Tek çare grup uygulamasında başlıklı yazımda konuyu örneklendirmeye ve derinlemesine anlatmaya çalışırken, anafikri toparlayarak özetlemeyi unutmuşum.
Yukarıda anlattığım gibi, deneyim yaşamak özellikle de grup karşısında bu deneyimi yaşamak fevkalade faydalı. Grup karşısında reel olarak deneyimi yaşamak, sosyal fobi konusunda uzun zaman süresi içerisinde elde edilebilecek kazanımı tek başına ve kısa süre içerisinde kazandırıyor insana. Ayrıca bu yolla elde edilen güven diğer yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar büyük ve gerçekçi oluyor. Her şeyin sanalı ile reeli arasında fark olduğu gibi.. Bu konuda da aynı. Bir sefer bile olsa reel bir girişimden başarılı çıkmak büyük bir huzur duygusu ile birlikte verdiği güven duygusu ile başarılabileceğine dair inanç aşılıyor insana. Elit bir grup karşısında bir konuşma yapmıştım seneler önce, ama yine sosyal fobili iken. Şimdi düşünüyorum da sanki rüya idi. Nasıl olmuştu da yapmıştım böyle bir konuşmayı. Ben miydim acaba bu konuşmayı yapan.
Evet inansam da inanmasam da bendim. Ve o zaman konuşma bittikten sonra kendi kendime bu iş bitti. Artık korku diye birşey kalmadı, ne kadar da boş yere zaman kaybettim, halbuki hiç de zor değilmiş gibi sözler mırıldandığımı hatırlıyorum. Şimdi durumum gene çok iyi sayılmaz. Demekki girişim yapıldığında netice alınıyor. Zaten konunun özü şu: Dışarıdan yorum ve değerlendirme yaptıkça, konuyu zihinde çözmek için çabaladıkça fobi büyüyor devleşiyor, aşılmaz dağ haline geliyor. Biraz dişini sıkıp da grup karşısına çıkıp icraata başlayınca zorluğun hayalimizdeki kadar büyük olmadığını görüyoruz. Lütfen bu işte mantık aramayın. Deneyenler bilir her işin reelinin hayalimizde, zihnimizde varolan zorluktan daha az zorluk taşıdığını. Uzmanlar bunu insan beyninin bir arada aynı türden iki eylemi veya düşünceyi barındıramadığını, eylem içerisindeki insan beyninin eylem konusu olaya odaklanması sonucu (ister istemez, otomatik olarak) zihni odaklanmanın kendimiz üzerinden uzaklaşması olarak açıklıyorlar. Yani insan elinde olmayan kendini dinleme ve kendisi üzerine odaklanmadan eylem sayesinde kurtuluyor ve konuya kendisini kaptırıyor. Zaten bizim rahatsızlığımız sürekli kendimizi gözlem altında tutmak, yargılamak, eleştirmek, azarlamak, aşağılamak değilmi. Kendi üzerimizde yoğunlaştırdığımız olumsuz bilinç durumu değilmi. Bunu gidermek de sorunun çözümü. İşte bunu gidermenin yolu, iç dünyamıza ait bir rahatsızlığı yine iç dünyamıza ait bir etkinlik ile değil(Düşünerek, kafa yorarak, aynı şeyleri zihnimizde tekrar edip durarak değil) ancak dış dünyaya yönelik bir etkinlik ile giderebiliriz. Bu da grup karşısına çıkmak. Grup kimimize göre 2 kişi, kimimize 3-4, kimimize göre ise 10-20 veya ellidir. Sayı önemli değil. Önemli olan durumumuza ve sıkıntımızın kaldırabildiğine uygun olmasıdır. Bu grup arkadaş grubu olabilir veya akraba grubu. en uygunu ise en başta sosyal fobili olanların oluşturacağı bir grup.
Tamam istişare yapalım, birbirimize bilgi ve deneyimlerimizi aktarmaya devam edelim ancak bilmem yapabilirmiyiz kendi aramızda bir uygulama grubu oluşturabilsek. Şöyle konuyu önemseyen, buna ihtiyacı olan bir 15-20 kişi olsak yeter. Bakın yıllardır elde edemediğimiz gelişmeyi 1 ayda nasıl elde ediyoruz. Ortak noktası olan, aynı dertten muzdarip insanlar olarak kendi aramızda oluşturacağımız grup ilk adım bakımından faydalı olur. Çünkü malumunuz bizim yaşadıklarımızı yaşamayan insanlar bizim durumumuzu çoğunlukla tuhaf, bazen de komik buluyorlar. Biz de zaman zaman farkediyoruz komik olduğunu durumumuzun.
Hepinize sevgilerimi sunuyorum.
raistlin
Mesajlar: 5
Kayıt: 30 Haz 2005, 00:22

Mesaj gönderen raistlin »

bende katılıyorum gurup uygulamsı fikrine bir birimizi anlayabileceğimiz insanlar olarak birbirimizden çekinmeyeceğimizi hepimizde aynı sorunun olduğu için kimse nin kimseyi küçümsemeden anlaşabileceğine inanıyorum.bir şekilde bir toplanma bir tanışma düzenlense ve buradan da katılım gerçekleşse dertlerimizi paylaşsak.belki biraz olsun rahatlama sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
Kullanıcı avatarı
r_ozurlu
Admin
Mesajlar: 1189
Kayıt: 09 Mar 2005, 17:24

Mesaj gönderen r_ozurlu »

Ben sezer'e katılıyorum. Hatta bu istanbul buluşmasının bunun için bir adım olmasını ümit ediyorum.
Bence de aynı fikirden insanlar biraraya geldiğinde herkes kendini bir daha rahat hisseder.
Ama bazen şunu düşünüyorum, gerçekten insanlar bu topluluğa da gelirler mi, kendilerini aşıp yoldaşlarının da kendileri hakkında olumsuz düşünceğinden korkarak gelmeyebilirler mi ?
İsterim ki insanlar toplanabilsin ve birbirlerine faydalı olabilsinler.
Hatta o ortamda insanların zamanla birbirlerini tanıyarak birbirleri hakkında yorumlar yapması, olumlu olumsuz yönlerini belirtmelerini, olumsuz yönler için neler yapılabileceği, insanın kendini nasıl ne yöntemle geliştirebileceği konusunda fikirler verilebilir.
Biraz cesaret toplandıktan sonra bu çok güzel bir grup olacaktır. Herkes birbirine telkinlerde bulunarak insanların kendi düşüncelerinden uzaklaşmaları, bunun boş/saçma kuruntular olduğu anlatılabilir, olumsuz düşüncelerden uzaklaştırılabilir.
Keşke istanbulda sürekli bulunsam da benim de katkım olsa. Toplantıya geleceğim inşaallah, çok merak ediyorum ne olacağını.
Dilerim mümkün olduğunca çok insan gelir (oylamaya bakılırsa bir elin parmakları geçmeyecek gibi ).

Saygılarımla
haute
Mesajlar: 4
Kayıt: 03 Eki 2005, 20:48

Mesaj gönderen haute »

bende sezer e katılıyorum.yalnız şu görüşme işini belirlesek çok sevinirim
Kullanıcı avatarı
BERKE ustuner
Mesajlar: 23
Kayıt: 07 Ağu 2005, 16:05

BENDE GELIRIM

Mesaj gönderen BERKE ustuner »

arkadaslar yazıyı okumadan önce buna benzer bir yazıda ben yazmıstım ben de kesin gelirim toplanalım
Kullanıcı avatarı
damned
Mesajlar: 15
Kayıt: 07 Eki 2005, 15:28

Mesaj gönderen damned »

anaaa geç mi kaldım toplandınız mı??????? :?: yaw ben çok çekinirim konuşurken ağlarım falan rezillik gene uff yaa
lanetlenmiş
Kullanıcı avatarı
vangogh_
Mesajlar: 90
Kayıt: 12 Eki 2005, 00:01
Konum: ankara

Mesaj gönderen vangogh_ »

Sorunun aslında göründügü kadar büyük olmadıgı onu bizim kafamızda kat kat büyüttüğümüz konusunda söylediklerinize kesinlikle katılıyorum. Hicbirsey düsünmeden üzerine gidilmesi gerektiğine de. Ama yapamıyorum 26 senedir üzerime öyle oturduki baska bi iletisim tarzı bilmiyorum. Bunu nasıl asacagımım bilmiyorum. Yıllar önce bi doktor gözetiminde grup terapisine katılmıstım ve belli durumlarda nasıl dvaranmamız gerektigi konusunda egitiyordu. Nedense bıraktım yine rahat edemedim kendim olamadıgım icin robot gibi hissettim. Yine ben olmayacaktım ki o kisi. Hata ettim sanırım simdikiden cok daha mutlu olurdum bi robot olarak. Bazen sokaga cıkıp avazım cıktıgı kadar bagırmak geliyor icimden. Sanki icimde birseyler var dısarı atmam gereken, beni bogan. Yoruldum yıllardır her gün beynimi yormaktan, mutluluk haram sanki. Acıyı mı seviyorum nedir anlamadım. Bir hafta sonra yüksek lisansda oldugum icin sunum yapmam gerek ve ne yapacagımı bilmiyorum. Farkedilecegi kesin. Üzerine nasıl gitmeli. Psikanalizle psikyatrlarla aram yoktu ama yavas yavas baska care olmadıgını görmeye dogru gidiyorum. Sanırım söyle düsünmeli , yaptıgımda rezil olacagımı düsündügüm seyleri yapıp rezil olsam, yapmadıgımda cektigim acıdan cok daha az acı cekerim bu kesin. Kacmak iyice kötü hissetmeye neden oluyor. Bi yapabilsem iste. Yaparız ins. Öylesine yazdım basınızı agrıttım. Selametle
Kullanıcı avatarı
naribeyza
Mesajlar: 2287
Kayıt: 16 Nis 2006, 14:31

Mesaj gönderen naribeyza »

Sezer söylediklerine katılıyorum.Ayrıca yazdıkların büyük moral kaynağı oldu bana gerçekleri görmek açısından.Dediğin gibi Allah'tan yardım dilemeyi de hafife almamak lazım.Malum dediğin gibi herşey onun dilemesiyle.İsyan etmemek ve sabır göstermek her türlü hastalıkla mücadelede için birinci koşul.Alllah bütün bu sıkıntıları çeken kardeşlerime kolaylıklar versin.Bunları böyle yazınca tuzum kuru zannedilmesin.SF yi en yoğun yaşayanlardan biriyim bende.DUALARIM HEPİNİZLE.
Cevapla